Medya
  • 12.1.2005 12:22

"İNTERNET GAZETECİLİĞİ VARMI?" TARTIŞMASI BÜYÜYOR...

"Şu anda Türkiye'de internet haberciliği diye bir şey yok." diyen Emre Aköz'e, Habertürk'ten Tarık Toros yanıt verdi: Gazeteler ileride nostalji olacak! Medyatava'dan Haller Prensi, İnternet medyasıyla birlikte yazılı basının da haber derlemeciliğinden kurtulması gerektiğini söyledi. Canan Barlas, "28 Şubat süreci içinde onun savunduğu yazılı basın da görsel medyada sadece iktidar yağcılığı yapabildi.. Soygunlardan söz edemedi.. Çünkü patronları iktidarla evlilikler kurdu" diyor. Hadi Özışık Star'daki köşesinde "İnternet gazeteciliği yapanların, "kadroları, imkanları, mali yapıları" yeterli değil! Ama bu imkansızlıklar, İnternet gazeteciliğinde, "ikinci el" habercilik yapıldığı anlamına gelmiyor." derken; Mehmet Barlas ise, "Emre Aköz'ün alıştığı gazetecilikte binalar, masalar, odalar var. Oysa internet sitesi için bir laptop bile yetiyor." dedi.

İŞTE EMRE AKÖZ'ÜN TARTIŞMANIN FİTİLİNİ ATEŞLEYEN YAZISI:

İnternet gazeteciliği diye bir şey var mı?

Son zamanlarda internet gazeteciliğine övgüler düzmek moda oldu. İnternet haberciliğinin diğer iletişim araçlarıyla nasıl da rekabet ettiği... Hız konusunda gazeteleri geride bıraktığı... TV ve radyo ile rekabet ettiği filan söyleniyor.
Bunlara bir itirazım yok. Ancak şunu hemen belirteyim: Türkiye'de, 'medya dedikodusu' haricinde henüz internet gazeteciliği yok!
Ne demek istediğimi açmaya çalışayım.
Bir gazeteyi değerlerinden ayıran en önemli ögelerden biri 'özel haber'dir. Yani kuruluşun kendi elemanlarıyla ürettiği, şekillendirip okurlarına sunduğu ve genellikle diğer gazetelerde olmayan haberlerdir. Bu faaliyet normal şartlarda; geniş, tecrübeli bir kadroyu gerektirir. Onun dışında bir gazete ajanslardan da (Anadolu Ajansı, Cihan Haber Ajansı, Reuters gibi) faydalanır.
Bizdeki internet siteleri ise kendi haberlerini üretemiyor. Çünkü kadroları, imkanları, mali yapıları buna yetmiyor. Sonuçta tüm yaptıkları; TV'de çıkan, gazete yazılan haberleri alıp kendi sitelerinde tekrar yayınlamak. Ayrıca ajanslara abone olan haber sitelerini de kullanıyorlar.
Özetle 'gazetecilik' değil 'haber derlemeciliği' yapıyorlar. Yani büyük çoğunluğu ikinci el...


Gelelim 'medya dedikodusu' meselesine... Şu anda 'haber sitelerini' genellikle medyacılar hazırlıyor. Bir iki kişi yetiyor bunun için... Site yöneticilerinin gazetelerde, TV'lerde çalışan arkadaşları var. Onlar sayesinde medya kuruluşlarından 'haber' alıyorlar.
Eskiden her gazete ve dergide 'dedikodusu' güçlü arkadaşlarımız vardı. Bunlar diğer kuruluşlarda çalışmış, tecrübeli, çevresi geniş kişiler olurdu. Öğle saatlerine kadar eski işyerlerine ilişkin dedikoduları toplar; öğleden sonra da yayarlardı. Diğer gazetelerde neler olup bittiğini bilmek onlara prestij kazandırırdı. Çünkü rekabet açısından faydalıydılar.
Artık bu tür kişilere gerek kalmadı. Medya kuruluşlarında çalışan 'dostlar', sitelere haberi oturdukları yerden geçiyorlar.

Özetle: Şu anda Türkiye'de internet haberciliği diye bir şey yok. Ama tabii bu bir başlangıç; ileride o da olacak.

