İSMAİL BALLI
BAĞDAT- ABD'nin, Irak'a yönelik savaş planlarında sunduğu gerekçelerin benzerini İsrail, 1981 yılında Irak'ı bombaladığında öne sürmüştü. İsrail, Irak'ın atom bombası geliştirdiği iddiasıyla 7 Haziran 1981'de Osirak Nükleer Santrali'ni vurmuş ve atom tehlikesini ortadan kaldırdığını savunmuştu. Ancak CIA'in raporlarında İsrail'in nükleer silah ürettiği belirtiliyordu.
Tarihe baktığımızda ilginç ilişkiler ve olaylar karşımıza çıkıyor. En çarpıcısı ise, İsrail'in 1981 yılında Irak'ta nükleer bir santrale düzenlediği saldırı. Irak'ın atom bombası geliştirdiğinden şüphelenen İsrail, 7 Haziran 1981'de Osirak Nükleer Santrali'ni bombalamıştı. Bu tarih,
İran - Irak Savaşı'nın başlamasından tam 9 ay sonrasına denk geliyor.
İsrail'in gerekçesi de ABD'nin bugün öne sürdüğü gerekçelerle aynıydı. İsrail Başbakanı Menahem Begin, Saddam Hüseyin'in İsrail'e, atom bombası ile saldırmadan önce bu tehditi yok ettiğini açıklamıştı. Amerikan İstihbarat Servisi CIA'ın hazırladığı raporlarda ise İsrail'in, birkaç yıl öncesinde nükleer silah ürettiği belirtiliyordu.
İsrail Başbakanı Begin'in ofisinden yapılan yazılı açıklamada, 275 milyon dolar yatırım yapılan Osirak Nükleer Santrali'nin inşaatının birkaç ayda biteceği ve santralin inşası tamamlandıktan sonra yapılacak herhangi bir saldırının Bağdat'ı radyasyon bulutu altında bırakacağı ifade edilmişti.
Santralin inşasını ise İtalya ile birlikte Fransa gerçekleştiriyordu. Fransa Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada da saldırı anında santralde nükleer yakıtın olmadığı belirtilmiş, atom silahlarının kullanacağı yüksek uranyum yakıtının kullanıldığı ana reaktörün ise "ciddi zarar" gördüğü duyurulmuştu. Aynı kompleks içindeki Sovyet yapımı ama küçük bir Fransız reaktörünün ise hasar almadan saldırıdan kurtulduğu belirtilmişti.
Begin, nükleer santralin inşaatı tamamlandıktan sonra ise "Hiçbir İsrail hükümeti bu reaktörü bombalamayı düşünemez" demişti. Begin, Irak'a topyekün savaş ilan etmemişti ama nokta hedef vurmuştu.
Dönemin Amerikan Başkanı Ronald Reagen ise İsrail ve Irak arasında sıkışmıştı. İran'da ise Şah Rıza Pehlevi'nin devrilmesi ve akabinde sürgüne gitmesi ile birlikte yönetime, radikal İslamcılar gelmişti. Şah'ın gitmesiyle İran'da, cumhuriyetin şekli değişmişti. Tahran'da, Amerikan Büyükelçiliği'ne yapılan saldırıda 53 diplomat rehin alınmıştı.
İran, kendi içinde bir kaosa sürüklenirken Irak, fırsattan yararlanmaya çalışarak askerlerini İran'a sürmüştü. Amerika için ise Şah'ın varlığındaki İran dostluğu, yerini, hızlı bir değişime bırakmıştı. Amerika, İran - Irak Savaşı'nda kimin tarafında olacağını saptamıştı.
