
İŞTE YARGITAY'IN ASKERİ MUHTIRA GİBİ O BİLDİRİSİ
Yargıtay Başkanlar Kurulu, Yeni Anayasa çalışmaları, AKP’ye açılan kapatma davası ve yargıya yönelik müdahaleler konusunda hükümete yönelik eleştiriler içeren sert bir bildiri yayınladı
Yargıtay Başkanlar Kurulu bildirisinde, Cumhuriyetin temel niteliklerinin tartışmalara ve yeni tanımlamalara konu edilmesinden, Yargı erkine yönelik sistemli saldırıların ivme kazanmasından kaygı duyulduğu belirtildi. Tüm bu gelişmelerin yargının bağımsızlığının hazmedilemediğinin göstergesi olduğu ve yürütmeye yandaş, yürütme tarafından denetlenen bir yargı oluşturulmasının amaçlandığı kaydedildi.
Bugün toplanan Yargıtay Başkanlar Kurulu tarafından yayınlanan bildiride, bir yıla yakın süreçte ve özellikle son zamanlarda, giderek artan bir biçimde, Yargı erkine yönelik ve hukuk devleti olma ilkesiyle bağdaşmayan sistemli saldırılar ile Anayasa’nın temel ilkelerinin zedelendiği vurgulandı. Bildiride, “Süreklilik gösteren bu davranışlar, toplumun, çözüm bekleyen sorunlarının ve gerçek gündeminin ötelenmesine, gelişimine harcanması gereken zamanın gereksiz biçimde yitirilmesine neden olur hale dönüşmüştür" denildi.
-YENİ ANAYASA GİRİŞİMLERİ ELEŞTİRİLDİ
AKP tarafından akademisyenlere hazırlatılan Yeni Anayasa Taslağı’na da değinilen bildiride, Anayasanın kimi hükümlerinin yenilenmesi konusunda oluşan genel kabulden yararlanılmak suretiyle bir siyasi görüşün istek ve direktifi doğrultusunda bütünü değiştiren bir taslak hazırlattırılarak, “en doğru ve en çağdaş Anayasaö tanımlamasıyla kamuoyuna sunulduğu ifade edildi. Ancak Anayasaların en geniş toplumsal mutabakatla, tartışma ve uzlaşma ve sahiplenmelerle hazırlanması gerekeceğinin “göz ardı edildiğiöne dikkat çekilerek, “Böylece ilk ciddi gerilim, beklenmedik bir zamanda ve hiç de gerekli olmayan yöntemle gündeme yerleştirilmiştirö denildi.
Taslağın, içeriği itibariyle “lâik cumhuriyet, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığıö temel kavramlarıyla önemli ölçüde çelişmesinin, haklı tepkilere zemin hazırlattığının kaydedildiği bildiride, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun 28 Eylül 2007 tarihli konuya ilişkin bildirisine de yer verildi. Toplumun yoğun ve isabetli refleksinin, anılan taslağın yasalaşması girişiminde duraksama yaşattığı, ancak Anayasa’nın 10. ve 42. maddeleriyle ilgili değişikliklerin engellenemeyen bir hızla yasalaştırıldığı ifade edildi.
-BAŞSAVCI TEPKİ VE HUSUMETE MUHATAP KILINIYOR
AKP hakkında açılan kapatma davasına ilişkin olarak bildiride şu görüşlere yer verildi:
“Tüm gelişmeleri izleyip, değerlendiren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı anayasanın ve yasaların kendisine yüklediği sorumluluğun gereği ve tezahürü olarak yasal yöntemle topladığı kanıtlara dayanmak suretiyle bir siyasi parti hakkında iddianame düzenleyerek Anayasa Mahkemesi nezdinde yargılama ve müeyyide talebinde bulunmuş; ne var ki talebin muhatapları ve onların yandaşları iddianamenin kurumsal olduğu gerçeğini gözardı ederek, akla, mantığa ve hukuka aykırı tavır, söylem ve yazılarla ve hatta çoğu suç teşkil eden davranışlarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı toplumun tepki ve husumetini muhatap kılmaya yönelmişlerdir.
Bu türden davranışların kişisel tatmin duyguları ötesinde, yargılanan siyasi kuruluşa hukuken hiç bir siyasi yarar sağlamayacağı, yargılamanın sonucunu da etkilemeyeceği gözetilmemiş, zaman zaman şiddetini kaybetse de bütünüyle sona erdirilmediği, belki de bilinçli tarzda sona erdirilmek istenmediği gözlenir olmuştur.
