Gündem
  • 22.6.2016 15:50

İşte Fethullahçıların MHP operasyonunun ayrıntıları

Türkiye Gazetesi'nden Fuat Uğur dünkü yazısında Fethullahçıların MHP'ye sızma operasyonunu resmen deşifre etti. Operasyonun başlama tarihinden gelinen noktasına kadar korkunç bir plan böylece deşifre oldu. Fuat Uğur'un bu yazısına Yeni Şafak Yazarı Salih Tuna'da farklı bir noktadan destek verdi...

Paralel’in MHP operasyonu ve Bahçeli’nin çıkış yolu

Çok geç kaldı Devlet Bahçeli.
FUAT UĞUR

 
Yine de bir çıkış yolu var ama işin bu noktaya gelmesinin sebebi bizatihi kendisi, ihmalkârlığı, Paralel Yapı’yı kullanılıp atılacak bir mendil gibi görebilme yanılgısı, küçümsemesi ve kendi gücünü abartması; egosantrizm.
Eğer “Kendi bahçemizle diyalog” toplantısını ona birisi anlatsaydı, daha doğrusu Sayın Bahçeli bunun ona anlatılmasına izin verseydi ‘19 Temmuz’diye bir tüzük kurultayını bırakın yapmak, teşebbüs etmek bile zor olacaktı MHP’de.
Bu masumane adla yapılan “Kendi bahçemizle diyalog” toplantılarını biz anlatalım o vakit. Toplantının başlığı sanki bir metafor kullanılmış gibi Bahçeli adını çağrıştırıyor.
 
BAHÇEYLE DİYALOG BAHÇELİ’Yİ HEDEF ALDI
 
Tarih çok eski değil. 2010 yılı başlarına gidiyoruz. Fethullahçıların artık yavaş yavaş ülkeyi ele geçirme hazırlıklarını yaptığı zamanlar. Paralel Yapı’nın legal görünümlü teşkilatı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın (GYV) Başkanı Mustafa Yeşil ülke çapında ve özellikle de MHP’nin güçlü olduğu illerde seri toplantılar yapıyor, Cemaat’in önde gelen mensuplarına seminerler veriyor. Yukarıda da belirttiğim gibi seminerlerin başlığı“Kendi bahçemizle diyalog” ve amaçlanan da Cemaat’in kitlesel tabanları itibariyle yakın olduğu milliyetçi grupların içine sızma eğitimi. Mustafa Yeşil bu seminerleri başlatmalarının nedenini de zaten o seminerlerde açıklamış:
Hocaefendi’nin emri…
Hocaefendi, “Kendi çevremizi ihmal ediyoruz, milliyetçi ve çeşitli gruplarla diyalog kuralım” demiş.
 
MHP'YE SIZACAK KRİPTO ELEMANLARIN HAZIRLANIŞI
 
Mustafa Yeşil, pilot bölge olarak Erzurum’u seçiyor. Yani MHP’nin en güçlü olduğu illerden birini. Önce bu “Bahçeyle diyalog”u sağlayacak bir dernek kurulacak. Bu derneğin yöneticileri de Cemaat ile alakası bilinmeyen kişilerden oluşacak. Dernek yöneticilerinin görevi işte bu “diyaloğu” sağlamak olacak. Ne yapacakları ise şöyle  sıralanıyor:
1-Milliyetçi camianın saygın isimleriyle bağlantı, ilişki kurulacak, onlarla ilgilenilecek, dostluklar ilerletilecek.
2-Çeşitli yöntemler uygulanarak (onlar neyse artık) belli bir mesafeye ulaştıktan sonra seçilmiş kişilere görevler verilecek. Proje için büyük bir maddi destek sağlanacak ve ilişki kurulacaklar fonlanacak.
3-Bu kişilerin MHP ve diğer partiler içinde çalışması, çalışıyorsa da aktif görevler alması için önleri açılacak, teşvik edilecek.
4-Uygulama değişik vasıtalarla bütün Anadolu’ya yayılacak. Bu bağlamda adı konulmayan kripto elemanlar oluşturulacak.
Paralel Yapı bu çalışmayı aldıkları karar doğrultusunda tüm Türkiye’de tamamladı ya da büyük ölçüde ilerletti.
Kripto elemanlar 2015’e kadar MHP'ye iyice sızdı. Delege yapısından il yönetimlerine kadar pek çok kritik mevkide paralelin adamları görev aldılar.
 
