''''HÜRRİYET KASETLE TAYYİP ERDOĞAN''I VURURKEN, SABAH ''''TAYYİP BİTTİ'''' DİYORDU''''
İRTİCA BRİFİNGİ
Hürriyet ve Sabah var güçleriyle 28 Şubat''ı ve antidemokratik gelişmeleri desteklediler Hürriyet kasetle Tayyip Erdoğan''ı vururken, Sabah ''''Tayyip''in bittiğini'''' müjdeliyordu!
Genelkurmay Başkanlığı''nın medya ve yargı mensuplarına yönelik brifingleri bir kısım medya tarafından makûl karşılanıyordu. O sırada Akşam gazetesinde ''''Brifinge alkış'''' başlığı ile bir makale kaleme aldım. Yargı mensupları sadece brifinge katılmakla kalmamış, aynı zamanda kendilerine açıklamalarda bulunan askerleri ayakta alkışlamışlardı. İşte makalemin bazı bölümleri:
''''Bir yargı mensubu, anayasanın açıkça ihlâli mahiyetinde olan toplantıya, üstelik kendi arzusuyla hiç gider mi? Haydi gitti diyelim, ortada somut deliller olmadan, insanların ve kurumların karalanmasını alkışlar mı? Muhtıra/darbe karışımı acayip bir sürece, bir hukuk adamı alkışlarla destek verir mi?
Askerler, İç Hizmet Kanunu''ndan bahisle ''Müdahale bizim hakkımız'' diyor. Hukuk adamları alkışlıyor.
İç Hizmet Kanunu''na dayanarak asker darbe yapabilir mi?
En kötüsü brifing sonrasında ekranlara akseden manzaraydı. ''Şükranlarımızı arz ederiz paşam şak şak şak. Biz bu mürtecilerin, delil olmadan mahkûm edemiyoruz maalesef. Siz darbe yapın da, bize fazla iş kalmayacağı için biraz tatile çıkalım. Size iyi darbeler efendim. Yolunuz açık olsun. Şak şak şak.''
İşte brifingin özeti.'''' (14 Haziran 1997 - Akşam)
İrtica brifingi
Brifinglerde Refahyol iktidarı açıktan açığa suçlanıyor, irtica, PKK ile aynı tehdit konumuna yükseltiliyordu.
İşte Genelkurmay''da yargı mensuplarına, bürokratlara ve basın mensuplarına anlatılanlardan bir bölüm:
''''...1996 Haziran ayında, bugünkü koalisyon hükûmetinin oluşturulmasını müteakip, irticaî kesimin siyasal İslâm''ı gerçekleştirme yolunda başta teşkilâtlanma ve kadrolaşma olmak üzere, tüm alanlarda yoğun bir faaliyete giriştiği görülmüştür. Laikliğe aykırı söz ve davranışları ile tanınan bazı tarikat liderlerine, devrim yasalarına aykırı kıyafetleriyle geldikleri Başbakanlık Konutu''nda yemek verilerek, bu çeşit kişilerin devlet katında itibar gördükleri kanıtlanmaya çalışılmış, siyasal İslâm taraftarlarına olumlu mesaj verilmiştir. Okullarda, öğrencilerin, irticanın simgesi haline dönüşen türban ile bulunmaları, laiklik ilkesine aykırı olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla belgelenmesine rağmen, teşvik edilmiş, bunun anayasal bir hak olduğu iddia edilerek halk kışkırtılmıştır... 28 Şubat 1997''de, MGK''ca alınan kararlar doğrultusunda, hiçbir gelişme olmamış, İslâmî kesim, her alanda cephe oluşturarak, bu kararları uygulatmamak için dayanışma içine girmiştir. Kararlar askerlerin dayatması olarak, halka anlatılmış ve TSK hedef gösterilmiştir. İrticaî kesim, sahip olduğu 19 gazete, 110 dergi, 51 radyo ve 20 televizyon istasyonu ile propaganda faaliyetlerini kesintisiz olarak sürdürmüştür. Siyasal İslâm, taraftarların sahip oldukları 1500 dernek, 500 vakıf, binin üzerinde şirket, 1200 yurt, 800 üzerinde özel okul ve dersaneler ile, oldukça yüksek bir ekonomik güce kavuşmuştur.