TÜRK YARGISI HEDEF GÖSTERİLİYOR
Süreçte, çelişki ve yanlışlıklar sürdürülmüş, açılan davayı Anayasal ve yasal sorumluluk ve yetkinliğiyle hukuka uygun olarak değerlendirilip, sonuçlandıracağında hiçbir kuşku bulunmayan Anayasa Mahkemesinin, her tür etkiden uzak biçimde, yargı yetkisiyle baş başa bırakılması ve sonucun saygıyla karşılanacağı kanısının yaratılması yerine Anayasa’nın 138. maddesi hükmünü göz ardı eder bir sorumsuzlukla, yargıyı etkilemeye yönelik tavır, davranış ve görüş açıklamaları artan bir hızla sergilenmiştir.
Yargı huzurunda kendini ve siyasi teşekkülünü hukuka uygunluk içinde savunmak, ithamların asılsızlığı inancına sahip olunuyorsa kendi karşı kanıtları ve gerekçeleriyle iddiaları çürütmek yerine ’dilediği her şeyi yapabilme yetkisini halktan aldığı’ gibi şaşırtıcı bir inançla yargıyı ve mensuplarını halka şikayet ederek, hedef göstererek, hatta yabancı kişi ve kuruluşların yardım ve katkılarını sağlayarak Türk yargısını etkileme niyet ve gayretine girmek suretiyle açılan kapatma davasında lehe sonuç alma heves ve yöntemleri sıklıkla denenir olmuştur."
YARGI REFORMU TASLAĞI İLE YARATILMAK İSTENEN YARGI ERKİ
Avrupa Birliği Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn’e, “Yargı Reformu Strateji Taslağıönın verilmesinin de eleştirildiği bildiride, şu ifadelere yer verildi:
öAvrupa Birliği genişlemeden sorumlu Komiseri’ne “Yargı Reformu Strateji Taslağıö adıyla bir belge tevdi olunmuş, bu konuda Yargıtay’ca yapılan düzeyli ve hukuki uyarıya hiç de icaplı olmayan biçimde karşılık verilmiş, zamanlaması, biçimi ve içeriği itibariyle kabulü mümkün olmayan böylesi bir taslakla, yürütme erkinin nasıl bir yargı erki yaratmak istediği gün ışığına çıkarılmıştır.
Yargı erkinin geleceğini şekillendirecek böylesine ciddi bir taahhüdün, yargıda reformu geçmişten bu yana ısrarla savunan, tüm toplumca benimsenir nitelik ve nicelikte öneriler saptayan ve bu önerileri de Avrupa Birliği temsilcilerine kabul ettirerek geçmiş tavsiye kararlarına yansıttıran Yargıtay’a sunulmadan, görüş, düşünce ve deneyimlerinden yararlanmadan diğer Yüksek Mahkemelerin ve yargı erkinin sair üst organ ve kuruluşlarının ve mensuplarının görüş ve önerilerinden de yararlanma gereksinimi duymadan Avrupa Birliği yetkilisine verilmesinin Devlet sorumluluğuyla bağdaşmayacağı, hiçbir gerekçeye de sığınılarak açıklanamayacağı ortadadır.
Kaldı ki, yayımlanmış içeriği itibarıyla reform gibi gösterilen ve gerçekleştirileceği Devletçe taahhüt edilen birçok önerinin, yargı bağımsızlığı adına asla kabul görmeyeceği, yoğunluğunun Avrupa Birliği’nin önceki istişare ve ilerleme raporlarıyla ve keza kabul görmüş uluslararası yargı bağımsızlığı kavramlarıyla büyük ölçüde çeliştiği gözlemlenmiştir. Tüm bu gelişmeler, ısrarlı bir biçimde ve sistemli olarak yargı erkinin bağımsızlığının hazmedilemediğinin, tarafsızlığı sağlama adı ve aldatmasıyla yürütmeye yandaş, onu koruyup kollayan ve onun tarafından denetlenen bir yargının oluşturulmasının amaçlandığını belgelemeye yetmektedir.
Hedeflenen budur, ancak asla unutulmamalıdır ki, insanlık tarihi böylesi güdümlü yargı ile varlığını sürdürebilen, bireyini güvenli ve mutlu edebilen ve uygarlık yarışında başarılı olabilen hiçbir millet ve devlete tanıklık etmemiştir.
Yüce Türk ulusu ise bağımsızlığı ve etkinliği eksiksiz bir yargı erkine her zaman layık olmuştur. Yüce ulus adına yargı yetkisini bu görüş ve sorumlulukla kullanmayı sürdüreceğimizi, yargı bağımsızlığının takipçisi olacağımızı saygıyla duyururuz."