KOALİSYON ZITLAŞMASI VE AKŞENER İLE OĞAN’IN UYANDIRILMASI
 
MHP’ye yapılan kaset şantajından bile yeterince ders alamayan Devlet Bahçeli 7 Haziran seçimleri öncesi âdeta Paralel Yapı’nın mikrofonu oldu. Tabanda parti sessiz sedasız el değiştiriyordu ama haberi yoktu. Sanıyordu ki delegenin çoğunluğu kendisine yakın. Oysa Paralel Örgütün kriptoları delegeye rengini belli etmeyecek denli profesyonel, gerektiğinde sinecek kadar da sinsiydi. 7 Haziran seçimlerinden sonra biraz uyanır gibi oldu ve koalisyon tezgâhına gelmedi ama iş işten geçmişti. Bunun faturası kesilecekti ve Meral Akşener ile Sinan Oğan uyandırıldı. Bu konuda yargıdaki elemanlara da talimatverilmişti zaten.
Oysa en başta yılların siyasi ve devlet tecrübesine sahip bir ismi olan Devlet Bahçeli’nin bilmesi gerekirdi bu üst akıl oyunlarını, entrikalarını. 1999 seçimlerinde DSP’den milletvekili olan Cemaatçileri, DSP’yi iktidar yapan cemaat desteğini bilselerdi ya da görmezden gelmeselerdi bir gün sıranın kendilerine de geleceğini tahmin ederlerdi. Bırakın onu AK Parti’yi bile ele geçirmek istedi bunlar.
Tüm bunları ben biliyorsam Devlet Bahçeli neden bilmiyor? İşte kaynağımı açıklıyorum, Cemaat’in eski önemli adamlarından biri; Ümit Akdemir. Tüm bunları tek tek anlatıyor ben de buradan yazıyorum. Kaldı ki Cemaat’in önemli mevkilerde bulunmuş pek çok ismi de sanırım bilir bunları.
 
BAHÇELİ İÇİN ÇIKIŞ YOLU VAR
 
Bu kriptolardan, artık devletin varlığını tehdit eder noktaya gelen sapkın ve tehlikeli örgütlenmelerden kurtulmak, halkın doğrudan yönetimi demek olan Başkanlık sistemine geçmekle mümkün. MHP lideriDevlet Bahçelielde kalan mevcut milletvekillerine sahip çıkmalı ve Başkanlık sistemine destek vermeli. Tabii ki yerel yönetimler ve eyalet sistemi gibi çekincelerini ortaya koyarak bu sürece katkı sunabilir. Eğer inadı bırakır, “Önceden hayır dedim, şimdi geri dönemem” sıkıntısından kurtulacak bir formülle ortaya çıkar ve Başkanlık modelinin hayata geçmesinde harcı olursa Devlet Bahçeli Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olabilir.

MHP’deki üst düzey paralelciler ve kripto cambazlıklar

SALİH TUNA YENİ ŞAFAK

Hocaefendi'sinin bir gülüşüne servetini feda edeceğini söyleyenAkın İpek “çember daraldığında” kendini sağa sola atmadı.

Mesela…

Fehmi Bey'in kankası Alaeddin Kaya gibi “Bunlara kazara verdiğim selamı geri alıyorum” diyerek “The Cemaat”ten istifa dilekçesini savcılığa sunmadı.

