
İŞTE PAŞA'YI KIZDIRAN O KONUŞMALAR!..
HABERVİTRİNİ/ÖZEL
Kretschmer Ne Demişti
Genelkurmay başkanının konuşmasında hedef aldığı kişilerden biri olan Kretschmer, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı TESEV’in çıkardığı “Türkiye Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” konulu almanağın tanıtım toplantısında konuşmuş ve doğrudan TSK’yı hedef almıştı.
İşte Kretschmer’ın tartışma yaratan ve Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın eleştirilerine hedef olan konuşmasından başlıklar:
Silahlı Kuvvetlerin yasal ve kurumsal düzene saygı göstermediğini, sivil konularda da askerin görüş bildirdiğini savundu ve Türkiye’nin bu nedenle tam olarak demokratikleşemediğini öne sürdü.
Yazar Elif Şafak’ın beraati ile ilgili olarak, kararın olumlu olduğunu ancak 301’inci maddenin yürürlükte olması nedeniyle bu tür davaların devam edeceğini kaydetti.
Yeni Ceza Kanunu kabul edilirken bu maddeye karşı çıktıklarını, ancak uygulamayı beklemeyi tercih ettiklerini söyleyen Kretschmer, “Uygulama ne olduğunu göstermiştir. Düşüncelerini demokratik olarak ifade edenler hakkında dava açılıyor” dedi.
Bunlarla birlikte Kretschmer doğrudan TSK’yı hedef almış ve şunları söylemişti: "Güvenlikte sivil kontrolü Türkiye'nin gelişimi için temel konulardandır. Türkiye'nin AB sürecinin ön kriterlerindendir. Devletin gücünün var olduğunun bir göstergesidir. Demokratik bir ülkede güvenliğe olan tehditler demokratik bir şekilde sonuçlanır. Devlet hizmet etme görevindedir. Bu açıdan Türkiye tam modernleşmemiş bir demokrasidir. Silahlı kuvvetler bu anlamda hesap verme açısından üstüne düşeni yapmalıdır. Sivil kuruluşları da önemsemelidir. Askerler eğitim ve dini eğitim gibi birçok alanda kendini yetkili görmekte. Silahlı kuvvetler bunlarla halktan saygı görüyor. Bu onları demokratik göstermez."
Türkiye'nin tam anlamıyla demokratikleşemediğinin altını çizen Kretschmer konuşmasında Şemdinli olaylarına da değindi: "Şemdinli belki de buzdağının bir ucunu göstermektedir. Yasal ve kurumsal düzene saygı göstermeyen ve sivil otoritenin kontrolünün dışında olan güvenlik güçleri kendi oyunlarını oynuyorlar. Silahlı Kuvvetler'in üzerine düşeni yapması, demokratik olarak seçilen sivil kurumların isteklerini yerine getirmeleri çok önemli.”
Kretschmer, güvenlik sektörü, özellikle de silahlı kuvvetler üzerinde sivil kontrol sağlanmasının Türkiye'nin AB sürecinde 'kilit' konulardan biri olduğunu vurguladı.
Güvenlik birimlerinin yasal ve kurumsal düzene saygı duymadığını iddia eden Kretschmer, Türkiye'nin AB sürecindeki en büyük zorluğun, halkına, güvenlik organları da dahil olmak üzere, demokrasiye saygı çerçevesinde hizmet sunan istikrarlı kurumlar sunmak olduğu görüşünü ifade etti.
Halkın Meclis'e ve hükümete yönelik saygısının azaldığını belirten Kretschmer, "Meclis'in göstermesi gereken daha fazla cesarettir" uyarısında bulundu.
Org. Büyükanıt’ın konuşmasında eleştirdiği bir diğer isim ise, AB Dönem Başkanı Hollanda’nın Genelkurmay Başkanı Dick Berlijn’di. Berlijn de Kretschmer gibi, konuşmasında TSK’yı eleştirmiş ve siyasi hayatta geri plana çekilmesi gerektiğini söylemişti.
Berlijn, AB'ye ilerleyen Türkiye'de, ordunun farklı bir duruşa hazırlanması gerektiğini söyledi. Türkiye'deki sivil-asker ilişkilerinin AB normları çerçevesinde yeniden şekillendirilmesi mesajını verdi. Türk hükümetinin gerçekleştirdiği reformlara rağmen AB Komisyonu'nun Kasım 2003'te bazı alanlarda daha fazla ilerlemeye ihtiyaç olduğunu açıkladığını hatırlattı ve bu alanlardan birinin silahlı kuvvetlerin demokratik yoldan seçilmiş liderlere bağlı tutulması olduğunu kaydetti.
TSK'nın modern Türkiye'nin kuruluşunda önemli rol oynadığına dikkati çeken Berlijn, "Bu özel konumu da göz önünde bulundurarak, AB, Türk ordusunun siyasette artık farklı bir konuma hazırlanmak zorunda olduğunu düşünüyor'' dedi. Berlijn, Türkiye'de Genelkurmay Başkanı'nın rolünün daha geri planda olması ve savunma bütçesinin TBMM'nin kontrolüne geçmesinin gerekliliğine de dikkat çekti.
Berlijn, Hollanda da dahil çoğu AB ülkesinde genelkurmay başkanının savunma bakanına bağlı olduğunu, buna karşılık Türkiye'de doğrudan başbakana bağlı olduğunu anımsatarak Türkiye'de askerin demokrasi ve laikliğin garantisi olduğu yönündeki anlayışa da "Demokrasinin, askerin rolünün azalmasıyla ya da geri planda kalmasıyla bozulmaması gerekir. Tüm AB ülkelerinde son söz siyasilerindir, Türkiye'de böyle olmasını bekliyoruz" dedi.
Büyükanıt’ın hedefindeki tek Türk ise Meclis Başkanı Bülent Arınç’tı. 23 Nisan’da konuşan Arınç’ın sözleri ‘muhtıra’ olarak algılanmıştı. Büyükanıt, konuşmasında bu sözlere de sert cevaplar verdi. İşte Arınç’ın sözleri:
‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin hazırlanılmasında, Meclis devre dışıdır. İç Güvenlik Strateji Belgesi'nin çete kurmaktan yargılanan kişilerin arşivinden çıkması, devlet ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır. Demokratik bir ülkede "gizli anayasa, kırmızı kitap" asla kabul edilemez kavramlardır.
Bu tanıma itiraz gelmiyorsa bu, bazı kişilerin bilinç altında nasıl bir yönetim biçimi olduğunu göstermektedir Bu algının bazı siyasetçilerin bilinç altında olduğunu da üzülerek görmekteyiz.
Bazı kurumlar, kendilerinin daha üstün olduğunu vehmetmektedir. Artık işlevini yitirmiş, yıllardır sorun üreten bir kurumun kaldırılması, bu kurumdan ve elitist, anti-reformculardan gelen tepkiler tepkiler nedeniyle gerçekleştirilememiştir.
Bülent Arınç, ''dünyada birçok örneği olan laiklik uygulamasının Türkiye'dekine benzer tek örneği Fransa'dır ama orada bile hak ve özgürlükler bizdeki kadar kısıtlanmamıştır. Laikliğe karşı çıkan yok. Laiklik ilkesine 'evet' diyoruz ama burada konuştuğumuz konu, bu ilke nasıl yorumlanacak?
Sonraki açıklamalarında Arınç, katı laiklikle sosyal hayatı cezaevine çevirmek kadar, inançlara müdahalenin de zararlı olduğunu söyledi.