
"İNTERNET GAZETECİLİĞİ VARMI?" TARTIŞMASI BÜYÜYOR...
"Şu anda Türkiye'de internet haberciliği diye bir şey yok." diyen Emre Aköz'e, Habertürk'ten Tarık Toros yanıt verdi: Gazeteler ileride nostalji olacak! Medyatava'dan Haller Prensi, İnternet medyasıyla birlikte yazılı basının da haber derlemeciliğinden kurtulması gerektiğini söyledi. Canan Barlas, "28 Şubat süreci içinde onun savunduğu yazılı basın da görsel medyada sadece iktidar yağcılığı yapabildi.. Soygunlardan söz edemedi.. Çünkü patronları iktidarla evlilikler kurdu" diyor. Hadi Özışık Star'daki köşesinde "İnternet gazeteciliği yapanların, "kadroları, imkanları, mali yapıları" yeterli değil! Ama bu imkansızlıklar, İnternet gazeteciliğinde, "ikinci el" habercilik yapıldığı anlamına gelmiyor." derken; Mehmet Barlas ise, "Emre Aköz'ün alıştığı gazetecilikte binalar, masalar, odalar var. Oysa internet sitesi için bir laptop bile yetiyor." dedi.
İŞTE EMRE AKÖZ'ÜN TARTIŞMANIN FİTİLİNİ ATEŞLEYEN YAZISI:
İnternet gazeteciliği diye bir şey var mı?
(SABAH - 11.01.2005) İLK CEVAP MEDYATAVA'DAN:
Emre Aköz'ün bugünkü yazısı yeni bir tartışmayı başlatması açısından önemli. Aköz ikiye ayırıyor internet haberciliğini. Birincisinde haber, ikincisinde bizim de içinde olduğumuz, onun deyimiyle "medya dedikodu" siteleri var... İkinciden başlayayım, tespitleri genel için doğru. Çoğu siteyi bir iki kişi yapıyor. Ama ben bunu küçümseme olarak kullanmıyorum. Çünkü bir iki kişiyle site yapılması çok normal. Zaten çok kişiyle yapılma olanağı olsa dergi veya gazeteye yönelinirdi. Bu siteleri bir tür fanzin gibi görmek daha doğru. Mesela biz, fiili olarak yaklaşık yedi kişiyle çalışıyoruz. Yine de tarifi henüz yapılamamış bir mecra olarak görülmemizde fayda var. Bize göre media watch sitesiyiz diğerine göre medya dedikodu. Henüz billurlaşan bir şey yok. Zamanla olur umarım. Birinciye dönersek, Türkiye'de önde gelen haber siteleri belli. NTVMSNBC, Hürriyetim, Milliyet, Haberx, Habertürk, Habervitrini, İnternethaber gibi. Bu sitelerde bir "derleme" haberciliği olduğu da belli. Özel haber çok fazla yok. İstatistik olarak bilmiyorum ama en azından şunu söyleyebilirim; bazılarında da - herşeye rağmen - fena sayılmayacak düzeyde özel haber var... İşin doğrusu "düzen değişinceye" kadar da bu böyle sürecek. Malum bu mecra satılık değil. Yani günlük bir para akışı yok. Ekonominin durumu belli. Çok büyük ilanlar bu ülkede henüz sanal aleme akmadı. Akamadı. Dolayısıyla, bir "sermaya birikimi" sözkonusu değil. Burada bir püf noktası var. E madem olanakları bu kadar kısıtlı o zaman bu işi yapma denemez. Nedeni basit. Sanal dünyada kendilerine alan açmak isteyenler bugünden çok "yarının" peşinde. Ayrıca okuru da derlemeden çok rahatsız değil. Hergün beş gazeteyi alamayan, ajansı takip edemeyen "geniş okur kitlesi" internet haberciliğinde hızlı ve geniş yelpazeli bir okuma olanağına kavuşuyor. Yine de Emre Aköz'ün istediği düzeye gelinmesi ideal bir şey. Ama burada daha vahim olan ve belki de öncelikle sorgulanması gereken neredeyse yüz yıla yaklaşan tarihiyle yazılı basının da hiç iyi sınav vermeyişi. Emre Aköz'ün dediğinden yola çıkarsak, yazılı basınımızda derleme haberciliğinin güzide örneğidir. Büyük gazetelerde dahil haberlerin önemli bir yüzdesi anadolu ajansı, reuters gibi kaynaklardan beslenir. Eksik kalan haberler de "derleme habercisi internetten" derlenir. Yani sadece internet dünyası değil yazılı basın da Emre Aköz'ün sorgulamasından geçmelidir. Aköz'ün yazısı umarız buna da vesile olur. Önceden basında yeralan özel haber ekiplerinin dağılması, bunlar için ayrılan bütçenin kısılması ve ajanslardan yapılan derlemenin kolaylığı tartışılmalı. Bunun için son bir yıldaki büyük gazetelerin arşivlerinden yapılacak sıkı bir istatistik çalışması yeterli olur. Neticede internet dünyası hem tarihi hem de olanaklarıyla daha mazur görülür durumdadır. Yazılı basın içinse mazurluk aşaması geçileli bir hayli zaman oldu. EMRE AKÖZ'ÜN SABAH'TA YAYINLANAN YAZISI: İnternet gazeteciliği diye bir şey var mı?
