
İHD'DEN ATİLLA YAYLA'YA DESTEK!..
ANKARA - İzmir'de bir konferansta yaptığı konuşma nedeniyle Gazi Üniversitesi'ndeki görevinden uzaklaştırılan Prof. Dr. Atilla Yayla, söz konusu konferanstaki konuşmadan dolayı başına kötü bir şey gelme ihtimali olduğunu hissettiğini ve İzmir'de kabanını ters çevirerek dolaşabildiğini anlattı.
Yayla, "İfade özgürlüğü demek, insanların görüşlerini, kanaatlerini, düşüncelerini başlarına kötü bir şey gelmesi korkusu olmadan serbestçe açıklayabilmeleri demektir" dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD), MAZLUM-DER, İnsan Hakları Gündemi Derneği ve Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin desteklediği ve AK Parti İzmir Gençlik Kolları'nın 18 Kasım 2006'da düzenlediği "Avrupa Birliği ve Türkiye İlişkilerinin Toplumsal Etkileri" konulu konferansta bir konuşma yapan Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla, bugün İHD'de bir basın toplantısı düzenledi.
Söz konusu toplantıda yaptığı konuşmadan dolayı bir süredir gündemde olan ve Gazi Üniversitesi'ndeki görevinden de uzaklaştırılan Yayla, ifade özgürlüğünün en önemli insan hakkı olduğunu söyledi.
İfade özgürlüğünün olmadığı bir yerde hiçbir özgürlüğün garantisinin olamayacağının da altını çizen Yayla, "İfade özgürlüğü demek, insanların görüşlerini, kanaatlerini, düşüncelerini başlarına kötü bir şey gelmesi korkusu olmadan serbestçe açıklayabilmeleri demektir. Bana yapılan muamele bu anlamda Türkiye'de ifade özgürlüğünün olmadığını ve ne yazık ki bu olmayışta en büyük payın da ifade özgürlüğünü kullanan medyanın bazı organlarında olduğunu göstermektedir" diye konuştu.
Bir Türkiye vatandaşı olduğunu ve Türkiye'yi çok sevdiğini ifade eden Yayla, "Türkiye'nin medeni bir ülke olmasını, ifade özgürlüğünün tam olduğu bir ülke olmasını istiyorum ve bu uğurda ödenecek bir bedel varsa onu da ödemeye hazırım" dedi.
Son dönemde yaşadığı olayın Türkiye'de "bir çeşit Galile olayı" olduğunu belirten Yayla, "İfade özgürlüğü sadece doğru fikirlerin veya yanlış fikirlerin, resmi fikirlerin veya gayrı resmi fikirlerin, toplumda sevilen fikirlerin ya da sevilmeyen fikirlerin açıklanması demek değildir. İfade özgürlüğü her fikrin, insanları terörize etmeden, şiddet çağrısı yapmadan, hakaret etmeden serbestçe açıklanmasıdır" dedi.
Kendisini de söz konusu konferansta bilimsel bir analiz yaparak görüşlerini açıkladığını kaydeden Yayla, "Bu görüşler ilk olarak beni bağlar. Hiç kimse bu görüşlere yüzde 100 kabul göstermek zorunda değildir. Ama hiç kimse de benim bu görüşlerini açıklamamamı engelleme hakkında sahip değildir. Bu görüşlerin muhtevasının ne olduğu ifade özgürlüğünden ayrı bir konudur" açıklamasında bulundu.
"GÖRÜŞLERİMDEN DOLAYI BAŞIMA KÖTÜ BİR ŞEY GELME İHTİMALİ OLDUĞUNU HİSSETTİM"
Daha sonra gazetecilerin soruları cevaplandıran Yayla, Gazi Üniversitesi'nden uzaklaştırılmasıyla ilgili bir adım atıp atmayacağının sorulması üzerine, bütün idari ve hukuki yolları kullanacağını söyledi.
Yayla, "Bu bir taraftan benim yürüteceğim entelektüel bir mücadele olacaksa eğer, ömrümün bundan sonraki kısmını ifade özgürlüğünün geliştirilmesine adamak istiyorum. Türkiye için, bu güzel memleket için" şeklinde konuştu.
Hakkında çıkan haberlerin ardından tehdit alıp almadığının sorulması üzerine ise Yayla, "Beni hedef haline getiren gazete aynı zamanda fotoğrafımı bastı, hain ilan etti.
Hem hakaret etti hem de hedef gösterdi. Türkiye nüfusu çok ve her türden insanın bulunduğu bir ülke. İzmirli arkadaşlarımın da ikazıyla kabanımı ters çevirerek ve atkımı çantama koyarak İzmir'de dolaşabildim ve ayrıldım. Bu da gösteriyor ki, ben görüşlerimden dolayı başıma kötü bir şey gelme ihtimali olduğunu hissettim. Bunun olmaması gerekir, ifade özgürlüğünün olması için" dedi.
Yayla ayrıca, söz konusu yerel gazeteye dava açacaklarını da söyledi. Yayla, bir gazetecinin, "Konuşmanızda üslubu ayarlamadığınızı düşündünüz mü ve söylediklerinizden pişman oldunuz mu?" şeklindeki soruyu, "Üslubu ayarlamakla ilgili bir problemim olmadı. Zaten ben akademik bir analiz yaptım orada.