(SABAH - 11.01.2005)

İLK CEVAP MEDYATAVA'DAN:

HALLER PRENSİ EMRE AKÖZ'E YANIT VERDİ: İNTERNET HABERCİLİĞİ DERLEME DE YAZILI BASIN FARKLI MI?

<ı>1/11/2005 3:40

Haller Prensi Emre Aköz'ün Sabah Gazetesi'ndeki internet medyası değerlendirmesine ilişkin eleştiride bulundu. Haller Prensi, İnternet medyasıyla birlikte yazılı basının da haber derlemeciliğinden kurtulması gerektiğini söyledi.


Emre Aköz'ün bugünkü yazısı yeni bir tartışmayı başlatması açısından önemli. Aköz ikiye ayırıyor internet haberciliğini. Birincisinde haber, ikincisinde bizim de içinde olduğumuz, onun deyimiyle "medya dedikodu" siteleri var... 

İkinciden başlayayım, tespitleri genel için doğru. Çoğu siteyi bir iki kişi yapıyor. Ama ben bunu küçümseme olarak kullanmıyorum. Çünkü bir iki kişiyle site yapılması çok normal. Zaten çok kişiyle yapılma olanağı olsa dergi veya gazeteye yönelinirdi. Bu siteleri bir tür fanzin gibi görmek daha doğru. Mesela biz, fiili olarak yaklaşık yedi kişiyle çalışıyoruz. Yine de tarifi henüz yapılamamış bir mecra olarak görülmemizde fayda var. Bize göre media watch sitesiyiz diğerine göre medya dedikodu. Henüz billurlaşan bir şey yok. Zamanla olur umarım. 

Birinciye dönersek, Türkiye'de önde gelen haber siteleri belli. NTVMSNBC, Hürriyetim, Milliyet, Haberx, Habertürk, Habervitrini, İnternethaber gibi. Bu sitelerde bir "derleme" haberciliği olduğu da belli. Özel haber çok fazla yok. İstatistik olarak bilmiyorum ama en azından şunu söyleyebilirim; bazılarında da - herşeye rağmen - fena sayılmayacak düzeyde özel haber var... İşin doğrusu "düzen değişinceye" kadar da bu böyle sürecek. Malum bu mecra satılık değil. Yani günlük bir para akışı yok. Ekonominin durumu belli. Çok büyük ilanlar bu ülkede henüz sanal aleme akmadı. Akamadı. Dolayısıyla, bir "sermaya birikimi" sözkonusu değil. Burada bir püf noktası var. E madem olanakları bu kadar kısıtlı o zaman bu işi yapma denemez. Nedeni basit. Sanal dünyada kendilerine alan açmak isteyenler bugünden çok "yarının" peşinde. Ayrıca okuru da derlemeden çok rahatsız değil. Hergün beş gazeteyi alamayan, ajansı takip edemeyen "geniş okur kitlesi" internet haberciliğinde hızlı ve geniş yelpazeli bir okuma olanağına kavuşuyor. Yine de Emre Aköz'ün istediği düzeye gelinmesi ideal bir şey.

Ama burada daha vahim olan ve belki de öncelikle sorgulanması gereken neredeyse yüz yıla yaklaşan tarihiyle yazılı basının da hiç iyi sınav vermeyişi. Emre Aköz'ün dediğinden yola çıkarsak, yazılı basınımızda derleme haberciliğinin güzide örneğidir. Büyük gazetelerde dahil haberlerin önemli bir yüzdesi anadolu ajansı, reuters gibi kaynaklardan beslenir. Eksik kalan haberler de "derleme habercisi internetten" derlenir.

Yani sadece internet dünyası değil yazılı basın da Emre Aköz'ün sorgulamasından geçmelidir. Aköz'ün yazısı umarız buna da vesile olur. Önceden basında yeralan özel haber ekiplerinin dağılması, bunlar için ayrılan bütçenin kısılması ve ajanslardan yapılan derlemenin kolaylığı tartışılmalı. Bunun için son bir yıldaki büyük gazetelerin arşivlerinden yapılacak sıkı bir istatistik çalışması yeterli olur. Neticede internet dünyası hem tarihi hem de olanaklarıyla daha mazur görülür durumdadır. Yazılı basın içinse mazurluk aşaması geçileli bir hayli zaman oldu. 

EMRE AKÖZ'ÜN SABAH'TA YAYINLANAN YAZISI:

İnternet gazeteciliği diye bir şey var mı?

