Asayiş
  • 14.1.2009 15:13

İŞTE, EMEKLİ ORG. KILINÇ'IN İFADESİ

Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'ın, savcılıkta verdiği ifade şöyle:

"Kamran İnan'ın da katıldığı bir toplantı toplantıya katıldım"

Kılınç'ın, "Milli İktidar Harekatı" ile ilgili olarak, "Yaklaşık iki yıl kadar önce Başkent Üniversitesi'nin Ankara Gölbaşı'nda bulunan tesislerinde eski bakanlardan Kmuran İnan'ın başkanlığında değişik kesimlerden kişilerin katıldığı bir toplantı yapıldı. Yaklaşık 80-90 kişilik bir katılım vardı. Bu belgede ismi geçen kişilerden bir kısmını orada gördüm. Toplantı da bir siyasal partinin kuruluşu ile ilgili bir toplantı şeklinde idi. Bir partiye isim arayışı vardı. Bu husus konuşuldu. Ancak herhangi bir sonuca ulaşılamadı. Bir daha da bu toplantı tekrarlanmadı" dediği belirtildi.

Kılınç'ın sorgusunda, eski milletvekili Turhan Çömez'in bilgisiyarında bulunan ve içinde Ergenekon operasyonunda gözaltına alınan çok sayıda ismin de yer aldığı Gün Işığı programı ile ilgili olarak verdiği ifadesinde, belgeyi ve Gün Işığı programını ilk kez duyduğunu, Çömez'i de sadece bir dönem milletvekilliğİ yaptığı için tanıdığını, içerik ya da ayrıntı konusunda herhangi bir bilgiye sahip olmadığını söylediği kaydedildi.

"Güler Kömürcü'ye yazı yazması talimatı vermedim"

Ergenekon operasyonunda gözaltına alınan Güler Kömürcü ile 2007 Aralık ayında telefonda yaptığı konuşma sorguda kendisine sorulan emekli Orgeneral Kılınç'ın, o dönemde medyada gündemde olan bir konuyu konuştuklarını, kendisine bir makalesinde bu konuya değinebileceğini, ancak yazması konusunda kesinlikle talimat vermediğini ve Kömürcü'nün de konuyu tam anlamadığı için köşesinde de yazmadığını söylediği öğrenildi.

"Neriman Aydın'ın notlarında TSK'ya ağır suçlamalar var, bunları kabul etmem mümkün değil"

Ergenekon operasyonunun daha 6. dalgasında Ankara'da kardeşi Kemal Aydın'la birlikte gözaltına alınan ve genç teğmenlerle özel bir ders grubu oluşturdukları öne sürülen Neriman Aydın'ın ajansında ele geçen, Türk silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) üst düzey komutanlarından Yaşar Büyükanıt, Hilmi Özkök, Tuncer Kılınç'ın akraba olduğu, Sabetaycı-Yahudi olduğu, Genelkurmay Başkanlığı sırasında bekleyenlerin maşa olduğu, TSK'nın devletin ve ülkenin meselelerine hakim olmadığı, Ergun Poyraz'ın TSK'nın yardım ve korumasıyla kitap yazmasına rağmen ordu aleyhine propaganda yaptığı yolundaki notlarıyla ilgili bilgisi sorulan Tuncer Kılınç'un şu yanıtı verdiği öğrenildi:
"Neriman Aydın isimli bayanı tanımam. Ajandasında yer alan ifadeler de Ergun Poyraz'a atfen yazılan ifadeler hakkında ve yakından tanıdığım silah arkadaşlarım hakkında ağır suçlamaların olduğu cümleler bulunmaktadır. Bunu kabul etmem sözkonusu olamaz. Ergun Poyraz'a ben jandarmaya yönlendirmek dışında herhangi bir yardımda bulunmadım. Zaten bu husus daha sonra aramızda hiç gündeme gelmedi. Ergun Poyraz sadece kitaplarından birer nüshayı hediye etmek için bana geldi. Kendisiyle ilişkim bu çerçevede olmuştur. Kendisine bilgi sağlamam, kitap yazdırmam, bu ölçüde muhatap olmam sözkonusu olamaz. Bu beyanları şahsım adına reddediyorum. Jandarma ile olan ilişkilerinden bilgi sahibi değilim."