Bu akademik analizin teorik çerçevesini çizdim. Sonra da bu çerçevede değerlendirmeler yaptım. Zaten üslubunuzu aşırı derecede ayarlama ihtiyacı hissetmek de ifade özgürlüğü açısından problemler olduğunu gösterir. Pişmanlığa gelince, dün de televizyonlarda ifade ettim ama ne yazık ki beni meczup ilan eden görüntülere yer vermeyi ve yayınlanmayacağı düşünülen anlarda çektikleri görüntülere yer verdiler.
Ben fikirlerimin yüzde 100 doğru olduğunu kimseye empoze edemem. İçinizden hiçbiri benim fikirlerimi olduğu gibi kabul etmek zorunda değil. Ben de sizin fikrinizi kabul etmek zorunda değilim. Çünkü gerçek ne sizin tekelinizde ne de benim tekelimde. Ama insanlar doğru olduklarına inandıkları fikirleri savunurlar. Ben de doğru olduğuna inandığım fikirleri savunuyorum.
Bu fikirleri bir dogma olarak görmüyorum, bazı kimselerin yaptığı gibi. Bu fikirleri tartışmaya, eleştiriye, revizyona açık fikirler olarak görüyorum. ama bunu için bir şart koşuyorum. Bana baskı yaparak, beni tehdit ederek, beni yıldırmaya çalışarak fikirlerimden vazgeçiremezsiniz. Bana benim fikirlerimin yanlış olduğunu ispatlayarak bu fikirlerden vazgeçme şansı verirsiniz. Bunu yapma gücü, arzusu olan herkese burun tartışalım diyorum" diye cevapladı.
Yayla, bazı muhataplarının kendisini Atatürk'e ve Cumhuriyet'e hakaret etmekle suçladıklarını da belirterek, "Eğer bu mantıkta bakılsaydı, medeniyet de olmazdı. İlk dünyada ortaya çıkan fikir ve görüş ve kavrayış kalıplaşmış bir şekilde hiç değişmeden bugüne gelirdi.Kimseyi yıldırmayalım, fikirler çarpışsın, sözler yarışsın, ortaya ne çıkarsa bun ada razı olalım" dedi.
"BENİM ÜZERİMDEN HÜKÜMETLE HESAPLAŞMAK İSTİYORLAR"
Ayrıca Yayla, yaptığı bir başka açıklamada, Atatürk'le ilgili değil, Kemalizm'le ilgili sözleri olduğunu belirterek, konuşmasında Türkiye Cumhuriyeti tarihini 1925-45 ve 50 ve sonrası şeklindeki döneme ayırmak gerektiğini söylediğini kaydetti.
Yayla, "1925-45 arasındaki birinci dönemin medenileştirme açısından çok başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Hatta bazı bakımlardan bir gerilemeye tekabül ettiğini söylemek de mümkündür' dedim.
Bunun ardından da AB ile ilgili değerlendirmeler yaptım. AB'nin medeniyetin ta kendisi demek olmadığını, AB'nin bizden taleplerini ikiye ayırmak gerektiğini, birincisinin medeniyetle ilgili değerlendirilmesi gerektiğini, ikincisinin de somut-pratik (Kıbrıs sorunu gibi).
'İfade özgürlüğünün genişletilmesini istiyorsa AB Türkiye'den bunu bir taviz gibi algılamamamız lazım. Çünkü böyle alırsak, komik duruma düşeriz' dedim. Orada bulunan bin hanım gazeteci arkadaş bilgi birikiminin yetersizliği, belki kötü niyeti ve yazı işlerini idare edenlerin de niyetlerinin kötü olması nedeniyle ertesi gün Yeni Asır gazetesi'nde 'Hain' diye manşete çekildi. Atatürk'e hakaret tetiğim yorumlarına yer verildi" şeklinde konuştu.
Yayla konuşmasında, Avrupalılar'ın AB sürecinde Türkiye'ye geldiklerinde 'Neden her tarafta aynı adamın, (Atatürk'ün) heykelleri, büstleri, fotoğrafları var diye soracaklarını dile getirdiğini de belirterek, "'Çünkü Avrupa'da bu yok. Hollanda'da olmayan bir şeyin Türkiye'de de olamaması lazımdır' dedim.
Çünkü Avrupa demokraside geniş bir katılım bekliyor, olay bu. Bunu Atatürk'e hakaret olarak aldı gazete. Bir de Kemalizm eleştirisini hakaret olarak aldı. Kemalizm eleştirisi yapan ilk kişi ben değilim, son kişi de bin olmayacağım" diye konuştu. Yayla ayrıca, basının yaklaşan seçimler dolayısıyla hükümete karşı tepkilerini keskinleştirmek istediğini de belirterek, "Hükümetle hesaplaşmak istiyorlar, dertleri bu. Ama bunu benim üzerimden yapmak istiyorlar" dedi.
Linç edilmek istendiğini de ifade eden Yayla, fikirlerine karşı fikirle cevap verilmesi gerektiğini, bazı haberlerde olduğu gibi kendisine hakaret ve küfür edilmemesi gerektiğini, çünkü kendisinin kimseye küfür etmediğini de dile getirdi. Y
ayla ayrıca, Gazi Üniversite'nin derslere girmeme konusunda kanaat belirttiğini ancak bu konuda kendisine hukuki bir tebligat yapılmadığını söyledi. Yayla, "Eğer hukuki süreç başlarsa, kıraathanelerde, düğün salonlarında, çağrıldığım her yerde seminerler vereceğim. Derslerimi almakla beni susturmak mümkün değil" açıklamasında bulundu.