KAYNAK : Haber Vitrini
ANKARA/Çalıştığı her kurumda doğruları yazmayı kendine ilke olarak gören ünlü gazeteci Necati Doğru, Cumhuriyet Gazetesi'nde de doğrularını yazmaya kalkınca işinden oldu.Soyadı gibi doğru yazması yüzünden bugüne kadar hiçbir medya kuruluşunda çok uzun süre kalamayan Necati Doğru, Cumhuriyet Gazetesi'nde son yazısında Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar'ın görevden alınışının perde arkasını yazdı.Yazının içerisine Mesut Yılmaz,Cem Kozlu, Yılmaz Karakoyunlu,Turgut Yılmaz ve Turgay Ciner adları girince,Gazetenin gerçek patronu 'Demokrat!..'İlhan Selçuk,"Bu yazı yayınlanamaz" dedi.Bu söz üzerine de Necati Doğru bastı istifayı.Cumhuriyet'in basamadığı Doğru'nun son yazısını, virgülüne bile dokunmadan,Habervitrini olarak baskıya verdik.Buyrun birlikte okuyalım...
İŞTE SANSÜRLENEN YAZI...
ÖZELLEŞTİRME PEYGAMBERLERİ BOĞAZ BOĞAZA
Yıl 1990, aylardan nisandı. Bindiler umutların, vaatlerin, reklamların, palavraların, yalanların, dolanların arabasına, bugüne kadar geldiler. Yıl 2002, aylardan nisan oldu. Özelleştirmenin peygamberleri, "saç saça ve baş başa" diye yazmak hafif kalır, "boğaz boğaza" demekte zayıf düşer, "gırtlak gırtlağa" birbirine girdiler.
Özelleştirme putları...
Birbirini bıçaklıyor...
Ben buraya yazıyorum, çok kelle gidecek...Çok beden koltuğundan edilecek...Çok kan akacak, çok...Olay, gazetelerin yazdığı, TV'lerin yansıttığı gibi, "Özelleştirme İdaresi Uğur Bayar'ın Özelleştirmeden Sorumlu Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun seramikçi özel kalem müdürünü tersyüz etmesi, bakanın seramikçisini yardımcı yapmayı kabul etmemesi" değildir... Kılıçların çekilmesi için bahanedir.
Asıl olay, "Damar kesildi...Kandır akacak olan..." adlı filmin vizyona konulmasıdır.
Bu filmde...
Başrol oynayanlar...
Karakter oyuncuları...
Figüranlar...Babalar...
Öne çıkmayıp arkada duranlar.
Vuruşacaklar.
***
HAVAŞ, 1959 yılında kurulmuş bir devlet kuruluşuydu. THY'ye ve Türkiye havalimanlarına yolcu taşıyan, yolcu alıp götüren 100'den fazla yabancı havayolu şirketine yer hizmeti veriyordu. Yolcu bavullarının yüklenmesi, uçakların içinin temizlenmesi, merdivenlerin uçağa yanaştırılması, yolcuların apronlardan alınıp uçağa yerleştirilmesi, şehrin merkez meydanlarına otobüs seferleriyle giden ve gelen yolcuların taşınması hizmetini aksatmatan yapıyordu.
Ayrıca USAŞ adlı bir başka devlet kuruluşu da uçak yolcularına, "yemek-içki servisi" denilen ikram hizmetlerini sunuyordu.
Gül gibi sunuyordu...
2i devlet şirketi zararda değildi. Kar ediyorlardı. yapılan iş öyle uçak teknolojisi, uzay teknolojisi geliştirmek gibi Türkiye'nin bilgi ve sermaye birikimini aşan zor bir şey değildi. Uçak yolcusunu uçağa yerleştirmek, önüne bir bardak içecek, üç parça yiyecek koymak...Fakat o yıllarda, "Türkiye ekonomisinin verimsiz devlet kurumlarından, verimli olduğu peşinen kabul edilen özel sektöre aktarılması rüzgarı patlatılmış..." Bu rüzgar ilahi bir düşünce haline getirilmiş ve ne hikmetse ilk özelleştirilenler içine karlı çalışan, devlete yük olmayan HAVAŞ ile USAŞ alınmıştı.
HAVAŞ, kumarhaneci Topal'a satılacaktı, ABD, "Ne yapıyorsunuz..." diye kızınca vazgeçildi. Turgay Ciner'e satıldı. HAVAŞ'ın satılmasıyla yol almaya başlayan Türkiye özelleştirmesi ilahlarını yarattı. İlahlar Turgut Özal, Süleyman Demirel'di... İlahların peygamberi de çoktu. Mesut Yılmaz, peygamberlerin en önde geleniydi. Tansu Çiller ikinci geleniydi...Tezcan Yaramancı üçüncü geleniydi. Yılmaz Karakoyunlu, dördüncü, Uğur Bayar beşinci, Cem Kozlu altıncı geleniydi.
