Gündem
  • 25.7.2007 11:05

İŞTE O GİZLİ GÖRÜŞMENİN İNCE AYRINTILARI!..

ŞAMİL TAYYAR/STAR

İşte o gizli görüşme

Zülfü Livaneli’nin dün Vatan’da ilginç bir yazısı vardı. 9 Aralık 2002 günü Mehmet Sevigen’in evinde Deniz Baykal’la bir araya geldikleri özel sohbete ilişkin anektodlar aktarıyor.

O tarihte 3 Kasım seçimleri geride kalmış, Abdullah Gül başbakan, Recep Tayyip Erdoğan meclis dışında. Baykal şöyle diyor: ‘ Erdoğan başbakan olsun, 2 ay dayanamaz.’ Livaneli’nin bir iddiası daha var: ‘ Erdoğan ile Baykal Beylerbeyi’nde gizlice buluşarak adaylık konusunda anlaştı.’

Çok özel ayrıntılarına sahip olduğum bu görüşme, CHP’li biri tarafından basına yansıtıldığı için bir ucundan ben de tutabilirim artık. O görüşme kesinlikle doğru. Ama bir farkla... Anlatalım.

Görüşmenin gerçekleştiği mekan, otel/restoran olarak hizmet veren Beylerbeyi’ndeki Bosphorus’tur. Tarih, 22 Şubat 2003. Karlı bir İstanbul akşamı...

Görüşme öncesi Brüksel’de bulunan Baykal, doğru İstanbul’a gelip buluşma adresine Bülent Tanla ile birlikte gidiyor. Erdoğan ise gazeteci Haluk Örgün’ün otomobiliyle yollara düşüyor. Direksiyonda Örgün var. O yolculuk sırasında Erdoğan, Örgün’le birlikte karlı yollarda ciddi bir kazanın eşiğinden dönüyor.

Bir süre sonra iki lider ilk kez baş başa bir yemekte buluşuyor. Restoran müşterilere kapatılıyor. Yemek masasının etrafında sadece iki lider var. Tanla ve Örgün, alt katta bekliyor. Garsonların sık sık masaya gitmelerine izin verilmiyor.

Yemekli sohbet, yaklaşık üç saat sürüyor. İki lider, memnun ayrılıyorlar. Ortak görüşleri, buluşmanın çok yararlı geçtiği yönünde. Özellikle Baykal, görüşmenin ‘gizli’ kalmasında yarar görüyor.

Baykal, Tanla ile birlikte restorandan ayrılırken, Erdoğan, Örgün’ün otomobiliyle Siirtliler Gecesi’ne katılmak üzere Topkapı Eresin Otel’e hareket ediyor.

Tabii, ne konuştular kimse bilmiyor. Livaneli’nin iddia ettiği gibi Erdoğan’ın Siirt’ten milletvekili adaylığı konusu görüşülmüş olabilir ama pazarlık iddiası gerçekçi değil.

Nedenine gelince...

Livaneli’nin 22 Aralık 2002 günü Sevigen’in evindeki sohbeti yazarken gönderme yaptığı Erdoğan ile Baykal’ın 22 Şubat 2003 tarihli Beylerbeyi buluşması arasında tam 2 ay var.

Üstelik, Beylerbeyi buluşması sırasında Siirt’teki seçim tarihi 9 Mart olarak belirlenmiş, Erdoğan’ın adaylığı kesinleşmişti.

Peki, 3 saat boyunca ne görüştüler? Yoksa sözde Dolmabahçe Protokolü gibi bir de Beylerbeyi Protokolü mü var?

Şimdilik buraya kadar iz sürebildim, gerisi size kalmış...


Halk seçerse Gül’ü kimse kesemez


Seçimi geride bıraktık. Yeniden alevlenen tartışmamız, Cumhurbaşkanlığı seçimi. Bu kez son sözü, en başta söyleyeceğim. Sandık sonuçlarına damgasını vuran Abdullah Gül, yeni sürecin de dominant faktörüdür. Süreci, Gül’ün vereceği karar belirleyecektir.

Yüzde 47 oy alan AK Parti, Gül’e rağmen aday listesi belirleyemez. Başbakan Erdoğan da ‘Gül’ün iradesi’ne sıkça vurgu yaparak, bu konudaki hassasiyetini açıkça ortaya koymuştur. Gül yeniden aday olacak mı, olmayacak mı? Önce bu sorunun cevabı bulunmalı.

Gül aday olursa? Başbakanın muhalefet liderlerine götüreceği listede sadece Gül’ün ismi olur. Gül mü diğerleri mi şeklinde uzun bir liste oluşturulursa, Gül’ün şansı hiç olmaz. Erdoğan, önce yarım kalan hesabı görecektir. Sadece Gül adına uzlaşma arayacaktır.

Erdoğan bu konuda geçmişe göre daha şanslı. Daha önce sadece CHP ile uzlaşmak zorundaydı. Şimdi MHP ve bağımsızlar da var.

Ayrıca, isim üzerinde uzlaşmak da zorunlu değil. 367’i bulabilecek şekilde oy vermeseler bile sadece mecliste katılımı sağlayacak uzlaşma zemini Gül’ün önünü açar. En kötü olasılıkla, 276’nın yeteceği üçüncü turda cumhurbaşkanı seçilir.

MHP Lideri Bahçeli’nin açıklamalarına bakacak olursak, oylamalara katılma ihtimali yüksek. Ama DYP ve ANAP gibi bir gecede karar değiştirir mi, onu da kestirmek güç. Ancak , AK Parti’nin bu konuda MHP ile daha kolay uzlaşabileceğini düşünüyorum.

Gül aday olmazsa? O zaman sürpriz bir isim ortaya çıkabilir. Yeni isimin belirlenmesinde, AK Parti’nin kimlerle cumhurbaşkanını seçme isteğinin önemli rolü olacaktır. Partner MHP olacaksa farklı, CHP olacaksa farklı isim ortaya çıkabilir. Üç partinin ortak adayı olabilir mi, mümkün ama zor görünüyor.

Sonuçta, seçim öncesine göre uzlaşma ihtimali yüksektir. Hiçbir partinin, Türkiye’yi yeni bir Çankaya krizine sürüklemek istemeyeceğini umut ediyorum. Başbakanın önceliğinin de kuracağı yeni hükümetle bir an önce işbaşı yapmak olduğunu düşünüyorum.

Her şeye rağmen meclis çözüm yeri olmazsa, yeni cumhurbaşkanını halk seçer. 21 Ekim’de referandum, 40 gün sonra da cumhurbaşkanlığı sandığına gideriz. İddia ediyorum, o zaman Gül’ün önünü kimse kesemez.
Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 17:13

İLGİLİ HABERLER