Diğer işadamları, girişimcileri, otelcileri vs. gibi de, “ben artık çok değiştim, gözüm açıldı, artık o eski ben değilim” diyerek kaldıkları yerden aynen devam etme kurnazlığını gösterenlerden olmadı.

Bilemiyorum; belki zamanlama hatası yaptı, belki cibilliyeti elvermedi, belki de Hocaefendi'sinin mülâanesinin tutacağını, AK Parti'lilerin evlerine ateşler düşünce de haliyle kaldığı yerden devam edeceğini hesapladı.

Öyle veya böyle sonuçta bedel ödedi. Hakkını teslim edelim.

Diğerleri hiçbir bedel ödemeden, “değiştim, cemaatten koptum” diyerek, arazi koşullarına uyum sağlayıp işlerini gayet tıkırında yürütüyorlar.

Hele bazı belediyelerde öyle üst düzey kripto yöneticileri var ki aklınız şaşar.

Oldukça da kurnazlar.

Bir kurumda deşifre olan bir paralelcinin işine son verip yerine daha fazla kripto paralelci alıyorlar.

Yargı dahil birçok alanda da faaliyetlerini sürdürüyorlar.

Kimse aldanmasın, “bozguncuların” yargı üzerinden yaygara kopartmalarının esas nedeni, konumlarını muhafaza etme gayretinin ifadesinden ibarettir.

Atatürkçülerin, Alevilerin, sosyal demokratların, ülkücülerin ve bir grup muhafazakârın ittifakı olan Yargıda Birlik'in HSYK seçimlerinde kıl payı kazanması sadedinde, Atilla Yayla geçenlerde, “Böyle bir ittifaka rağmen neredeyse seçim kazanacak kadar güçlü olan diğer blok neyin nesiydi? Şimdi nerede? Ne yapıyor?..” diye sormuştu.

Ne yapacaklar, “buharlaşmadıklarına” göre aynen devam ediyorlar.

Ülkemizi terörist ülkeymiş gibi göstermek için paralel örgütten edindiği malzemeleri yayın yasağına rağmen yayımlayan Can Dündar'laraberaat verilirken, bir televizyon programında eleştiri hakkımızı kullandığımız için benim, Ahmet Kekeç'in ve Turgay Güler'in mahkum edilmesi manidar değil mi?

Tabanlarını da, melanetlerini ve ihanetlerini anlayıp uzaklaşmasınlar diye, kendilerine şah damarından daha yakın olduğunu söyleyecek kadar ilahlaştırdıkları Hocaefendi'lerinin “kerametleriyle” narkozluyorlar.

Buna rağmen, tezgahlarını bozacak yayınlarla karşılaşıp narkozdan uyanırlar korkusuyla, televizyon izlemeyi tabanlarına yasak ettiler.

Tabanlarını medyadan uzak tutmaya çalışıyorlar ama kendileri internet mecrasında gayet organize biçimde hareket ediyorlar. Sahip oldukları birçok haber sitesinin yanı sıra “sızıntı” yöntemiyle de birçok haber sitesini kontrol ediyorlar.

Hedeflerinde sadece ve sadece Erdoğan ve AK Parti var.

Hangi köşe yazarı Erdoğan ve AK Parti'nin yanında duruyorsa, kişilik katli uyguluyorlar; kim karşı çıkıyorsa da (kupa Amerika'ya girsin diyen arkadaşımız dahil) göklere çıkartıyorlar.

Birçok konuda taktik değiştirdiler, değişmeyen tek taktikleri “sızıntı.

Erdoğan ve AK Parti düşmanlığıyla muvazeneyi dağıtmış, aklını yele vermiş bir kısım ulusalcıları, solcuları, sosyalistleri, CHP'lileri adeta parmaklarında oynatıyorlar.

Öyle ki, “The Cemaat”in Erdoğan'a karşı kin ve nefretinin figüranına dönüştüklerini bile fehmedemiyorlar.

