İŞTE BİR CANIM TÜRKİYEM HABERİ...RADİKAL'İN GENEL YAYIN YÖNETMENİ İSMET BERKAN 7 YILDIR ARANIYORMUŞ !
KAYNAK : Haber Vitrini
Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan'ın polis tarafından 7 yıldır arandığı ortaya çıktı. Meğer, emniyet güçleri, İsmet Berkan'ı 7 yıldır köşe bucak aradığı halde izine rastlayamıyormuş.7 yıldır devletin hemen her kademesindeki insanlarla bir araya gelen, Radikal'de yazı yazan, TV'ye çıkan Berkan, arandığı haberi üzerine çıldırdı. Berkan'ın suçuna gelince.. İşin o kısmı ise daha komik...
İşte Radikal'in haberi:
Geçen salı günü polis tarafından yedi yıldır gıyabi tutuklama kararıyla arandığımı öğrendim. Yıllardır yeraltında yaşadığım için (!) beni bulamayan polis, salı akşamı yakalasa şimdi belki de cezaevindeydim Salı sabahı Doğan Grubu'nun 'mesul pilot'u Uğur Cebeci aradı, "Seni uçağa alamıyoruz" dedi, "Çünkü hakkında arama kararı varmış. Git hemen teslim ol!"
11 Eylül'de New York'a yapılan saldırıları galiba dünyada en ciddiye alan ülke Türkiye. Eğer bir özel uçak kiralayacaksanız, önce kimlik bilgileriniz polise veriliyor. Polis bunları bilgisayarında tarıyor, aranıyorsanız ya da suç işleme ihtimaliniz varsa (Ne demekse o?) sizi uçağa bindirmiyor, onun yerine karakolda 'misafir ediyor'lar. Benim kimlik bilgilerim de pazartesi günü polise verilmiş, polis salı sabahı benim arandığımı tespit etmiş. Aslında onların görevleri gereği beni salı akşamüzeri saat 18.00 dolaylarında bineceğim uçağın kapısından gözaltına almaları gerekiyor.
Ama Uğur Cebeci'nin mahir gazeteciliği sayesinde benim durumumdan saat 18.00'den epey önce, sabah 10.00 civarında haberim oldu. Oldu ama ben neden ötürü arandığımı bilmiyorum. Öğrenmem lazım. Önce Bakırköy ve Küçükçekmece savcılıklarını aradık. Hayır, hakkımda hiçbir şey yok. Bunun üstüne havaalanı polisini aradık, biraz bilgi verebilirler mi acaba, diye. Hayır, bilgi veremezler. Çünkü dedim ya, onların görevi beni yakalamak! Neden sonra, İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'in sayesinde aranmama esas olan dosyaların numaralarını öğrenmeyi başardım ve başımdan aşağı kaynar sular döküldü: Aranma nedenim hakkımda alınan gıyabi tutuklama kararıydı.
Yani polis beni alır almaz hemen bir mahkemeye götürecek ve hakkımdaki gıyabi tutuklama kararı vicahiye çevirilip cezaevine girecektim. Dosya numarasından hareketle hakkımdaki davanın ne olduğunu öğrenmeye çalıştık. Biraz sonra bilgiler çorap söküğü gibi geldi: Ben, 1994'ten 1996'nın nisan ayına kadar Yeni Yüzyıl gazetesinin sorumlu yazıişleri müdürlüğünü yaptım. O zamanlar (ve kısmen hâlâ daha) âdet, hukuk bürosundan bir avukatın sorumlu müdür olmasıydı. Ama biz Yeni Yüzyıl'ı çıkartırken bu görevin bir gazeteciye ait olması gerektiğini düşünmüştük ve piyango bana çıkmıştı. (Radikal'in sorumlu müdürü de avukat değil, bir gazeteci, Hasan Çakkalkurt.) Yeni Yüzyıl'da 1994 sonlarında bir haber yayımlamışız. İçinde üç milletvekilinin de adı geçen bu haberle ilgili olarak vekiller çeşitli davalar açmışlar. Ben bunların tazminat davalarını hatırlıyorum, onlardan beraat etmiştik.
