
HÜRRİYET VE SABAH'IN LOKANTADAN ÇIKARDIĞI MANŞETLER
Restoran deyip geçmeyin / KAHA KIVANÇAnkara'da restoranlar olmasa gazetecilerin işleri zor. En çok satan iki gazete, iki gün üst üste, restoranda kotarılan önemli haberlerle çıktı. Afiyet olsun...
Sabah'tan Aslı Aydıntaşbaş, önceki gün, yazısına şu satırlarla girdi: "Siyasetin bir zarafeti vardır. Siyaset hep asık suratlı bir iş değildir. Siyasetin uygar tarafı da vardır Aslı'cığım. Bunu görmek, göstermek lâzım. / Yukarıdaki sözler, siyasetin usta kalemi Yavuz Donat'a ait. Dün gece Yavuz Abi'yle birlikte, Ankara'nın yeni 'in' mekânı Papermoon'daydık."
Papermoon'da yalnız değilmişler; CHP lideri Deniz Baykal da varmış... Ne konuştular dersiniz? Cumhurbaşkanlığı seçimini tabii, ve Tayyip Erdoğan'ın adaylığını... Sabah Ankara Temsilcisinin o konudaki izlenimini de aktarayım: "Baykal'a sorduğumuzda 'İstiyor. Ama olamaz, olmamalı' diyor. Peki, yine de çıkar mı? Bu konuda Başbakan Erdoğan'ın son dakikada vazgeçebileceğini tahmin ediyor."
Görüşmenin hemen ardından sadece bu kadar yazan Sabah, ertesi gün biraz ileri gitti ve 'kurmayları' diye sunduğu kişilere Baykal'ın açık bir mesaj verdiğini duyurdu: "CHP Genel Başkanı Deniz Baykal açıkça böyle derken, kurmaylarına da 'Erdoğan'ın Köşk adaylığını engellemek için Genelkurmay devreye girebilir. Bunu önsezilerimle söylüyorum' dediği belirtildi. Baykal'ın 'birileri' sözüyle işaret ettiği kişi iddialara göre Org. Büyükanıt..."
Bana öyle geliyor ki, Deniz Baykal, bu sözleri de Papermoon sohbeti sırasında onlara sarf etti...
Sabah'ın Papermoon'u varsa, Hürriyet'in de Trilye Restoran'ı var... Sabah'ta Baykal'la ilgili yazının çıktığı çarşamba akşamı Ertuğrul Özkök ve Hürriyet kadrosu Ankara'nın Gaziosmanpaşa semtindeki Trilye Restoran'daydı. Onların konuğu da bir siyasî parti lideriydi: DYP lideri Mehmet Ağar...
Dün, Ertuğrul Özkök'ün sütununda o geceden bir enstantane şu biçimde yer aldı: "Önceki gün Başbakanlık santralından DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar aranıyor. / Arayan kişi bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan'dı. / Ancak o sırada Ağar uçakla İstanbul'dan Ankara'ya dönüyordu. O nedenle temas kurulamadı. / Erdoğan, kendisine geçmiş olsun demek için arayan Ağar'ı geri aramıştı. / Ağar aradığı sırada, Başbakan istirahatta olduğu için temas kurulamamıştı. / Ağar gece saat 23.00 sıralarında Trilye restorandan çıkarken Başbakan'la temas kurabiliyor ve geçmiş olsun dileğini iletiyor. / Bu basit gibi görünen geçmiş olsun telefonu, aslında iki lider arasındaki sıcak elektriğin yansımalarından sadece biri."
Zaten SONAR tarafından Citigroup adlı bir yabancı kuruluşa yapılmış bir değerlendirme de, ilk genel seçimden sonrasıyla ilgili en muhtemel senaryonun ("Yüzde 45 ihtimal" diyormuş Citigroup) Ak Parti ile DYP koalisyonu olduğunu gösteriyormuş... İki lider arasındaki elektrik ile ilgili ilk tespiti yapan Ertuğrul Özkök yazdı bunu da...
Ben de kendisine "Helâl olsun" diyorum...
Telefon üzerine yaptıkları neşeli konuşmaları izleyen bir dostum aradı; görüntü, dostuma, Hasan Cemal'in eski bir yazısını hatırlatmış... Üşenmedim, Milliyet yazarının 26 Temmuz 2006 tarihinde yazdığı o yazıyı da buldum. 'İş dünyası AKP dünyası' başlıklı yazıda, İstanbul dükalığından birinin görüşlerini yansıtıyor Hasan Cemal... Okuyalım:
"Büyük iş dünyasının önde gelen isimlerinden biriyle geçen gün sohbet ederken şöyle dedi: / 'AKP büyük ihtimalle bundan sonraki seçimi yine alacak. Ama tek başına alabileceğini sanmıyorum. Erdoğan'ın yanında bir ortak, bir koalisyon ortağı, örneğin Mehmet Ağar olsa, daha iyi olmaz mı?' / Böylesi görüşlerin büyük iş dünyasında tümüyle destek bulduğu tabii söylenemez. / Ama konuşuluyor. /Bu arada Mehmet Ağar'ın Susurlukçu ya da devletçi geçmişi de aynı çevrelerde tartışma ve sorgulama konusu olabiliyor. Bu çerçevede, koalisyona siyasal istikrar gerekçesiyle karşı çıkanlar, tek parti hükümetini savunmaya devam edenlerin sesi de duyuluyor."
Hasan Cemal'in sekiz ay önce İstanbul dükalığından yansıttığı izlenimi, Ertuğrul Özkök, iki liderin telefonla 'Geçmiş olsun - sağol'dan ibaret görüşmesi ve Citigroup beklentisiyle sürdürmüş işte... Ben size "Zenginlere rahatlık batıyor" demiyor muyum? Bunu duyan bir dostum, "Hayır, zenginlere değil, onların hemen yanındakilere batıyor" diye düzeltti beni...
2002 seçimleri öncesinde de siyaset mühendisliğine soyunmuştu Ertuğrul Özkök; önce Rodos'ta birileriyle birlikte oldu, sonra da Frankfurt'ta... Seçim tarihinin erkene alınıp 3 Kasım'da yapılmasını bile MHP lideri Devlet Bahçeli'nin o çabalardan rahatsızlık duymasına (dolayısıyla Ertuğrul Özkök'e) borçluyuz...
Yeni Şafak'ın Trilye ve Papermoon'a birer özel muhabir atamasında yarar var...