Gündem
  • 11.7.2004 12:34

KIZ KARDEŞİ YUNAN ASKERLERİ TARAFINDAN ÖLDÜRÜLEN TÜRK SUBAYI YUNANLI GENÇ KIZA NASIL KOL KANAT GERDİ?

''Bana hiçbir zaman esirin ya da savaş ganimetin gibi davranmadın. Misafir gibi ağırladın. Günlerce bir kapının ayırdığı bitişik iki odada uyuduk. O kapıyı hiçbir zaman kilitlemeyi düşünmedim. Sen nezaket örneği verip, anahtarı her zaman kapının üzerinde bırakıyordun. Ben ise sadece genç kız utangaçlığı ile kapıyı kapatıyordum''.. ''Sen o kadar gençtin ve ben o kadar genç. Bana kutsal bir şeymişim gibi saygı gösterdin. Yegâne insanlık, iyilik ve nezaket örneği gibi sana taptım. Hiçbir zaman korkmadım senden. Egemen olmanın bütün haklarından yararlanabilirdin ama yapmadın. Sen bir koruyucu melek, bir ağabey, bir dost, bir insan gibi her zaman yanı başımda durdun. O anları, o saatleri, sevginin o güzel parıltılarını kalbimin derinliklerinde saklıyorum''.. ''Zaman geçtikçe ruhunun derinliklerine girmeye çalışıyorum. Yanında yaşadığım masala mantıklı bir izah şekli arıyorum. Sen meleksin, kanatsız bir melek''.. Bu satırlar, Yunanistan Dışişleri Bakanı Petros Moliviatis'in annesi Agapi tarafından 1922 ve 1923 yıllarında Türk subayı Kemalettin'e yazılan mektuplarda yer alıyor. Elimi uzattım, 'Gel' dedi Bu mektuplar, adres olmadığından hiçbir zaman sahibine ulaşmadı ama ''10 Günün Günlüğü'' adlı kitapta ölümsüzleşti. Agapi Moliviati, kitabında Kurtuluş Savaşı dönemindeki günlerini, Ayvalık'ta hayatını kurtaran Kemalettin'le tanışmasını (Kemaledin diye yazıyor), Türk subayının kendisine ve ailesine ne kadar iyi davrandığını, sıkı dostluklarını, ayrılmalarını anlatıyor. Agapi, gemiye binerek Yunanistan'a gitmek isterken esir alınan ağabeyi İlias'ı (Venezis - ünlü yazar) bulmak için ümitsiz ve başıboş dolanırken Kemalettin'le tanışıyor. Agapi o anı şöyle anlatıyor: ''Hiç gücüm kalmamıştı. Sanki komadaydım. Müşfik bir sesle irkildim: Hasta mısın... Acılar içinde kıvranan ruhum adeta bir melekle karşılaştı. Sarı kıvırcık saçları, hüzün dolu mavi gözleri vardı. Mutlaka Türk değildi. Ama Türkçe konuşuyordu. Bana kimsin diye sorduğunda ürktüm. Elimi uzattım, doğrulmama, ayağa kalkmama yardımcı oldu. 'Gel' dedi. Elimi tuttu yürümeye başladık. Karşı koyacak gücüm yoktu. Kaderimdi her şey.'' Kemalettin, evine kadar Agapi'ye refakat eder. Ancak, evde ve mahallede kimse yoktur. Moliviati, ''Yanımdaki tek insan ilk kez az önce gördüğüm bir yabancı. Bir Türk... Bir düşman. Tanrım bu ne kötü kader'' diye düşünür. Hikâyenin bu noktadan sonraki bölümünde, şüphe ve korku dağılıyor. İmza: Agapi - Zehra Agapi Moliviati, Türk subay Kemalettin'le ilgili anılarını 1981'de ''10 Günün Günlüğü'' adıyla yayımlattı. Bugün artık kitapçı raflarında bulunmayan kitap, ''Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü''ne layık görüldü. Ancak, Türk - Yunan ilişkilerindeki gergin dönemin etkisiyle de Atina'da büyük ilgi görmedi. 141 sayfalık kitaptaki mektuplarda hep ''Agapi - Zehra'' imzası var. Çünkü, Türk subayı Kemalettin, Ayvalık'ta hayatını kurtardığı Agapi'ye, Yunan askerleri tarafından öldürülen kız kardeşi ''Zehra''nın adını takmıştı. 'Aşılanan bütün kötülükler silindi' Agapi hikâyesini anlattıktan sonra Kemalettin, Agapi'nin babasını kısa sürede bulur, ikisini evinde misafir eder. Agapi Moliviati, o günleri kitabında, ''Bu insanın iyiliği ve kalbinin güzelliği o kadar çok ki, ailelerimizin ve öğretmenlerimizin aşıladıkları onca kötülükleri bir anda siliyordu'' diye anlatıyor. Agapi, annesini ve diğer kardeşlerini de bulur. Onları Yunanistan'a gönderip ağabeyi İlias'ı bulmak için babasıyla Türkiye'de, Kemalettin'de kalır. Kemalettin, büyük sırrını açıklıyor Bir gün Kemalettin, Agapi'ye müjdeyi verir: ''Sen, baban ve esir kardeşin yarın buradan gidiyorsunuz. Kardeşini hapisten bizzat gidip alacağım. Üçünüzü de yarın hareket eden gemiye bindireceğim. Kimse bir şey fark etmeyecek.'' Aynı günün gecesi Kemalettin büyük sırrını da Agapi'ye açıklar: ''Benim kimsem yok. Sizin askerler ailemi öldürdü. Kız kardeşim Zehra'yı da. Sizlere de aynı şeyleri yapacağıma dair Kuran'a el basmıştım ama yapamadım.'' 'Beni ilk kez öptü ve gemiye bindik' Agapi Moliviati, ayrılık gününü şöyle anlatıyor: ''Kemalettin, gitmezsek bizi öldüreceğini söyledi. Başka çaresi yoktu. Eğer yakalansaydık savaşta düşmanları barındırdığı için ölüm cezasına çarptırılacaktı. O gün beni ilk kez iki yanağımdan öptü. Evden nasıl çıktık, gemiye nasıl bindik, hatırlamıyorum.'' Agapi Moliviati, babasıyla Midilli Adası'na geçtikten 14 ay sonra ağabeyi İlias'a kavuştu. Ancak Kemalettin'den hiçbir zaman haber alamadı. milliyet Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:33

İLGİLİ HABERLER