Medya
  • 16.7.2004 12:58

İŞTE HÜRRİYET'İN VUKUATLI HABERLERİ...

Hürriyet okur temsilcisi, ''kendisine gelen istihbaratı yeterince araştırmadığı için hatalı haber yazan'' muhabir Nurettin Kurt'un artık Hürriyet mensubu olmadığını yazdı (meşhur ''Kurtlar Vadisi'' haberleri)... Gazetecilerin, yazdıkları haberlerden sorumlu olmaları ve gerektiğinde yaptırımla karşılaşmaları, bu işin doğasının bir gereği; ama yeri gelmişken ''kendisine gelen istihbaratı yeterince araştırmadan haberleştirme'' konusunda hiç de fena bir şöhrete sahip olmayan Hürriyet'in önceki vukuatlarının dökümünü yapmak da bizim görevimiz... Üstelik hatırlatacaklarımız, ''kamusal etki'', ''toplumsal sorumluluk'' açısından çok daha ''kritik'' haberler olacak... Ve hiçbirinde de herhangi bir Hürriyet mensubu herhangi bir yaptırımla karşılaşmamış olacak... Oysa dökümü yaptıktan sonra hep birlikte göreceğiz ki, ''kendisine gelen istihbaratı yeterince araştırmadan haberleştirme'' marifeti bir gazetecinin işinden olması sonucunu doğuracaksa (ki doğurmalı), Hürriyet'te ne genel yayın yönetmeni kalır ne de başyazar! Hemen söyleyelim: Geçmiş geçmişte kaldı, geriye dönüp biraz sonra ele alacağımız haberlerin sorumluluğunu taşıyanların da Nurettin Kurt'un akıbetini paylaşmaları gerektiği gibi bir düşüncemiz yok... Fakat bu son tasarrufun bundan sonrası için ölçü olması gerektiğini; bu ölçünün her kademe için geçerli olduğunu ve bunu her fırsatta Hürriyet'çilerin önüne süreceğimizi burada ilan ediyoruz... Artık başlayalım isterseniz... Ele alacağımız dört haberden en eğlenceli olanına bugün yer veriyoruz... Kalan üçünü de yarına bıraktık... Bu dengesizliğin sebebi şu: Yarına bıraktığımız üç habere Kronik Medya sayfalarında şu ya da bu nedenle daha önce de değinmiştik, o nedenle onları özet vererek geçeceğiz... Bugünkü hatırlatma ise, Medyakronik'te yer aldığında, okurların ''en eğlenceli değerlendirmeniz'' dediği, Kronik Medya okurlarının ise hiç bilmediği bir habere ilişkin... İşte bu nedenle onu öne aldık... Gazete romanı manşet yaptı savcı da soruşturma açtı! Hürriyet, 1 Nisan 2002'de dehşetengiz bir manşetle çıktı: ''TÜRK BEBEKLERİ DEĞİŞTİRMİŞLER... 6 yıl önce çıkan ve bir TV programında önceki gece gündeme gelen bir kitapta, şu iddia yer aldı: Moon Tarikatı mensupları, hastanelerde yeni doğmuş bebekleri değiştiriyor… Bu inanılmaz iddia, Bayram Keten adlı bir yazara ait, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan ve sadece 1000 adet basılan 'Ay Çarpması Ayinleri' isimli kitapta yer aldı... İşte şok cümleler: 'Amaçlarımızdan biri, her kadın-doğum hastanesine tarikatımızdan birini yerleştirip, çocukları karıştırıp, soy takibini engellemek. Tarikatımızın yeterince inananı olunca hangi hastanelerde ne kadar çocuğun değiştirildiğini açıklayacağız…'' Haberin son paragrafı da aynen şöyleydi: ''Tarikata girmek isteyenler için bir hastanenin ankesörlü telefon numarasını da yayınlayan Keten, tarikatın tören alanının da Öküz Yaylası'nın üstündeki dağ tepelerinin arasında bulunan bir ova olduğunu vurguluyor...'' Öyle bir haber ki, okur okumaz, gazetenin tepesindeki tarihle bağlantı kurmamak mümkün değil: 1 Nisan!!! Evet evet, bu mutlaka bir ''1 Nisan'' şakası olmalıydı... Fakat değildi, son derece ciddi bir haberdi ve belli ki gazete, ''kendisine gelen istihbarat''ı hiç araştırmadan manşeti patlatıvermişti... Aslında araştırmaya da gerek yoktu, Hürriyet'çilerin kendi yazdıkları haber basit bir akıl yürütmeyle çökebilecek bir haberdi. Yazıişleri, kendi kendine, ''Yahu, açıklanması durumunda çökecek bir faaliyeti -hastanede çocukları değiştirme- neden açığa vursun bir tarikat mensubu'' diye sormamıştı belli ki... Sonra