Şeriat esaslarına dayalı bir rejimin Türkiye''de kurulması için, İran, maddi ve manevi her türlü desteği sağlamaktadır. Libya, irticaî kesim ile yakın ilişki içerisinde bulunmakta ve onlara her türlü yardımı yapmaktadır. 14 Nisan 1997 tarihinde, Libya''da düzenlenen bir festivale, Kaddafi''nin özel davetlisi olarak, irtica yanlısı üç milletvekilinin katılması çok dikkat çekicidir. Suudi Arabistan, irtica eğilimi olan milletvekili ve bürokratlara ilâve Hac imkânı sağlayarak sempati kazanmakta ve irticaî unsurlara maddi destek vermektedir.
İrticaî kesimin İslâm devletinin kalesi olarak gördükleri İmam Hatiplerdeki durum düşündürücüdür. 1995 verileriyle yapılan bir çalışmada, ülkemizde 561 İmam Hatip Lisesi''nde 492 bin öğrenci bulunduğu ve yılda 53 bin kişinin mezun olduğu tesbit edilmiştir. Oysa, yıllık imam ihtiyacı 2 bin 288 kişidir. İhtiyaç fazlası 51 bin kişi, özellikle hukuk, siyasal bilgiler ve polis akademilerine yönlendirilerek, İslâmî bir devlet yapısının oluşturulması amaçlanmaktadır... Halen, sadece kayıtlı Kur''an kurslarına devam edenlerin sayısı 1 milyon 685 bindir. Her 5 yılda bu sayı iki katına çıkmaktadır. Türk Silâhlı Kuvvetleri, irticaî faaliyetleri, iç tehditle, bölücü terör ile aynı seviyeye çıkartmış, yani birinci önceliğe yükseltmiş ve Batı Çalışma Grubu''nu oluşturmuştur. Batı Çalışma Grubu, siyasal İslâm''ın ülke genelinde resmini çıkararak, irticaî faaliyetleri bütün yönleriyle yakinen takip ve kontrol altında izlemektedir.''''
Din ve dindar tehlikeli
Bugün 28 Şubat''ın sona erip ermediği tartışılıyor. Askerlerin, siyaset üzerindeki etkileri sınırlanmış ve özgürlükler yolunda Avrupa Birliği''ne uyum çerçevesinde önemli adımlar atılmış olsa dahi, halâ siyasî iktidarın eli kolu bağlı durumdadır. 28 Şubat MGK kararlarıyla ve sonrasında, laikliği koruma adına atılan bütün adımlar, aynen devam ediyor. Başörtülüler halâ üniversitelere giremiyor, 8 yıllık eğitim, hiçbir yönlendirmeye imkân vermeden sürüyor, ilköğretimi bitirmeden Kur''an kurslarına gitmek yasak, sadece ilköğretimin 5''inci sınıfından itibaren çocuklar yaz kurslarına veya hafta sonu kurslarına gidebiliyor. Danıştay, 5''inci sınıftan sonra hafta sonu veyahut yaz kurslarına gidilmesinin, anayasanın laiklik ilkesine aykırı olduğu kanaatine vardığı için, bu uygulamanın yasal dayanağını oluşturan kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi''ne başvurdu. İmam Hatipler de dahil hâlâ bütün meslek okullarının önünde katsayı engeli mevcut. Din eğitimi ve öğretimi irtica ile özdeşleştirildiği için, genç dimağların bundan etkilenmemesine çalışılıyor.
Belki, 28 Şubat bin yıl sürmeyecek ama, yarattığı tahribatın bertaraf edildiği söylenemez. Halâ din ve dindar, kimilerinin gözünde tehlike yaratıyor.