Son zamanlarda internet gazeteciliğine övgüler düzmek moda oldu. İnternet haberciliğinin diğer iletişim araçlarıyla nasıl da rekabet ettiği... Hız konusunda gazeteleri geride bıraktığı... TV ve radyo ile rekabet ettiği filan söyleniyor.
Bunlara bir itirazım yok. Ancak şunu hemen belirteyim: Türkiye'de, 'medya dedikodusu' haricinde henüz internet gazeteciliği yok!
Ne demek istediğimi açmaya çalışayım.
Bir gazeteyi değerlerinden ayıran en önemli ögelerden biri 'özel haber'dir. Yani kuruluşun kendi elemanlarıyla ürettiği, şekillendirip okurlarına sunduğu ve genellikle diğer gazetelerde olmayan haberlerdir. Bu faaliyet normal şartlarda; geniş, tecrübeli bir kadroyu gerektirir. Onun dışında bir gazete ajanslardan da (Anadolu Ajansı, Cihan Haber Ajansı, Reuters gibi) faydalanır.
Bizdeki internet siteleri ise kendi haberlerini üretemiyor. Çünkü kadroları, imkanları, mali yapıları buna yetmiyor. Sonuçta tüm yaptıkları; TV'de çıkan, gazete yazılan haberleri alıp kendi sitelerinde tekrar yayınlamak. Ayrıca ajanslara abone olan haber sitelerini de kullanıyorlar.
Özetle 'gazetecilik' değil 'haber derlemeciliği' yapıyorlar. Yani büyük çoğunluğu ikinci el...


Gelelim 'medya dedikodusu' meselesine... Şu anda 'haber sitelerini' genellikle medyacılar hazırlıyor. Bir iki kişi yetiyor bunun için... Site yöneticilerinin gazetelerde, TV'lerde çalışan arkadaşları var. Onlar sayesinde medya kuruluşlarından 'haber' alıyorlar.
Eskiden her gazete ve dergide 'dedikodusu' güçlü arkadaşlarımız vardı. Bunlar diğer kuruluşlarda çalışmış, tecrübeli, çevresi geniş kişiler olurdu. Öğle saatlerine kadar eski işyerlerine ilişkin dedikoduları toplar; öğleden sonra da yayarlardı. Diğer gazetelerde neler olup bittiğini bilmek onlara prestij kazandırırdı. Çünkü rekabet açısından faydalıydılar.
Artık bu tür kişilere gerek kalmadı. Medya kuruluşlarında çalışan 'dostlar', sitelere haberi oturdukları yerden geçiyorlar.

Özetle: Şu anda Türkiye'de internet haberciliği diye bir şey yok. Ama tabii bu bir başlangıç; ileride o da olacak.  

Emre Aköz, ''Türkiye'de internet medyası yok'' dedi, tartışma başladı
SABAH'taki yazısında "İnternet gazeteciliği diye bir şey var mı?" diye soran Emre Aköz hiç merak etmesin. İnternet gazeteciliği ona rağmen var, olmaya devam edecek ve geleceğin medyası olacak! Emre Aköz diyor ki, "İnternet medyası özel haber üretmiyor, dedikodu yapıyor". Ben de diyorum ki, bugün HABERTURK.COM olmasa bazı gazeteler atacak manşet bulmakta güçlük çekerdi, şimdi bu işi çoktan seçmeli yapıyorlar. Çünkü HABERTÜRK günde minimum 50 manşet sunuyor onlara! Ve soruyorum: Peki gazetelerde özel haber var mı? Adeta ajans bülteni gibi çıkan gazeteleri burada sıralamayayım şimdi. Editör arkadaşlarımla her sabah gazeteleri didik didik ediyoruz, 15 gazeteden 15 tane bile özel haber çıkmıyor.





SABAH gazetesi yazarı Emre Aköz, bugünkü yazısında, zaman zaman açık, zaman zaman gizli sürdürdüğü internet medyası düşmanlığının nedenlerini sıralamış.

Diyorki, "Türkiye'de, 'medya dedikodusu' haricinde henüz internet gazeteciliği yok!"

