Gündem
  • 31.12.2005 10:30

İNTİHARA BİZZAT ŞAHİT OLAN REKTÖR AŞKIN O ANLARI ANLATTI

Ve telefonun öbür ucunda Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın. Hastanede, ama özgür.
Heyecan içinde başlıyor konuşmamız. Ama ben daha sorularımın yarısını soramadan onun sesindeki yorgunluğu, zorlandığını fark ediyorum. Zaten kendisi de biraz sonra, devam edemeyeceğini söylüyor.

<ı>Umudunuzu kaybettiğiniz anlar oldu mu?
Aşkın: Ben 1995'te 3 ay ders vermeye Van'a geldim. O sürenin sonunda da burada kalmaya karar verdim. Ta 1995'te burada izleyeceğim yolu çizdim. Bir defa karar verir, kararlılıkla üzerine giderim. Böyle bir sonucu hiç kimse tahmin edemez veya beklemez. Ama böyle günler için de hazırlıklı olduğumu söyleyebilirim.

<ı>Yani tutuklanmayı göze almış mıydınız?
Aşkın: Tutsak olmak, özgürlüklerin kısıtlanması hoş bir duygu değil tabii. Ama böyle bir olasılık için de hazırlıklıydım.

'Kuvayı Milliye ruhu'
<ı>Bir rektörün hapishanedeki günleri nasıl geçer?
Aşkın: İçerde bir süre okuyup yazdım. Hapishane yönetimi de en ufak memurundan, en yukarıdakine kadar çok yakın davrandı. Fakat bir süre sonra sağlığım bozuldu. Sağlığınızı kaybetmeye başlayınca, daha da zorlanıyorsunuz. Türkiye'de çok acı çeken insanlar oldu. Onların yanında benimkinin lafı bile edilmez. Öte yandan bu süreç benim için renkli bir deneyim de oldu. Hem o dünyayı tanımış oldum, hem de halkın içindeki cevheri somut olarak görme fırsatı doğdu.

<ı>Halkın içindeki cevher mi?
Aşkın: Evet, biz tarihi birikimi somut olarak gösteremeyiz, ancak tanımlayabiliriz. Beni hiç tanımayan yüzlerce, binlerce kişi telefon, telgraf ve mektupla beni desteklediler. Çoğunda gözlerim yaşardı. Demek ki Anadolu'da Kuvayı Milliye ruhu, örgütsüz de olsa hâlâ yaşıyor. Onu görmüş olmak, Türk halkının tarihi birikimini somut olarak görme fırsatı verdi. Bu, benim için en büyük kazanç. Ancak böyle durumlarda ortaya çıkıyor bu insanların sezgileri.
Bir işçi yazıyor, bir ev kadını yazıyor, köylüler yazıyor... Belki aydınlardan da daha güçlü sezgileri var. Onun için geleceğe daha umutla bakıyorum.

<ı>Ölüme yaklaştığınızı hissettiğiniz oldu mu?
Aşkın: Şey kötüydü. Son gün, hastaneye geldiğim gün... O olayı tabii bizzat yaşadım. Birinin anlatması gibi değil. Çok kötü oldum. Bildiğiniz gibi çok yakın bir dostumuzu trajik bir biçimde kaybettik. O kaldırılır bir şey değildi. İçerde hiçbir zaman umudumu kaybetmedim, ama zaman zaman eğrinizin aşağı indiği noktalar oluyor.
Hastaneye geldiğimde kalp ritmi falan berbat durumdaydı. İlk 2 gün çok endişe etmişler. Şimdi söylüyorlar bana... İşte ölümü en çok o gün hissettim.

'O dehşet bir duygu'
<ı>Siz bizzat gördünüz mü?
Aşkın: Tabii aynı yerde, aynı mekânda bütün olayı gördük, yaşadık. Koğuşta 5 kişiydik. Televizyon seyrediyorduk. Banyo da 2-2.5 metre arkamızda... Onu yaşamak çok dehşet bir duygu. Üstelik çok yakınınızdaki bir insan, uzaktan biri değil...

<ı>Hücredeki diğer 3 kişi?
Aşkın: Orası memur koğuşuydu. Memuriyette olan insanlar kalıyordu.

<ı>Üniversiteden değiller...
Aşkın: Hayır, başka mesleklerden...

<ı>Sizce bu dava neyi sembolize ediyor?
Aşkın: Dava üzerine şimdilik yorum yapmasam...

<ı>Gazete okuyabiliyor muydunuz?
Aşkın: Evet. Abone oluyorduk. Koğuşta televizyon da vardı. Ama hastanede TV izleme imkânım yok. Sizin yazılarınızı da hep izledim.

<ı>Benim ilk yazımı siz kendiniz mi okudunuz, yoksa birisi mi gösterdi?
Aşkın: Hayır, kendim okudum, ben buldum. Başhekimden rica ettim: "Beni çok etkiledi yazı. Benim yerime teşekkür et" dedim. Ve işte ondan sonra başladı her şey... Toplum birtakım sorunları biriktiriyor, biriktiriyor, sonra tartışmaya başlıyor. Eyleme de geçiyor. Şimdi galiba bu dava nedeniyle, benim durumum nedeniyle Türkiye'de pek çok kurum baştan gözden geçirilecek. Çok zorluk çektim, ama bu tür bir katkım olduğunu da düşünüyorum. Yargı, üniversiteler, YÖK, ordu, basın... Bunlar bizim kurumlarımız, Cumhuriyet'in kurumları. Bunları tabii ki eleştireceğiz, daha iyiye gitmesi için gayret göstereceğiz. Farklı görüşlerimiz de olacak. Ama hep bu kurumlara sahip çıkmamız lazım. Çünkü Türkiye'nin geleceği bu kurumlarda...

<ı>Bir tarafta Kemalistler, bir tarafta Orhan Pamukçular... Aydın diye tanımladıklarımızın arasındaki bu kırılmanın bir biçimde yok olması lazım diye düşünüyorum.
Aşkın: Tabii lazım. Ortada çağdaşlaşmaya yönelik, sahip olduğumuz değerlere daha da fazla sahip çıkmaya yönelik bir toplu eylemin olması gerekiyor. Türkiye'nin geleceğini hep birlikte inşa etmemiz gerekiyor. Gün, ufak görüş ayrılıklarından dolayı kavga etme günü değil.

<ı>Büyükbabanız Ermeni diye haberler çıktı. Nasıl karşıladınız?
Aşkın: Bunu söyleyenlere bir tek şey söyleyeceğim. Dedelerimiz aynı kişi. Hepimizin de dedesi Kenya-Tanganika arasındaki Olduvai Boğazı'nda yaşayan bir trimad. Ortak atamız o...

'Noktalasak olur mu?'
Telefonun öbür ucunda kısa bir sessizlik...
Aşkın: Meral Hanım, acaba burada noktalamak mümkün olur mu? Biraz yorulduğumu hissettim...

<ı>Son soru asistanım Özlem'den olsun. Bir aydır sizinle yatıp sizinle kalkıyoruz. Özlem, sizin yeni yıl mesajınızı çok merak ediyor...
Aşkın: Umarım çok daha iyi bir yıl olacak. Türkiye zor günler geçiriyor olsa da, 2006'nın geleceğe daha umutla bakacağımız bir yıl olacağını düşünüyorum.

<ı>Sizi beyaz cüppenizle ne zaman göreceğiz?
Aşkın: En kısa zamanda...

(milliyet) Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:21

İLGİLİ HABERLER