o ''telefon numarası...'' İnsan hiç değilse bir telefon etmez mi o numaraya? Sonra o ''Öküz Yaylası...'' meselesi... ''Tarikat üyeleri'' yıllardır orada ''tören'' yapacak da bundan kimsenin haberi olmayacak... Hürriyet'çiler kitapta verilen telefon numarasını arasaydılar, koca gazetenin itibarını beş paralık eden manşetten uzak durabileceklerdi muhtemelen... Bakın, ertesi gün Hürriyet muhabiriyle telefonda konuşan kitabın yazarı neler demiş bu konuda, Hürriyet'in haberinden (2 Nisan) aktarıyoruz: ''Keten, romanın arka kapağında 'tarikat ile bağlantı kurmak isteyenlere' yönelik telefon numarası vermesiyle ilgili de şöyle dedi: 'Bu da tamamen roman kurgusu içinde yapılmış bir şeydir. Ben romanı yazarken bu numarayı özel olarak araştırıp buldum, çünkü o zaman boşta olan bir telefon numarasıydı, kimsenin üzerinde değildi. Ama, yayın aşaması bir yılı bulunca, bu numarayı önce bir şirket almış, kitap piyasaya çıkınca şirketi arayanlar olmuş, onlar da Yapı Kredi'yi uyarınca, yayınevi kitabı hemen toplayıp bu numarayı karaladı. Kitabın ilk 50-100 baskısının dışındakilerde bu numaranın üzeri karalıdır...' '' Neyse… Bu dehşetengiz haber böylece yayımlandıktan sonra, ertesi gün (2 Nisan), Hürriyet'in altıncı sayfasında, çok eğlenceli bir devam haberiyle karşılaştık. Başlık ve spotlar şöyleydi: ''Profesörlerin tartıştığı yazar Bayram Keten konuştu: Yazdıklarımın hepsi hayal ürünü, romanıma din-kurgu denebilir… Ceviz Kabuğu programında 'Ay Çarpması Ayinleri' isimli romanı yüzünden sabaha kadar tartışılan yazar Bayram Keten, 'Ben hayali bir şey yazdım, bir çeşit dinkurgu diyebiliriz' dedi.'' Hürriyet'in haberinde, romanı yayımlayan Yapı Kredi Yayınları'nın bir açıklaması da yer alıyordu. ''Yayınevi: Nutkumuz tutuldu'' başlıklı küçük çerçevede şöyle deniyordu: ''Romanın içinde geçen hayal ürünü birtakım olayların Moon tarikatıyla ilişkilendirilmesi, kitabın bir roman, yani tamamen hayal gücünün eseri olduğunun görmezlikten gelinerek birtakım iddialara dayanak yapılmaya çalışılması karşısında sadece nutkumuz tutuluyor.'' Ne var ki bu ''ikinci gün'' haberini okuyanlar, bu haberin bir gün önce Hürriyet'in manşetinde yayımlandığını falan öğrenemediler... Çünkü gazetenin verdiği bilgiye göre, konu ''bir televizyon programı''nda tartışılmıştı ve ''basın''da bu yönde haberler çıkmıştı... Eğlence sonraki günlerde de devam etti: Akşam gazetesi, 4 Nisan'da, Şişli Cumhuriyet Savcısı Turgay Evsen'in, haberin yayımlandığı gün Bayram Keten hakkında soruşturma başlattığını duyurdu. Savcı, Türk Ceza Kanunu'nun 445. maddesinden dava açmayı düşünüyordu... Madde, ele aldığı ''suç''u şöyle tanımlıyordu: ''Nesebi yok etmek ve değiştirmek...'' O günlerde, neşe içinde haberi takip etmekte olan Medyakronik ekibi savcı Evsen'i aramayı akıl etmiş ve anlatılanların ''kurgu'' olduğunun ortaya çıktığını, bu durumda ne yapacağını sormuş... Savcı da, evet, ikinci gün öyle olduğunu öğrendiğini, ama soruşturma bir kez açıldığı için devam edeceğini belirtmiş... Bu arada bir girişim de parlamentodan gelmiş... Saadet Partisi milletvekili Zeki Çelik ''Hastanelerdeki Türk bebeklerin değiştirildiği'' haberlerinin doğru olup olmadığını sormuş... Radikal'den Hakkı Devrim'in değerlendirmesi de şöyle olmuş: ''6/7 Eylül faciası böyle abartılmış bir haberden doğmuştu, hatırlar mısınız?'' Sahi, acaba soruşturma ne oldu? Savcı, soruşturmayı ''dava''ya dönüştürdü mü? Medyakronik ekibi bunları maalesef izleyemedi... Çünkü bu eğlenceli hikâyeden bir ay kadar sonra Medyakronik ''basın''dan gelen baskılar sonucu faaliyetine son vermek zorunda kaldı... (A.G.) yenişafak Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:35

İLGİLİ HABERLER