Hayır, var Emre Aköz... Nasıl, TV'de, gazetelerde dedikodu haberleri varsa, dedikodu sutünları, kulis köşeleri mevcutsa, elbette internet medyasında da dedikoducu siteler var. Hep olacak. Ancak tüm internet medyasını "dedikoducu" diye yaftalamaya kalkışmak güneşi balçıkla sıvamaya çalışmaktan başka bir şey değil...! İnternet medyası, haberleri, fotoğrafları, canlı yayınları, özel haberleri ile var. Bugün "İnternetin Hürriyeti" olan HABERTURK.COM'u ile var. "İnternetin SABAH'ı" diyemiyorum, çünkü HABERTURK.COM, bir dönem Emre Aköz'ün de katkıda bulunduğu SABAH'ın internet sayfasından fazla satıyor!

Emre Aköz diyorki, "Bizdeki internet siteleri kendi haberlerini üretemiyor. Özetle 'gazetecilik' değil 'haber derlemeciliği' yapıyorlar."

Tümüyle gerçek dışı bir iddia... Hatta iddia bile olamayacak bir önyargı bu... İnternet medyası, elbette gazetelerce çıkan haberleri, ajans bültenlerini ve televizyonları takip ediyor. İçlerinde ilginç olanları, haber değeri taşıyanları kullanıyor. Ama sadece bununla kalmıyor. Kendi özel haberlerini üretiyor, olay yerindeki muhabirlerle canlı bağlantılar yapıp, yerinden canlı yayına geçiyor...

Emre Aköz'e hatırlatırım. Türkiye 2000 yılı sonbaharında Etibank'a el konulduktan sonra SABAH gazetesinin Nişantaşı'ndaki binasının yedinci katında, Dinç Bilgin'le Mehmet Emin Karamehmet arasındaki pazarlığı, tüm detaylarıyla bankalar operasyonunu, hiçbir yerde yayınlanmayan yolsuzluk ve hortumlama belgelerini HABERTÜRK'te okudu... 2002'deki büyük siyasi krizde, Hüsamettin Özkan, Kemal Derviş, İsmail Cem TROYKA'sının kodlarını HABERTÜRK çözdü ve gerçek yüzünü kamuoyuna gösterdi. Burada sıralayamayacağım kadar çok, sıcak gelişmelerin kalbinden yaptığı canlı yayınlarla marka oldu. Bırakın özel haberi, "Bu haber gazetelerde çıkmayacak" türü haberlerle gazetelere habercilik dersi verdi...

Emre Aköz ispat edemeyeceği bir iddiayla devam ediyor: "Şu anda Türkiye'de internet haberciliği diye bir şey yok. Ama tabii bu bir başlangıç; ileride o da olacak."

Emre Aköz, başını kuma gömen devekuşu misali, "internet medyası yok" diyor, diyebiliyor... Bugün Türkiye'de gazetelerin internet sayfalarının tirajlarıyla başabaş güreşen internet siteleri var ve olmaya devam edecek... Misal, HABERTURK.COM bugün, bağımsız internet tiraj raporlarına göre, Emre Aköz'ün SABAH'ından fazla satıyor... Belki "internet medyası yok" sözü şöyle düzeltilmeli: "Zirvede HABERTURK'ü görüyorum ama SABAH yok!"

Emre Aköz, ne çabuk unutuyor! Bir dönem, yazılı basında yazmıyordu. Yazıları sadece SABAH gazetesinin internet sayfasında yayınlanıyordu, Hayrullah Mahmud'la birlikte. Sonra GÜNAYDIN'a, oradan da SABAH'a transfer oldu. İnternette okundu, tanındı, bilindi, ardından ana gazeteye geçti... Onu kamuoyuna tanıtan, internette yazdığı yazılar oldu. Emre Aköz, bugün "internet medyası yok" diyerek herşeyden önce kendini inkar ediyor...

Burada, açık bir tartışma başlatıyorum... Emre Aköz'ün düşüncelerinin yanında olan olmayan herkesi, bu tartışmaya katılmaya çağırıyorum. "Türkiye'de Emre Aköz'ün öne sürdüğü gibi internet medyası var mı, yok mu?"

Görüşlerinizi [email protected] adresine bekliyorum.

Emre Aköz'e söyleyeceklerim bitmedi. Saat 15.00'te devamı gelecek...

