Ekonomi
  • 8.3.2006 12:43

KARADENİZ'DE PETROL UMUDU...

Prof. Dr. Korkmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’de sondajlarla yeterince test edilmemiş tek bölgenin Sinop-Sarp arasında kalan deniz tabanı olduğunu belirtti.
      Türkiye’nin jeolojik olarak petrol ve doğalgaz yönünden en önemli sahalarını Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile Trakya’nın oluşturduğunu, bunun dışında kalan ve petrol bulunma ihtimali yüksek olan bölgelerin değişik tarihlerde araştırıldığını ifade eden Korkmaz, "Buralar sınırlı sayıda sondajlarla test edilmiş, ancak ekonomik değerde petrol yatakları bulunamamıştır" dedi.
      Orta Karadeniz’de Boyabat yakınlarında karada, Doğu Karadeniz’de Çayeli açıklarında denizdeki petrol sızıntıların varlığının yıllardır bilindiğini dile getiren Korkmaz, şunları söyledi:
      "Bir sahadaki petrol sızıntıları bazı olumsuzluklara neden olsa bile, bu sahalarda petrolün varlığını gösteren en önemli kanıtlardır.
      Karadeniz’in tabanında petrol bulunabilecek çok kalın tortul katmanlar vardır. Bundan başka bölgesel jeolojik veriler de bu kısımların ümit verici olduğunu göstermektedir. Söz konusu bölgede Hopa HPX-1 adlı kuyuyu delmeden önce gravite, manyetik, sismik çalışmalar yürüten TPAO ve BP, çalışmalar sonucunda petrol ve doğalgaz varlığını gösteren önemli veriler elde etmişti." Bir bölgede petrol veya doğalgazın varlığından söz edebilmek için öncelikle petrolü oluşturan bir kaynak kaya, petrolü saklayan hazne (rezervuar) kaya ve o kayanın üzerini örten geçirimsiz örtü katmanları ile petrolü tutan bir yapının bulunması gerektiğini kaydeden Korkmaz, "Karadeniz’in tabanında yaklaşık 5-6 kilometre kalınlığında tortul katmanlar bulunmaktadır. Yürütülen gravite, sismik ve manyetik çalışmalar sonucunda bu katmanların ve yapıların varlığı belirlendi" diye konuştu.
     
     HOPA AÇIKLARINDAKİ SONDAJIN SONA ERMESİ
      Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Chevron (Unocal Türkiye) ve BP Exploration Türkiye’nin, 18 Temmuz 2005’de Hopa açıklarında başlattıkları arama sondaj çalışmalarında, Hopa HPX-1 kuyusunda, deniz yüzeyinden yaklaşık 4 bin 700 metre derinliğe ulaşılarak arama yaptığını ifade eden Korkmaz, sondajın sonucuna ilişkin resmi bir açıklama yapılmadığına dikkati çekti. Korkmaz, şunları kaydetti:
      "Hopa açıklarında yapılan sondajın sona ermesi ve sondaj gemisinin bölgeden ayrılması kuyudan petrol çıkmadığı anlamına gelmektedir. Ancak bilinmeyen bir bölgede (petrol yok) denebilmesi için en az 5-6 arama kuyusunun açılması gerekir. Açılan ilk kuyudan petrol çıkmaması, bizi ümitsizliğe sevk etmemelidir. Dünyada bu oran 10 kuyu ile 20 kuyu arasında değişmekte, bazen delinecek kuyu sayısı
      daha da fazla olabilmektedir. Dolayısıyla kesin sonuç alınabilmesi için mutlaka yeni arama kuyuları açılmalıdır."
     
     "PETROL ARAMA ÇALIŞMALARI MUTLAKA SÜRDÜRÜLMELİ"
      Prof. Dr. Korkmaz, Sinop-Sarp arasındaki deniz tabanının denizin ortasından geçen ekonomik hattın Türkiye tarafında kaldığını, bu alandaki su derinliğinin 2 bin metre dolayında bulunmasının dezavantaj oluşturduğunu söyledi.
      Söz konusu su derinliğinin hem arama, hem de işletme maliyetlerini artırdığını belirten Korkmaz, şöyle devam etti:
      "Hopa-Sinop arası, çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Bölgesel jeolojik veriler ve petrol sızıntıları bölgenin ümitli olduğunu göstermektedir. Denizdeki petrol sızıntıları çok önemli ipuçlarıdır.
      Dolayısıyla Doğu Karadeniz’de yürütülen petrol aramalarına yeterli kaynak ayrılmalı, çalışmalar sürdürülmeli ve en az 10 arama kuyusu açılmalıdır." Korkmaz, söz konusu sahada petrol bulunması halinde bunun işletme maliyetinin en az arama maliyeti kadar yüksek olacağını da sözlerine ekledi.
     