Ama meğer bir de ceza davası varmış, ben bu dava için ifade vermemişim. Vermeyince de, Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi hakkımda gıyabi tutuklama kararını almış. Yıl 1995. Aylardan kim bilir hangisi... Yani ben aslında 7 yıldır aranıyorum, görüldüğüm yerde gözaltına alınacağım ve sonra da tutuklanıp cezaevine gönderileceğim! Halbuki bu 7 yılda deflarca Ankara'da ve İstanbul'da iki kez pasaport yeniledim, Emniyet müdürleri ile konuştum, kim bilir kaç defa sabıka kaydımı çıkarttım, Cumhurbaşkanı ile onlarca defa aynı uçağa bindim, Başbakanlarla görüştüm, bakanlarla yemek yedim, Meclis kulislerinde turladım, defalarca MİT ve Genelkurmay kampuslarında bulundum, sayısını bilmiyorum ama en az 50 defa yurtdışına gittim geldim, Amerika'da Başkan Clinton'ın Oval Ofis'teki masasına yaslandım, burada onun elini sıktım, Washington'da Tony Blair'in ayağına bastım (yanlışlıkla tabii), en acayipi her hafta THY uçağıyla Ankara'ya gittim geldim, her gün bu köşede resmim ve yazım çıkıyor, her hafta TV'ye çıkıyorum. Ve bulunamayan bir kaçağım onca zamandan beri! Neyse, mesele ifade vermek olunca, dedim gideyim ifademi vereyim bari ve hakkımdaki arama kararı kaldırılsın.
Bakırköy Savcılığı, hakkımda tutuklama kararı verilen o davanın aslında ertelenmiş olabileceğini, bu konuda Ankara'ya yazı yazıp durumu sorduklarını ama yıllardır yazılarına cevap alamadıklarını söyleyince gözler Ankara'ya döndü. Sağ olsun bir yandan avukatım Prof. Dr. Köksal Bayraktar ve onun ekibi ile Doğan Grubu'nun Ankara'daki davalarına bakan Mengi Hukuk Bürosu, bir yandan da Radikal Ankara Bürosu'ndan Soner Arıkanoğlu 2. Asliye Ceza'nın kalemine dayandı ve kısa süre içinde çarpıcı gerçek ortaya çıktı: Hakkımda tutuklama kararı verilen dava, 1997 sonbaharında çıkarılan ve o zaman 'basın affı' diye adlandırılan bir yasa sayesinde ertelenmişti. Davanın ertelenmesine ilişkin karar, mahkeme tarafından 31 Ekim 1997'de verilmişti.
Yani ben, haberim olmadan bir yıl boyunca tutuklanmak üzere aranmış, sonra yine haberim olmadan hakkımdaki tutuklama kararı da kaldırılmıştı. Ama maalesef tutuklama kararını gecikmeksizin her bir tarafa bildiren mahkeme, bu kararın kaldırıldığına ilişkin kararını ben dahil kimseye söylememişti! İstanbul polisi çaresiz, beni arıyordu işte... Ve teorik olarak yakalandığım anda götürülüp tutuklanmalıydım. Asayiş İnfaz Büro Amirliği'nin bilgisayarına bir kere girdiniz mi, aslında kaçışınız yoktu. Neyse, ben gazeteci ve 'torpilli' olduğum için işimi bir gün içinde çözmüş, daha mesai bitmeden hakkımdaki tutuklama kararının kaldırıldığına dair resmi belgeyi Asayiş İnfaz Büro'ya ulaştırıp bilgisayardan düşmüştüm.
Peki ya aynı şey 'normal' vatandaşın başına gelse ne olacaktı? Polisten aldığım bilgi, onların sık sık 'normal' vatandaşları böyle 'misafir etmek' zorunda kaldıkları. İstanbul'da üst düzey bir polis, salı günü "Ne olursunuz yazın başınıza geleni" dedi,
"Yazın ki, belki mahkemeler böylece harekete geçer, belki tutukluluktan düşme kararlarını da aynı hızla bize bildirir." Sonra Adalet Bakanlığı ile konuştum. Onlar da bütçesizlikten yakınıyor, "Pul paramız olmadığı için ne tebligat yapabiliyoruz ne de yazışma" diyor.(Radikal)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:58