İşte internet medyasının gücü budur Emre Aköz! İnsanlar internette yarın sabahı beklemiyor... Hem, bu yazıyı sadece Türkiye değil, Avustralya, Hong Kong, Kanada da okuyor...

Geleceğin medyası, internet medyası olacak, Emre Aköz'e rağmen!...

TARIK TOROS
[email protected]

Canan Barlas Yazıyor...  [email protected]
İNTERNET MEDYASI BAĞIMSIZ VE HIZLI
11.01.2005, 19:58

Emre Aköz Sabah Gazetesinde İnternet medyasının yanlızca haber derlediğini yazmış..28 şubat süreci içinde onun savunduğu yazılı basın da görsel medyada sadece iktidar yağcılığı yapabildi.. Soygunlardan söz edemedi.. Çünkü patronları iktidarla evlilikler kurdu.. İnternet medyası burada bağımsız ve dürüst işe girdi, teknik hızı ile öne geçti? Son zamanlarda hangi Gazetede atlatma haber var? Olamaz çünkü artık derin devlet de soyunuyor.. Soygun dosyaları ararsanız yine internette.

Sabah Gazetesi yazarı Emre Aköz İnternet Medyasının derlemecilik olduğunu söylüyor.. ..Oysa gerek yazılı basında, gerek görsel medyada oluşan bütün haberler anında internet medyasında da devreye giriyor.. İletişim özgür ve hızlı.. Bu teknik en fazla internet medyasında var..

Ayrıca ucuz medya oluşu bağımsız kılıyor.Dünyada üreyen haberlere de en kısa zamanda internet medyası ulaşıyor..Bir yerde 28 şubatın sonunu da bu ucuz ve özgür medya getirdi..Yazılı basın yöneticilerine kalsaydı daha IOOO yıl sürmeliydi.

 

Mehmet Barlas Yazıyor...  [email protected]
İNTERNET HABER SİTELERİ GAZETE GİBİ OLMAK İSTEMİYORLAR Kİ...
Bugün, 02:05

İnternet haber sitelerini hazırlayanlar derin bir heyecan ve meslek sevgisi içinde, yarının dünyasında çok ağırlıklı olacağı kesin bir “Alternatif Medya”nın duvarlarını örüyor, çatısını çatıyorlar. Sitelerin Türk gazetelerine benzeyen tek yanı, haberciden çok köşe yazarı olması.Ama bu kadar hata kadı kızında da, gazetelerde de olabilir.

Emre Aköz önceki gün şöyle yazdı:

-Türkiye'de, 'medya dedikodusu' haricinde henüz internet gazeteciliği yok!

Farkına varmadığı bir gerçek var Emre Aköz’ün…. İnternet haber sitelerini hazırlayanlar “Gazetecilik” yapmak istemiyorlar ki zaten.Binalar, makinalar, mürekkep, finansman, yatırımlar. İnternet haberciliği, bunların bulunmadığı, yani sermaye  ve dolayısıyla bağımlılık gerektirmeyen alternatif bir medya.

Başka deyişle "İnternet Gazeteciliği" diye bir şey yok. İnternet haberciliği var.

İnternet haber sitelerine giriş rakamları da, bunu okurların anladığını gösteriyor.

İnternet haberciliğinde, biraz haber heyecanı, biraz yurt ve dünya gerçeklerine açık olmak yetiyor. Ayrıca bütün gazeteleri okuyacak vakti olmayan kişiler için de, basını tarayıp kolaj yapıyorsunuz.

Gazetelerin  makale ve haberlerini iktibas etmek tabii ki internet haberciliği için yeterli değil. Zaten sadece bu hizmeti veren “Gazeteoku” siteleri ve gazete sitelerinin  linkleri var.

Önemli olan 24 saat siteyi haberle beslemek. Gazeteler baskıya girdikten sonra da, televizyon haber programlarının arasında da, yurt ve dünyadaki gelişmeleri yansıtabilmelisiniz. Emre Aköz’ün alıştığı gazetecilikte binalar, masalar, odalar var. Oysa internet sitesi için bir laptop bile yetiyor.

“Özel Haber” konusuna gelince, bu asıl gazetelerin sorunu. Çeşitli nedenlerle  bir gazete için “Haber” bile olamayan haberler, başka bir gazetede manşette yer alıyor. Oysa internet siteleri için “Haber”, ayırım olmaksızın haberdir.