Memlekette yüzlerce özelleştirme peygamberi peydahlanmıştı. Konuşmalarına, "özelleştirmenin ülkeyi nasıl kısa zamanda kurtaracağını" anlatan birbirinin aynı cümlelerle başlarlar ve "özelleştirmenin Türkiye'yi nasıl 21. yüzyılın lider ülkesi yapacağını" pompalayan söylemlerle bitirirlerdi.
***
Mesut Yılmaz başbakan olunca yeğeni borsa şirketi Global'de profesyonel ücretli olarak çalışan Uğur Bayar'ı özelleştirme idaresinin başına geçirdi. Partisinin en önemli adamlarından biri olan, aynı zamanca Coca Cola gibi dünya devi bir özel sektör şirketinin Türkiye müdürlüğünü de yapan Cem Kozlu'yu da THY'nin başına geçirdi. Kardeşi Turgut Yılmaz'ın hissedarlarından olduğu bankasında yönetim kurulu üyeliği yapmakta iken milletvekili seçtiği Yılmaz Karakoyunlu'yu da son dönemde özelleştirmeden sorumlu bakan yaptı.
Uğur Bayar'ın adı, "Ülkeyi 8,5 trilyon lira zarara uğratan jeneratör yolsuzluğuna" karıştı ve yargılandı. Ama özelleştirme peygamberliğini iyi yaptığı için onu görevden alamadılar.
Cem kozlu THY'nin başına geçtiği zaman bu ulusal devlet kuruluşu yıllık 78 milyon dolar kar eden, bunun 23 milyon dolarını Hazine'ye vergi olarak veren bir pırlanta şirket durumundaydı. O yıllarda THY özelleştirilirse dış piyasa değeri 3.2 milyar dolar diye hesaplanıyordu.
Cem Kozlu, Mesut Yılmaz'ın kayınçosu ve aile avukatlarından birinin de içinde yeraldığı partidaş-dost-akraba karışımı bir THY yönetimi oluşturdu. THY'yi kara geçiren Genel müdür Atilla Çelebi'yi görevden attı. Atilla Çelebi de HAVAŞ'ı satın alan Turgay Ciner'in yanında çalışmaya başladı. Cem Kozlu da hem Coca Cola yöneticisi olmaya devam etti, hem de THY'yi yönetmeye. Fakat 200 yılına gelindiğinde devlet şirketi THY'nin zararı 600 milyon dolara çıktı. Dış piyasa değeri de 3.2 milyar dolardan 350 milyon dolara indi. THY'yi yıllık 78 milyon dolar karda iken 600 milyon dolar zarar getirmesine rağmen Cem Kozlu görevinde kaldı. Çünkü o da özelleştirmenin en kral peygamberlerinden biriydi.
***
2002 Nisan ayına işte böyle gelindi. Şimdi özelleştirmenin peygamberlerinden Cem Kozlu ile Uğur Bayar, "yer hizmetleri pazarı yıllık 120 milyon dolar. Bu 120 milyon dolarlık pazarı özel sektöre geçen HAVAŞ ile Çelebi adlı diğer özel şirket ellerinde tutuyorlar. Oligapol olmuşlar, büyük para kazanıyorlar. Biz de Ulaştırma Bakanlığı Devlet Hava Meydanları İşletmesini 14 milyon dolar ödeyerek lisans alabilir, yer hizmeti yapabiliriz. Bu karlı pazara devlet kuruluşu THY de girecek. Böylece THY'nin değeri artacak..." diyerek yeni bir rüzgar üflemekteler. Fakat özelleştirmenin diğer iki peygamberi Mesut Yılmaz ile Yılmaz Karakoyunlu, Turgay Ciner'den aldıkları mektup doğrultusunda THY'nin yer hizmeti sunmasına karşı çıkmaktalar.
Peygamberler çıldırdı.
Birbirini vurmakta...
Kılıçlar çekilmiş...
Kelleler yere düşmekte...
Dün canciğer partidaşlar...
Bugün düşman kesilmekte...
Özeleştirme bayraktarlarıydılar...
Bugün Devletçi olmaktalar...
Bizim Adana deyimiyle, "Lan ne değişti?" diye sormaya ve derine inmeye değer...
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:27