Dünya
  • 19.3.2007 20:08

İŞGALİN 4. YILDÖNÜMÜNDE IRAK!..

SADIK KAHRAMAN
BAĞDAT- İdam edilen devrik lider Saddam Hüseyin rejimine yönelik 2003 yılında başlatılan Irak'taki askeri operasyonda 4. yıla girilirken, mevcut tablo, ülkenin siyasi ve sosyal bir kaosa girdiğini gösteriyor.

Irak genelinde ilan edilmeyen bir iç savaş yaşanırken, ülkedeki belirsizlik, ABD de dahil bölge ülkelerini tedirgin ediyor.


"Diktatör yönetimini alt etmek" için işgal edilen Irak, şiddetin en ateşli dönemini yaşarken, savaşın dördüncü yılına yine kaotik bir ortamda giriyor. Ülke çalkantılarla birlikte meçhule doğru koşarken, halkın büyük bir bölümünün gelecekten umudunu yitirdiği görülüyor. Amerika, geride bırakılan 4 yılda resmi verilere göre 3 bin 200'ün üzerinde askerini kaybettiği Irak'ta, henüz asayişi sağlayamadı.

 Koalisyon güçlerinin büyük ortağı olarak Irak'ta en fazla asker bulunduran Amerika'nın, savaş harcamalarında da 400 milyar dolarlık bir bütçeyi geride bıraktığı ifade ediliyor. Terör örgütleri için, askeri üs haline gelen Irak, onca operasyona karşın, direnişin önü bir türlü alınamıyor. 18 milyon nüfuslu ülke, devasa silah deposu haline dönüşürken, hükümet mevcut sorunlara çare olamadığını kabul ediyor.


Hükümet, işgalden bu yana üçüncü kez değişirken, son iktidarın önemli isimlerinden Hükümet Sözcüsü Ali El Dabbah, geçen yılın ortalarında başa geçen iktidarın Şii türbelere yönelik saldırılardan sonra önemli bir artış yaşandığını, temsil ettiği hükümetinin de bunu engelleyemediğini ifade etti. Kabinenin Şii kökenli milletvekillerinden Dabbah, geçen 1 yıllık süre içinde bir bocalama dönemi geçirdiklerini, bunda da mezhep savaşının etkili olduğunu söyledi.


4 yıllık savaş sürecinde büyük sivil kaybın yaşandığını kabul eden Hükümet Sözcüsü Ali El Dabbah, "Samarra'daki türbe saldırılarından sonra Şii ve Sünni kesimler arasında sert bir çatışma yaşandı. Bu zaman içinde hükümet tam yerine oturmamıştı. Belli bir bocalama dönemi geçirdik. Ancak bu yıl hükümet ve güvenlik güçlerimiz, bu saldırıların en aza inmesini sağlayacaktır. Bir hükümet yetkilisi olarak buna inanıyorum. En azından şu an yaşanan Şii Sünni gerilimini bitirmek istiyoruz. Bugünkü şiddetin odağında bu mezhep kavgası var" dedi.
İki mezhep unsurları arasındaki gerilimin Irak halkına zarar verdiğini kaydeden Dabbah, bu fitnenin bir an önce son bulmasını temenni ettiklerini anlattı.

"ADI KONULMAYAN SAVAŞ: MEZHEP ÇATIŞMASI"
Mezhep çatışmalarından dolayı halkın çoğu ülkeyi terk etmek zorunda kalırken, devlet kaynakları sivil kayıplar konusunda çelişkili bilgiler veriyor. Saldırılarda ölenlerin yanı sıra, yaralananlar da gerekli sağlık desteği görmüyor. Rejimin devrilmesiyle, Irak'ta yeniden yapılandırma sürecinde henüz belirgin bir ilerleme kaydedilmezken, bu süre içinde biri ABD'nin atadığı geçici olmak üzere üç hükümet değişti.

Buna rağmen gelinen noktada geriye sağlık sektörünün dibe vurduğu, işsizliğin tavan yaptığı bir Irak kaldı. Ülkenin demokratikleşmesi sürecinde olumlu sayılması gereken söz konusu siyasi sürecin, Irak'ta tam tersi bir etki bıraktığı, bunların başında da mezhebe dayalı taraf kayırma geliyor.
Sivil savaş, güvenliğin kalmadığı Irak'ta, sağlık, eğitim ve hizmet sektörlerini sekteye uğrattı.

Saldırılarda yaralanan Iraklılara yeterli sağlık desteği ve ekipmanı sağlanamıyor. Doktor yetersizliği ve ilaç kıtlığı, ülkenin içinde bulunduğu en önemli sorun olarak göze çarpıyor.


Ölüm korkusundan dolayı görev yaptığı hastanenin isminin açıklanmasını istemeyen Başhekim Prof. Dr. Ahmed J. Casim, son 4 yılda yaşananların hekimleri bıktırdığını, bu nedenle pek çok doktorun Irak'ı terk ettiğini anlatırken, alınan tehditlerden dolayı çoğu meslektaşının ise görevi bıraktığını açıkladı.

Casim, "Sağlık personeli ve doktorlar, yaşananlardan dolayı Irak'tan kaçıyor. Bunun dışında başta ilaç olmak üzere ambulans, yatak ve tıbbi ihtiyaç gibi malzemelerin eksikliği, hastalara yönelik tedavide büyük sıkıntı çekmemize neden oluyor. Az sayıdaki ambulans, hastayı alıp geldiğinde, yoldaki izdihamdan ve hasta sayısının çokluğundan dolayı kurtarılabilecek hasta ölüyor. Gerekli tıbbi malzeme yok. Birinin eli yaralansa onu tedavi etmekte zorlanıyoruz; çünkü buna göre malzememiz yok" şeklinde konuştu.


Görev yaptıkları hastanelerde karşılaştıkları başlıca sıkıntılardan birinin de yaralı yakınları olduğunu kaydeden Iraklı başhekim, yaralı yakınlarının hastanede oluşturduğu izdiham ve taşkınlık nedeniyle görev alanlarının kısıtlandığını, bu nedenle görevlerini yerine getiremediklerini söyledi. Bunca fedakarlığa karşın bir devlet hastanesindeki doktorun aldığı maaşın ancak 135 bin Irak dinarı (108 Amerikan doları ediyor) olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ahmed J.Casim, bu maaşın kendilerine yetmediğini, ancak yine de büyük bir fedakarlıkla mesleklerini sürdürdüklerini belirtti.


Doktor maaşların "komik" olduğu ülkede, orta ve alt sınıf ezilirken, bilim adamları, öğretmenler, doktorlar ve iş adamları öldürülüp ortadan kaldırılıyor. Yükselen işsizlik ise Irak'ta yaşamı tam anlamıyla felç ediyor.


ABD'nin Irak'a askeri müdahalesi siyasal diktatörlüğe son verirken, bu kez de etnik diktatörlüğü ortaya çıkardı. Dış güçlerin etkisinde kalan Irak, tutucu grupların hareket alanı haline dönüşürken, bölge ülkeleri için demokrasi örneği olması beklenen ülke, demokrasiyi değil, bu haliyle şiddeti ihraç ettiğini gösteriyor.

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 20:53

İLGİLİ HABERLER