Bir ya da iki gazete okuyanlar bu nedenle, kendi gazetelerinde yer alamayan ama başka medyalarda yer bulan haberleri de internetin bağımsız ve bağlantısız haber sitelerinden izliyorlar.

Bence Emre Aköz’ün hatası belli,

İnternet habercileri, ne gazeteyi, ne de televizyonu yok sayıyor. Dünyanın gelişmiş gazetelerinin haber kadrolarını örnek gösterip, kimse “Bizdeki gazeteler de gazete mi” demiyor.

İnternet sitelerini hazırlayanlar derin bir heyecan ve meslek sevgisi içinde, yarının dünyasında çok ağırlıklı olacağı  olacağı kesin bir “Alternatif Medya”nın duvarlarını örüyor, çatısını çatıyorlar.

Sitelerin Türk gazetelerine benzeyen tek yanı, haberciden çok köşe yazarı olması.

Ama bu kadar hata kadı kızında da, gazetelerde de olabilir.

Hadi ÖZIŞIK
[email protected] 
İnternet gazeteciliği var mı?
Sabah yazarı Emre Aköz’ün ‘İnternet gazeteciliği diye bir şey var mı?’ yazısındaki bazı tespitler yerinde ve doğru. Ancak, Aköz’ün İnternet gazeteciliğini tamamen ‘yok’ sayması son derece yanlış!

Aköz haklı olabilir; İnternet gazeteciliği yapanların, ‘kadroları, imkanları, mali yapıları’ yeterli değil! Ama bu imkansızlıklar, İnternet gazeteciliğinde, ‘ikinci el’ habercilik yapıldığı anlamına gelmiyor.

Çünkü, ‘kısıtlı imkanlar’ ve ‘dar kadro’ ile, ‘kendi haberlerini’ üretebilen ve yaptığı ‘özel haber’lerle gündeme damgasını vuran birçok ciddi haber sitesi var.

İnternet gazeteciliğinin özünde, ‘dev kadro’ya ihtiyaç yok zaten. Daha çok ‘altyapı’ önem taşıyor bu meslekte. Ziyaretçi trafiğini kaldırabilecek çok iyi birkaç server, en az 30-40 personele bedeldir. Bu da ‘reklam’ gelirine bağlı..

TV’de çıkan, gazetelerde yazılan haberlerin tekrarına gelince. Emre Aköz de çok iyi biliyor ki, İnternet gazeteciliği aslında ‘tekrar’dan kaçıyor gazete ve televizyonlardaki ‘özel haber’leri yayımlayarak.

Bakın benim sahibi olduğum www.internethaber.com sitesine, gün boyunca AA, İHA ve TV kaynaklı, 350 haber atılıyor... Bu haberlerin bir teki ertesi gün, tekrar yayına girmiyor. Biz o haberleri birgün sonra gazetelerde okuyabiliyoruz.

Aköz’ün tekrar dediği, bazı yazarların yazısı veya bazı gazetelerde yayımlanan yazı dizilerinden başka bir şey değil. O da, sabah saatlerinde sitelere atılır, öğleye kadar arşivdeki yerini alır.

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim; Emre Aköz’ün yok saydığı İnternet gazeteciliğinin daha da gelişmesi için, iyi bir kadro ve mali kaynak şart. Bu da yukarıda belirttiğim gibi, ‘reklam geliri’ne bağlı.

Bakın ben size bir şey söyleyeyim; Emre Aköz, üç kez, Sabah’ın (www.sabah.com.tr) sitesini yazdı, reklamlar ‘banner’ olup yağdı bu siteye.

O halde, İnternet gazeteciliğini yok saymak yerine, ‘İnternet reklamı’nın önemine daha fazla değinmek gerek!

İşimize gelirse tabii...

Hürriyet’in reklam yazarı Ali Atıf Bir mesela...

Haftada iki gün, Hürriyet’te tam sayfa reklam yazısı yazıyor.

Bir tek gün olsun, ‘İnternet reklamı’nın önemine değinmedi bugüne kadar.

Niye?

İşine gelmiyor çünkü!

Bu yapılırsa, İnternet gazeteciliği hem daha çok gelişir, hem de saygınlığını arttırır.

Korkunun nedeni bu!

Ama korkunun ecele faydası yok...

Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:37

İLGİLİ HABERLER