Son zamanlarda internet gazeteciliğine övgüler düzmek moda oldu. İnternet haberciliğinin diğer iletişim araçlarıyla nasıl da rekabet ettiği... Hız konusunda gazeteleri geride bıraktığı... TV ve radyo ile rekabet ettiği filan söyleniyor.
Bunlara bir itirazım yok. Ancak şunu hemen belirteyim: Türkiye'de, 'medya dedikodusu' haricinde henüz internet gazeteciliği yok!
Ne demek istediğimi açmaya çalışayım.
Bir gazeteyi değerlerinden ayıran en önemli ögelerden biri 'özel haber'dir. Yani kuruluşun kendi elemanlarıyla ürettiği, şekillendirip okurlarına sunduğu ve genellikle diğer gazetelerde olmayan haberlerdir. Bu faaliyet normal şartlarda; geniş, tecrübeli bir kadroyu gerektirir. Onun dışında bir gazete ajanslardan da (Anadolu Ajansı, Cihan Haber Ajansı, Reuters gibi) faydalanır.
Bizdeki internet siteleri ise kendi haberlerini üretemiyor. Çünkü kadroları, imkanları, mali yapıları buna yetmiyor. Sonuçta tüm yaptıkları; TV'de çıkan, gazete yazılan haberleri alıp kendi sitelerinde tekrar yayınlamak. Ayrıca ajanslara abone olan haber sitelerini de kullanıyorlar.
Özetle 'gazetecilik' değil 'haber derlemeciliği' yapıyorlar. Yani büyük çoğunluğu ikinci el...
Gelelim 'medya dedikodusu' meselesine... Şu anda 'haber sitelerini' genellikle medyacılar hazırlıyor. Bir iki kişi yetiyor bunun için... Site yöneticilerinin gazetelerde, TV'lerde çalışan arkadaşları var. Onlar sayesinde medya kuruluşlarından 'haber' alıyorlar.
Eskiden her gazete ve dergide 'dedikodusu' güçlü arkadaşlarımız vardı. Bunlar diğer kuruluşlarda çalışmış, tecrübeli, çevresi geniş kişiler olurdu. Öğle saatlerine kadar eski işyerlerine ilişkin dedikoduları toplar; öğleden sonra da yayarlardı. Diğer gazetelerde neler olup bittiğini bilmek onlara prestij kazandırırdı. Çünkü rekabet açısından faydalıydılar.
Artık bu tür kişilere gerek kalmadı. Medya kuruluşlarında çalışan 'dostlar', sitelere haberi oturdukları yerden geçiyorlar.
Özetle: Şu anda Türkiye'de internet haberciliği diye bir şey yok. Ama tabii bu bir başlangıç; ileride o da olacak.
HALLER PRENSİ EMRE AKÖZ'E YANIT VERDİ: İNTERNET HABERCİLİĞİ DERLEME DE YAZILI BASIN FARKLI MI?