Laik cumhuriyet rakı kadehiyle kurtuldu
28 Şubat''ın habercisi olan olaylardan biri Erbakan Başbakan olur olmaz patlak verdi. Erbakan, Yüksek Askerî Şûra toplantısı şerefine Başbakanlık Konutu''nun bahçesinde bir davet düzenledi. Bahçedeki 7 masada Refahlı bakanlarla, üst düzey komutanların yanyana oturmalarına özen gösterildi. Garsonların kimseye sormadan portakal suyu servisi yapması üzerine, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya rakı istedi. Garson, rakı bulunmadığını söyleyince, Erkaya, dışardan satın alınıp getirilmesini talep etti. Diğer kuvvet komutanları ve Genelkurmay Başkanı, portakal suyu içerken, Güven Erkaya rakı içerek laik cumhuriyeti kurtardı! (Ağustos 1996)
* * *
Hürriyet, Milliyet ve ''''Tayyip''''
Tayyip Erdoğan, sürekli medyanın hücumuna maruz kalıyordu. 7 Temmuz 1998''de Hürriyet''te Erdoğan''ın bazı sözleri yayınlandı. ''''İşte şok sözler'''' başlığı altında şu cümleler yer alıyordu:
''''...Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik.
...İslâm alemi Müslüman Türk milletinin ayağa kalkmasını bekliyor. Kalkacağız. Bu kıyam başlayacak.
....Sandığa giderken egemenlik milletindir. Ama maddede ve manâda egemenlik Allah''ındır. Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor diye. Bu millet istedikten sonra tabiî elden gidecek.
...Bir gece yaşlı amca, elektrik direğine RP bayrağı bağlıyor. Elektrik çarpacak deyince, ''Sen bana şahadeti çok mu görüyorsun'' cevabını verdi. ''Şahadetin Refah bayrağı ile ne ilgisi var'' diye üsteledim. ''Her Refah bayrağı Muavenet muhribinden Saratoga''ya bir mermidir'' dedi.''''
*
Hürriyet, Siirt konuşmasından sonra, bu sözlerin de Erdoğan''ın başına dert açacağını ''''İkinci Kâbus'''' başlığı ile ''''müjdeliyordu''''(!)
21 Ağustos 2001''de ise, 7 Temmuz 1998''de yayınlanan aynı cümleleri Hürriyet ve Milliyet yeniden gündeme getirdi. Bu defa kaset, Kanal D''de yayınlandı; haber, ertesi gün, her 2 gazetenin de manşetinde yer alıdı. 3 sene arayla aynı haber veriliyordu. Erdoğan, o tarihte, AK Parti kurucu üyesi ve Genel Başkanı''ydı; siyasî engelleri aşmaya çalışıyordu.
* * *
Sabah ve Tayyip Erdoğan
O tarihte Dinç Bilgin''in sahibi olduğu Sabah gazetesi, Doğan Grubu''ndan geriye kalır mı! Onlar da hemen yayına başladılar. 22 Ağustos 2001''de, Sabah gazetesi, Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu''nun, Tayyip Erdoğan''ın kurucu üyeliğinin düşürülmesi talebini ''''Tayyip bitti'''' başlığıyla verdi. Bunun yanı sıra, Şişli Cumhuriyet Savcısı, Tayyip Erdoğan''ın ''''Hem laik, hem Müslüman olunmaz'''' sözleri için soruşturma başlattı. Aynı gece ATV, ''''Tayyip Erdoğan''ın gizli yüzünü'''' açıkladı. Bu televizyon kanalına göre, Erdoğan 1988''de Pendik''te yaptığı konuşmada, İran''ın molla düzenini övmüştü. ''''Ceket, pantolon ve kravat bizim kültürümüz değil'''' demişti. ATV''den sonra Sabah gazetesi de, Erdoğan''ın 1988''de sarfettiği cümleleri ''''Tayyip''in molla kıyafeti özlemi'''' başlığı ile manşetine taşıyordu. İşte gazetenin şok edici bulduğu cümleler: ''''Ülkeyi Yahudi''ye peşkeş çekmeyen Sultan Abdülhamit''e, kızıl sultan dedik. Bize, hep geçmişinde Katarina ile bilmem ne yapmış dedelerin torunları dediler. Dedelerimizi bize hep öyle tanıttılar. Amerika, Rusya, Batı, adil ölçüler içinde bizimle ilişki kurarsa, varız. Halâ bizi sömüreceklerse, bu vatanın yiğit evlâtları olarak kıyama kalkıyoruz. TV''ler bize hep Batı''nın görüşlerini enjekte ediyor. Ayşe kızımız Renault marka arabanın üzerine oturuyor ve arabayı satıyor. Biz de Ayşe kızın bacaklarına bakıyoruz.''''
Nazlı ılıcak''ın yazısından bir bölüm
D.B.Tercüman
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:13