Amerikan Dışişleri Bakanı Alexander M. Haig Jr., Sovyetler'in bölgede nüfusunu geliştirmesine mani olmak için Irak'a silah satışını desteklemeye başlamıştı. 1982 yılına gelindiğinde ise Reagen yönetimi Irak'ı, Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın terörizme destek veren ülkeler listesinden çıkarmıştı. Böylece, Irak'a silah satışının önü açılmıştı.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı ise vakit kaybetmeden İsrail'i kınarken, Irak'ın, taraf olduğu nükleer silahsızlanma antlaşmasını ihlal ettiğini gösterir ellerinde kanıt olmadığını açıklamıştı. Ancak bombalamadan üç ay önce, Amerikan Dışişleri Bakanı Alexander M. Haig Jr.'a, "Irak'ın bir yıl içinde nükleer silah üretebileceğini iddia eden raporların gerçekliği" sorulduğunda ise yanıt farklıydı. "Silahlanmaya karşıyız" diyen Haig, "Irak'ta ve belli bir kaç ülkedeki görünümden ise endişe ediyoruz. Askeri amaçlı kullanmak üzere nükleer silah üretme yoluna gidiyorlar gibi görünüyorlar" ifadelerini kullanmıştı. Haig, bu ülkeleri dikkatle izlediklerini belirtmişti.
Sıra, İsrail'in yaptığı bombalamanın Amerikan kamuoyuna nasıl anlatılacağına gelmişti. Üç ayrı tez ortaya çıkmıştı; ya Saddam'ın askeri ve politik emelleri, ya İsrail'in uluslararası hukuku hiçe saydığı ya da Amerika'nın bölgede hassas dengeleri sağlamada başarısızlığı anlatılacaktı. Irak'ın, nükleer bir güç oluşumuna gidişi ise güçlükle örtülüyordu.
Büyük resimde ne anlatılacağına karar verilirken ise Reagen yönetimi için acil cevap verilmesi gereken iki soru vardı. İlki, bu saldırının "barış görüşmelerine" son vermemesini sağlamak ve ikincisi de İsrail'in saldırıyı, Amerikan uçakları ile yapmasının yasal olup olmadığına yanıt bulmak.
Türkiye, 1974 Kıbrıs harekatında Amerika'dan satın aldığı askeri silahları kullandığı için Amerikan Kongresi tarafından "Silah İhracat Kontrol Hareketini" ihlal ettiğine karar verilmiş ve Amerika, Türkiye'ye ambargo uygulamıştı. Reagen yönetimi, İsrail'e aynısının uygulanmasını istemiyordu.
Kongrede ise tartışmalar bombalamanın gerekçesine odaklandı. İsrail, saldırı amaçlı mı, yoksa koruma amaçlı mı bombalamıştı. Tartışmalar sürerken, Haziran ayında İsrail'e satışı yapılması gereken 4 F-16 uçağının nakli durdurulmuştu. Ancak, çok geçmeden, 16 Temmuz'da, Kongre bu uçakların satışının ve naklinin yapılması için gerekli izni onayladı. İsrail, böylece Amerika'dan sipariş ettiği toplam 75 adet F-16 uçağının alışını tamamladı.
Senato Dış İlişkiler Komite üyesi Senatör Stephen Solarz, "Araplar, Sovyetler, Batı Almanya, Fransa ve İngiltere'den sofistike silahlar alırlarken, İsrail'e silah satışını yasaklamamız bölgedeki stratejik dengeleri bozar ve savaşa bir adım daha yaklaşırız" demişti.
İşte bu hassas dengede gözler şimdi Birleşmiş Milletler'e çevrilmişti. Amerika, Birleşmiş Milletler'in, İsrail'i kınamanın ötesine geçen ve yaptırım içeren bir karar almaması için lobi yapmıştı ve istediğini kazanmıştı.
Amerikan kamuoyu ise ilk kez Irak'tan haberdar olmuştu. İsrail'in, Irak'taki nükleer santralı bombalamasının ardından Gallup'un yaptığı kamuoyu araştırması, Amerikan halkının yüzde 86'sının olaydan haberdar olduğunu ortaya çıkarmıştı. Belki de ilk kez, Amerikan halkı kendisiyle doğrudan bağlantılı olmayan bir dünya gündemini bu kadar yakından izliyordu. Aynı kamuoyu yoklamasında Amerikan halkının yüzde 45'i, İsrail'in saldırısını meşru bulmazken, yüzde 38'i ise meşru bulduğunu belirtiyordu.
Tarihin sayfalarını karıştırdığımızda, çok kısa bir zaman dilimine dahi bakıyor olsak, Ortadoğu'nun ne kadar karmaşık ilişkilere sahne olduğunu görüyoruz. Daha da ilginci, Irak'ın, başka ülkelerin güvenliğini tehdit ettiği için ilk kez bombalanmayacağını da görüyoruz.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:36