"Kent toplantılarına bir kez katıldım"

Kent toplantılarından haberi olup olmadığı sorulan Kılınç'ın şu bilgileri verdiği kaydedildi: "Bu toplantılardan haberim vardır. Bir kez katıldım. Bu toplantıya katılanlar genelde kendi partilerinden dışlanmış ve yeni bir parti kurma çalışması içinde olanlardır. Encümen-i Daniş tabirini duydum. Emekli genelkurmay başkanlarının, emekli kuvvet komutanlarının, emekli büyükelçilerin katılımıyla gerçekleşen toplantıların İstanbul'da yapıldığını, buna katılan kişilerin ülke meseleleri hakkındaki fikirlerini paylaştıklarını ve vardıkları sonuçları devletin üst makamında yer alan kişilerle paylaştıklarını duydum, o kanaate vardım. Hatta ismini duyunca yadırgadım. Neden kendilerine danışma meclisi demediklerini sorguladım. Ancak ben hiçbir toplantıya katılmadım. Kimlerin katıldığı, toplantıların nerede yapıldığı, bir tüzel kişilik çatısı altında olup olmadıklarını, hangi periyodlarla toplandıklarını bilmiyorum."

"Milli Hareket projesi ismini sadece medyadan duydum"

Doğu Perinçek ve İlhan Selçuk'un el konulan belgelerinde yer alan ve Milli Kuvvetler olarak adlandırılan millet-ordu işbirliği hakkında bilgisinin olup olmadığı sorulan Kılınç'ın, "Böyle bir hareket, çalışma içerisinde yer almadım. Ancak ben bu çalışmaya ait bazı terimleri medyadan duydum" dediği öğrenildi.

"Doğu Perinçek - Kuşatma Nereden ve Nasıl Yarılır, 16 Kasım 2003" başlığını taşıyan sözkonusu belgelerde, "..Kuşatma iç cepheden ve Tayyip Erdoğan hükümetinin düşürülmesiyle yarılır... Tayyip Erdoğan hükümeti nasıl bertaraf edilebilir ve Milli Hükümet nasıl kurulabilir? Tayyip Erdoğan iktidarı, Millet-Ordu işbirliği ile bertaraf edilebilir. Millet-ordu işbirliği hiçbir zaman saray darbesi anlamını taşımamaktadır. Millet-ordu işbirliğinin unsurları, Milli Kuvvetler olarak adlandırılacaktır. Milli Kuvvetler şöyle sıralanabilir: - Halk Hareketi - Milli Güçbirliği - Meclis'teki Milli Kuvvetler - Ulusal Medya (Ulusal Kanal vb.) - Türk Ordusu " ifadeleri yer alıyordu.

"Perinçek'in isteğiyle Cumhurbaşkanlığı'na belge göndermedim"

İşçi Partisi'nden elde edilen dökümanlar içinde yer alan bir belgede, ikiz sözleşmeleri onaylayan kanunlarla ilgili İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in dönemin cumhurbaşkanına Haziran 2003 tarihinde bir yazı ve mektup gönderdiği, bu dökümanın kendisine de gönderildiğinin hatırlatılması üzerine Kılınç'ın, "Böyle bir belgenin bana ulaştığını hatırlıyorum. Ancak ben görev yaptığım dönemde böyle bir belgeyi cumhurbaşkanlığına sunmadım. Bu talep doğrultusunda herhangi bir girişimim olmadı" dediği kaydedildi.

"Komutanları hayırlı olsun ziyareti yapmış olabilirim"

Operasyon kapsamında tutuklandıktan sonra sağlık nedeniyle tahliye edilen eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'dan elde edildiği öne sürülen ve darbe günlükleri olarak adlandırılan belgede, Aralık 2003 tarihinde Tuncer Kılınç'ın ziyareti şeklinde bir belge hatırlatılan, Eruygur ve Özden Örnek'le ilişkisi sorulan Kılınç'ın şöyle dediği belirtildi: "Ben yeni göreve başlayan komutan arkadaşlarımızı, göreve başladıktan 2-3 ay sonra hayırlı olsun demek amacıyla ziyaret ederim. Bu prensibimi emeklilikten sonra da devam ettirdim. 11 Aralık 2003 tarihi bende herhangi bir çağrışım yapmadı. Ancak o tarihler Özden Örnek paşanın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na atanmasından sonraki yakın bir tarih olabilir. Kendisine hayırlı olsun demek için ziyaret etmiş olabilirim. Bunun dışında bir ziyaret veya bir toplantıya katılma sözkonusu olamaz."