<ı>1/11/2005 3:40ı>
Haller Prensi Emre Aköz'ün Sabah Gazetesi'ndeki internet medyası değerlendirmesine ilişkin eleştiride bulundu. Haller Prensi, İnternet medyasıyla birlikte yazılı basının da haber derlemeciliğinden kurtulması gerektiğini söyledi.
Son zamanlarda internet gazeteciliğine övgüler düzmek moda oldu. İnternet haberciliğinin diğer iletişim araçlarıyla nasıl da rekabet ettiği... Hız konusunda gazeteleri geride bıraktığı... TV ve radyo ile rekabet ettiği filan söyleniyor.
Bunlara bir itirazım yok. Ancak şunu hemen belirteyim: Türkiye'de, 'medya dedikodusu' haricinde henüz internet gazeteciliği yok!
Ne demek istediğimi açmaya çalışayım.
Bir gazeteyi değerlerinden ayıran en önemli ögelerden biri 'özel haber'dir. Yani kuruluşun kendi elemanlarıyla ürettiği, şekillendirip okurlarına sunduğu ve genellikle diğer gazetelerde olmayan haberlerdir. Bu faaliyet normal şartlarda; geniş, tecrübeli bir kadroyu gerektirir. Onun dışında bir gazete ajanslardan da (Anadolu Ajansı, Cihan Haber Ajansı, Reuters gibi) faydalanır.
Bizdeki internet siteleri ise kendi haberlerini üretemiyor. Çünkü kadroları, imkanları, mali yapıları buna yetmiyor. Sonuçta tüm yaptıkları; TV'de çıkan, gazete yazılan haberleri alıp kendi sitelerinde tekrar yayınlamak. Ayrıca ajanslara abone olan haber sitelerini de kullanıyorlar.
Özetle 'gazetecilik' değil 'haber derlemeciliği' yapıyorlar. Yani büyük çoğunluğu ikinci el...
Gelelim 'medya dedikodusu' meselesine... Şu anda 'haber sitelerini' genellikle medyacılar hazırlıyor. Bir iki kişi yetiyor bunun için... Site yöneticilerinin gazetelerde, TV'lerde çalışan arkadaşları var. Onlar sayesinde medya kuruluşlarından 'haber' alıyorlar.
Eskiden her gazete ve dergide 'dedikodusu' güçlü arkadaşlarımız vardı. Bunlar diğer kuruluşlarda çalışmış, tecrübeli, çevresi geniş kişiler olurdu. Öğle saatlerine kadar eski işyerlerine ilişkin dedikoduları toplar; öğleden sonra da yayarlardı. Diğer gazetelerde neler olup bittiğini bilmek onlara prestij kazandırırdı. Çünkü rekabet açısından faydalıydılar.
Artık bu tür kişilere gerek kalmadı. Medya kuruluşlarında çalışan 'dostlar', sitelere haberi oturdukları yerden geçiyorlar.
Özetle: Şu anda Türkiye'de internet haberciliği diye bir şey yok. Ama tabii bu bir başlangıç; ileride o da olacak.
Emre Aköz, ''Türkiye'de internet medyası yok'' dedi, tartışma başladı | ||||||||||||||||||||||||||
SABAH'taki yazısında "İnternet gazeteciliği diye bir şey var mı?" diye soran Emre Aköz hiç merak etmesin. İnternet gazeteciliği ona rağmen var, olmaya devam edecek ve geleceğin medyası olacak! Emre Aköz diyor ki, "İnternet medyası özel haber üretmiyor, dedikodu yapıyor". Ben de diyorum ki, bugün HABERTURK.COM olmasa bazı gazeteler atacak manşet bulmakta güçlük çekerdi, şimdi bu işi çoktan seçmeli yapıyorlar. Çünkü HABERTÜRK günde minimum 50 manşet sunuyor onlara! Ve soruyorum: Peki gazetelerde özel haber var mı? Adeta ajans bülteni gibi çıkan gazeteleri burada sıralamayayım şimdi. Editör arkadaşlarımla her sabah gazeteleri didik didik ediyoruz, 15 gazeteden 15 tane bile özel haber çıkmıyor. | ||||||||||||||||||||||||||
|