     PROF. DR. NURETTİN SONEL
      Ankara Üniversitesi (AÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Prof. Dr. Nurettin Sonel ise Karadeniz havzası ve Sinop-Boyabat havzalarının farklı havzalar olarak değerlendirildiğini söyledi.
      Sinop-Boyabat havzasında 1988-1993 yılları arasında petrol ana kaya ve hazne kaya özellikleri, havzanın jeolojisi gibi konularda 11 bilimsel çalışma yaptıklarını belirten Sonel, bu araştırmalarla petrol kaynak kayası ile hidrokarbon potansiyelinin varlığını laboratuvar analiz çalışmalarıyla kesin olarak belirlediklerini vurguladı.
      Özellikle Boyabat ve çevresindeki çalışmalarda bu bölgenin petrol bulundurma özelliğinin çok yüksek olarak görüldüğünü ifade eden Sonel, şöyle konuştu:
      "Ayrıca Boyabat havzasında oluşan petrolün yeryüzüne kadar kırıklar boyunca çıktığı görülmektedir. TPAO’nun burada açmış olduğu kuyularda sağlıklı bir sismik çalışmayla birlikte yeraltı jeolojisi çalışmalarının yapılmamış olması nedeniyle olumlu bir sonuca varılamamıştır. Özellikle Boyabat civarında petrol birikmesine müsait bir yapı üzerinde sondaj yerinin hatalı verilmesi nedeniyle sonuç olumsuz çıkmıştır. Boyabat havzasında petrol oluşumunun varlığı kesin olarak ispatlanmış olmasına rağmen, sismik ve yeraltı jeolojisinin aydınlatılmasına yönelik çalışmaların eksikliği sonucun olumsuz olmasındaki başlıca faktördür."
     
     KARADENİZ HAVZASI
      Karadeniz havzası değerlendirilirken çevre ülkelerini de göz önünde bulundurmak gerektiğine dikkati çeken Sonel, "Özellikle Rusya, Ukrayna ve Romanya kıyılarında denizde açılan kuyularda petrole rastlanmış ve uzun zamandan beri petrol üretimi yapılmaktadır. Bu da Karadeniz havzasında petrolün varlığının yüzde yüz kanıtı olarak görülmektedir" dedi.
      Karadeniz’in Türkiye tarafında ise bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmaların olumlu sonuç vermediğini, en son Hopa açıklarında yapılan ve büyük ümitler bağlanan çalışmaların sonucunun henüz kamuoyuna açıklanmadığını söyleyen Sonel, "Karadeniz havzasının Rusya, Ukrayna ve Romanya taraflarında yapıların tektonik bakımından fazlaca deforme edilmedikleri görülmektedir. Fakat Türkiye tarafı oldukça deforme edilmiştir. Burada yapıların bozulmuş olma ihtimali kuvvetlidir" diye konuştu.
      Karadeniz havzasının Türkiye tarafında petrol oluşturmaya uygun kaynak kaya potansiyelinin varlığının bilindiğini, ayrıca deniz yüzeyindeki petrol emarelerinin de Karadeniz’de petrolün varlığını gösteren kesin deliller olduğunu belirten Sonel, şunları kaydetti:
      "Ancak Karadeniz’de özellikle deniz içerisinde petrol arama çalışması yapmak, uygun yapıları belirleyebilmek ve buralara sondaj yapmak son derece zordur. TPAO’nun aramaları Karadeniz üzerinde yoğunlaşmıştır. Karadeniz’de yakın bir gelecekte çok zengin petrol yataklarına ulaşılacağı ümidini taşımaktayız. Ancak Karadeniz havzasının Türkiye tarafında petrolün birikebileceği yapıların varlığının kesin olarak belirlenebilmesi için sağlıklı bir deniz sismik çalışmasına ihtiyaç vardır."

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 09:51

İLGİLİ HABERLER