"Tüm istihbarat bilgileri bana gelirdi, Ergenekon'la ilgili bir istihbarat bilgisine rastlamadım"

Operasyonlarda elde edilen dökümanlarda, Ergenekon örgütünün TSK bünyesinde faaliyet gösteren bir oluşum olduğu yolundaki bilgilere ulaşıldığı hatırlatılarak, bu dökümanlarda belirtilen yöntem ve prensiplerle ilgili faaliyete katılıp katılmadığı sorulan Kılınç'ın, şu ifadeyi verdiği kaydedildi:
"Ben Ergenekon isimli oluşumu ilk kez Saygı Öztürk'ün kitabında okuyunca öğrendim. Ben emekli olmadan son iki yıllık Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği görevimde Türkiye'de görev yapan tüm istihbarat birimlerinin toplamış oldukları bilgileri aktardıkları birimin başında bulundum. Her ay düzenli olarak toplanan MGK toplantısından bir hafta kadar önce benim başkanlığımda toplanan heyet, bu istihbarat bilgilerini gözden geçirir, en önemli gördüklerini, önlem alınması gerektiğini değerlendirdiği konuları başlıklar halinde birer dosya şeklinde hazırlar ve MGK toplantısında bu maddeler benim yardımcım tarafından okunurdu. İki yıl boyunca istihbarat birimlerinin raporlarında ben Ergenekon isimli herhangi bir istihbarat bilgisine rastlamadım. Dediğim gibi Saygı Öztürk'ün kitabında ve daha sonra devam eden soruşturma ve dava nedeniyle medyada yer aldığı kadarıyla duydum ve öğrendim."

Polisin ele geçirdiği ve örgütle bağlantılı olduğu öne sürülen dökümanların giriş bölümünde, "Ergenekon yapılanmasının Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren bir oluşum olduğu, naylon terör örgütü oluşturulması, ülke çıkarları ve mevcut rejim ilkelerine aykırı ideolojilere sahip siyasilere suikast yapılması ya da dezenformasyon yöntemlerinin kullanılması, Türkiye'de faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin kontrol altında tutulması, medya kuruluşlarının kontrol altına alınması ve kendi medya kuruluşlarının oluşturulması, resmi istihbarat kuruluşları ve legal - illegal örgütlenmelere karşı mücadele edilmesi gerektiği, uyuşturucu ticaretinin kontrol altına alınması diğer taraftan da kimyasal silah üretimi, örgüte gelir elde etmek için naylon şirketler kurulması ve uluslararası banka dolandırıcılığı yapılmasının gerektiği" şeklinde bilgilerin yer aldığı iddia ediliyordu.

"Karargah evlerini kitaptan okudum, bilgi ulaşsaydı yetkimi sonuna kadar kullanırdım"

İşçi Partisi'nden elde edildiği öne sürülen çok gizli ibareli belgelerde adı geçen Karargah Evleri konusunda bilgisi sorulan Kılınç'ın, "Ben bu belgelerin bir kısımı Saygı Öztürk'ün kitabından okudum. resmi olarak görevde olduğum dönemde bana kesinlikle bu oluşumla ilgili herhangi bir bilgi ulaşmadı. Ulaşmış olsaydı, en ciddi tedbirlerin alınması için sonuna kadar yetkimi kullanmaktan kaçınmazdım" dediği öğrenildi.

"Kuvayi Milliye Cephesi'ne üye değilim, medyadan duydum"

Ergenekon operasyonu kapsamında ele geçirilen "Dinamik Ulusal Güçbirliği Kuvayi Milliye Cephesi" adı geçen ve Türkiye'de bugünkü koşulların 1919'daki koşullardan daha vahim olduğunu anlatan belge de kendisine sorulan Kılınç'ın şöyle konuştuğu belirtildi: "Benim bu dökümandan bilgim yoktur, ancak medyadan bu tür derneklerin faaliyet yürüttüğüne dair duyumlarım oldu, ancak ben hiçbirinin hiçbir etkinliğine katılmadım. Üyeliğim yoktur, olması sözkonusu değildir. Yalnızca Fenerbahçe Kulübü'nün kongre üyesiyim."

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 02:14

İLGİLİ HABERLER