Dünya
  • 13.8.2006 12:12

İŞTE 2 GENÇ KIZIN AĞZINDAN SAVAŞIN 2 FARKLI YÖNÜ

Sana, "İsrail zindanlarında Arap mahkûmlar varken nasıl mutlu yaşayabiliriz ki?" diyor. Bir İsrailliyle diyalog kurmanınsa sonuca götürmeyeceği fikrinde. Opher,(sağda) "Askeri yöntemler kullanılması beni rahatsız ediyor ama başka yol yok gibi" diyor. Ona göre çare gençler arasında yaratılacak diyalog.
15 yaşındaki Lübnanlı Sana Mrad ve 17 yaşındaki İsrailli Opher Hacohen aynı savaşı farklı cephelerde yaşıyor. İki genç kızın aynı sorulara verdiği çarpıcı cevaplar düşündürücü

 

BEYRUT/TEL AVİV - Dünyanın her yerindeki gençler gibi, 15 yaşındaki Lübnanlı Sana Mrad ve 17 yaşındaki İsrailli Opher Hacohen de yaz tatilinin gelmesini sabırsızlıkla bekliyordu. Sana tatilde İngilizce kursuna başlamış, Opher de bir çocuk kampında gönüllü eğitimci olarak görev almıştı. Derken 12 Temmuz'da Hizbullah militanlarının iki İsrail askerini kaçırmasıyla savaş patlak verdi ve ikisinin de hayatı altüst oldu. Sana, bombanın yıktığı Beyrut'taki mahallelerini terk edip Suriye'ye gitmek zorunda kaldı. Opher de füzelerin yağdığı Kibbutz Amir'deki evinden Tel Aviv'e taşınmaya mecbur oldu.
Onlarca yıllık nefret dolu tarihin ayırdığı bu iki genç kızın, aslında birbirleriyle pek çok ortak noktası var. Her ikisi de beş kardeşin en küçüğü, ikisi de müziği seviyor ve ikisi de şiddetten nefret ediyor.
Savaş hayatınızı nasıl etkiledi?
Sana: 13 Temmuz sabahı hava akınlarının sesiyle uyandım. Sonra patlamaları ve gökyüzünü kaplayan siyah dumanı gördüm. Kendim için değil ama ülkem Lübnan için endişelendim. Hayatım boyu kötü bir şey yapmadım, bu yüzden ölüm beni korkutmuyor. Ailemle birlikte evi öğle vakti terk ettik. Komşularımız da mahalleyi boşalttı. Çünkü İsrail uçakları bölgeyi tahliye etmemizi söyleyen uyarı kâğıtları atıyordu. Birçok insanın evinin tamamen yıkıldığını biliyorum, teyzemin evi dahil.
Opher: 12 Temmuz'da çocuklara bisiklete binmeyi öğretiyordum ki, patlamaları duyduk. Fazla endişelenmedim. İsrail topçusunun top sesleriyle Katyuşa roketlerinin seslerini birbirinden ayırabiliyorum. Bu topçu atışıydı. Annem, Suriye'nin İsrail'e saldıracağını ve askerdeki ağabeyim Nadav'ın savaşa gideceğini düşündüğünden deliye dönmüştü. Beş gün Tel Aviv'de kaldım ama ailemi özledim ve döndüm.
Bugünlerde nasıl hissediyorsunuz?
Sana: Bomba, ölüm ve yaralanmalarla ilgili haberler izlemekten hem duygusal, hem fiziksel olarak yoruldum. Normal hayatımı, arkadaşlarımı ve evimi özlüyorum. Savaş başlayana kadar ne kadar mesut olduğumu fark edememiştim. Şimdi kalbimin bir parçası ölmüş gibi hissediyorum.
Opher: Biraz korkutucu tabii ama insan bunu çok fazla kafaya takarsa histerik bir durum yaşayabilir. Düşündüğünüzde bir Katyuşa roketi tarafından vurulma ihtimaliniz çok düşük. Kibbutz'daki (İsrail'e özgü komünal çiftlikler) hoparlörler 'Sığınaklara inin' uyarısı yaptığında gitmiyorum. Sığınaklardan nefret ediyorum. Orada iğrenç bir rutubet kokusu oluyor.
Savaşı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sana: Ailem oyunu Hizbullah'a verdi. Ben de direnişle büyük gurur duyuyorum. İsrail zindanlarında Arap mahkûmlar varken nasıl mutlu yaşayabiliriz ki? Kendimizi ve onurumuzu korumak zorundayız.
Opher: Askeri yöntemler kullanılması beni gerçekten rahatsız ediyor ama başka yol da yok gibi. Öte yandan, bu askeri politikaların Lübnan'da masum insanların hayatına da mal olduğunu biliyorum.
Düşmanla konuşur muydunuz?
Sana: Konuşurdum ama pek anlaşabileceğimizi zannetmiyorum. Bir İsrailli son tahlilde İsrail vatandaşıdır ve kendi toplumuna bağlı olmak zorundadır. Ne o, benim bakış açımı anlar ne de ben, onun söyleyecekleriyle ikna olurum.
Opher: İsrailli ve Lübnanlı gençler arasında yaratılacak diyalog barışa giden yolda köprü olabilir. Onların da bizim gibi olduğunu zannediyorum ama haklarında gerçekten bir şey bilmiyorum.

(People)

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 04:04

İLGİLİ HABERLER