KAYNAK : Haber Vitrini
KUDÜS- Dehşet verici intihar saldırılarına karşı kendini koruma yöntemi olarak askeri terörü seçen İsrail'in, Filistin terör altyapılarını çökertmek bir yana, 35 yıldır İsrail işgali altında yaşayan ve kaybedecek bir şeyleri olmayan Filistinlilerin kalplerine yeni terör tohumları attığı belirtilirken, operasyonda elde edilen zaferin ise İsrail'e kardan çok zarar getirdiği kaydedildi.
Cenin mülteci kampında İsrail işgali altında neler yaşandığının cevabını bulmak üzere BM tarafından görevlendirilen araştırma komisyonu üyeleri hala Cenevre'de, bölgeye giriş için İsrail'den izin beklediğini belirten uzmanlar, İsrail'in BM'e karşı bu kafa tutuşunda her zamanki gibi Amerikan desteğine güvendiği barışın ise giderek daha da uzaklaştığını ifade ediyor.
Uluslararası saygınlığa sahip komisyon üyelerine açılan bu savaş, İsrail askerlerinin kampta katliam yaptıkları yönündeki Filistin iddialarını beslemekten başka işe yaramadığını kaydeden uzmanlar, İsrail'in karalama politikasının, İsrail yönetiminin saklayacak bir şeyleri olduğu yönündeki şüpheleri güçlendirdiğinin altını çiziyor. BM komisyonunun bağımsız araştırmalarını engellemekten vazgeçmenin İsrail'in kendi yararına olacağını vurgulayan uzmanlar, "Çünkü Cenin'deki İsrail operasyonu, arkasında pekçok soru işareti bıraktı ve operasyonun sonucunun başarıyla uzaktan yakından ilgisi olmadığını söylemek de gerçekçi olacaktır. Operasyonda elde edilen zafer, İsrail'e kardan çok zarar getirdi ve kazanana bu kadar itibar kaybettiren bir zafer aslında ancak yenilgi olarak tanımlanabilir. İsrail bu garip zaferin hesabını acı bir şekilde vermek zorunda kalacaktır" dedi.
İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un, operasyona başlarken Filistin kaynaklı terörün altyapısını yıkacağını ve Filistin lideri Yaser Arafat'ı dünyadan izole edeceğini açıkladığını hatırlatan uzmanlar, terörist olduğundan şüphe edilen birkaç Filistinlinin tutuklanması, öldürülmesi, silah depolarının ele geçirilmesi ve silah imalathanelerinin yerle bir edilmesinin dışında asıl hedefine ulaşamadığına dikkat çekti.
İsrail tankları ve füzelerinin Filistin bölgelerindeki tüm sivil altyapıyı enkaz haline getirince, bölgede telafisi yıllar alacak hasara yol açıldığını, yüzlerce masum sivilin evsiz barksız ortada kaldığını, toplam ölü ve yaralı sayısının muhtemelen hiçbir zaman tam olarak bilinemeyeceğini ifade eden uzmanlar, şöyle devam etti:
"Dehşet verici intihar saldırılarına karşı İsrail'in kendini koruması en doğal hakkıdır. Ancak Şaron cevap yöntemi olarak askeri terörü seçti. Dolayısıyla Filistin terör altyapılarını çökertmek bir yana, 35 yıldır İsrail işgali altında yaşayan ve zaten kaybedecek bir şeyleri olmayan Filistinlilerin kalplerine yeni terör tohumları atmaktan başka birşey yapmadı. Şaron, kendine güvenen egemen bir ülkenin başbakanı gibi davranıp Filistinlilere kendilerine ait bir devlet perspektifi sunmak yerine, baskı ve aşağılama politikalarını sürdürme yoluna gitti. Şaron sadece Filistinlilere ve barış umutlarına zarar vermekle kalmadı, bizzat İsrail'in ahlaki temellerini de yozlaştırdı. İkinci Dünya Savaşı'ndaki 'Yahudi Katliamı' gibi bir zulmün ardından hakkı olan devleti kuran bir ülke, şimdi katliamı kendi işlediği iddiasıyla uluslararası alanda dışlanıyor."
İşgal ettiği Filistin bölgelerinde üç milyondan fazla insanı şiddet kullanarak sömürgeleştirmeye çalışıp, terörize ettiğini, Güney Afrika'daki ırkçılık dönemini hatırlatır bir rejim kurma yolunda ilerleyerek, Filistin'in kendi kendini yönetme hakkını baskı altına almaya çalıştığını söyleyen uzmanlar, bu politikaların yükünü sadece Filistinlilerin değil, aynı zamanda genç yaşında bu pek insancıl olmayan görevleri yerine getirmek durumunda bırakılan İsrail askerlerinin de çektiğini belirtti.
Uzmanlar, demokrasisinden gurur duyan İsrail'in, 14 Mayıs'ta bağımsızlığının 54'üncü yılını kutlayacağını da hatırlatarak, İsrail demokrasisinin geleceğinin Şaron gibi bir başbakanın yönetimi altında güvende olmayacağı yolundaki şüpheleri artırdığını kaydetti.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:41