Cumhuriyet gazetesini Can Dündar üzerinden ele geçirdiklerini,Sözcü gazetesinin baştan beri “The Cemaat”in kontrolünde olduğunu, malum kaset kumpasından sonra da CHP'nin rotasından çıkartılıp “Cemaatçi Halk Partisi”ne dönüştürüldüğünü görmüyorlar.

HDP ile de nihayetinde paralel kardeşliği içindedirler. Değil mi ki her iki yapı da nihayetinde “üst aklın” gözlerine bakıyor, bu böyledir.

Bir MHP kalmıştı veya öyle sanılıyordu.

Türkiye gazetesinden Fuat Uğur birkaç gün evvel, “The Cemaat”inMHP'de nasıl çalıştığını son derece çarpıcı şekilde dile getirdi.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Başkanı Mustafa Yeşil 2010 yılı başlarından itibaren Hocaefendi'sinin emri doğrultusunda “MHP'ye sızma” faaliyeti başlatmış.

Pilot bölge olarak Erzurum seçilmiş.

Cemaatleriyle ilgisi bilinmeyen elemanlardan müteşekkil bir dernek kurmuşlar. Bu dernek vasıtasıyla da MHP'nin saygın isimleriyle temasa geçilerek, kademeli ve sistemli şekilde sızıntı faaliyetini tüm Türkiye'de tamamlamışlar.

Öyle ki, kripto elemanlar 2015'e kadar MHP'ye delege yapısından il yönetimlerine kadar pek çok kritik mevkiye iyice sızmış.

Türkiye gazetesi yazarına göre Devlet Bahçeli'nin en büyük yanılgısı, Paralel Yapı'yı kullanıp atılacak bir mendil gibi görmesiymiş.

Fuat Uğur'un şu satırları önemli, birlikte okuyalım: “Tabanda parti sessiz sedasız el değiştiriyordu ama haberi yoktu. Sanıyordu ki delegenin çoğunluğu kendisine yakın. Oysa Paralel Örgütün kriptoları delegeye rengini belli etmeyecek denli profesyonel, gerektiğinde sinecek kadar da sinsiydi. 7 Haziran seçimlerinden sonra biraz uyanır gibi oldu ve koalisyon tezgâhına gelmedi ama iş işten geçmişti. Bunun faturası kesilecekti ve Meral Akşener ile Sinan Oğan uyandırıldı. Bu konuda yargıdaki elemanlara da talimat verilmişti zaten…

Geçen gün de gazetemizin yazarlarından Bülent Orakoğlu'nun bu konuda çok enteresan bir yazısı vardı.

Malumunuz, Orakoğlu herhangi biri değil; 28 Şubat sürecinin Batı Çalışma Grubu adlı cunta yapılanmasını deşifre eden dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı.

Söz konusu yazısında, MHP'nin gafletini şu satırlarla dile getiriyor: “Bırakın FETÖ'nün sızmalarına karşı tedbir alınmasını, siyasi kaygılarla, AK Parti'ye karşı FETÖ dolaylı olarak desteklenmişti bile…

MHP içinde üç üst düzey yönetici olduğunu söylediğinde şekvası olanlara da şu karşılığı vermiş: “MHP içinde üç üst düzey FETÖ'cü olduğu iddiası, MHP eski Milletvekili Kemal Çelik'e aittir (…) Kemal Çelik MHP'den neden istifa ettiğini açıklarken 'MHP ile Paralel Yapı'nın iş birliği içinde olduğunu, partinin üst düzey üç yöneticisinin Paralel Yapı elemanı olduğunu açıklamıştı…

MHP'de bundan sonra ne olur, son sözü kim söyler ayrı mesele, lakin olanlar ortada.

Olanlardan paralel örgüt çok memnun…

Bu da gayet doğal...

AKP'li fırıldaklar neden bu kadar sevindiler anlamadım.

Yoksa?!

Güncellenme Tarihi : 22.6.2016 16:20

İLGİLİ HABERLER