Köşk yazarlığı can çekişiyor...
Yıl 2000...A. Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanı seçilmesi nedeniyle yazdığım bir yazıda köşk yazarlarının zor durumda kalacaklarını yazmıştım.
Galiba dediğim çıkıyor; Hürriyet gazetesinde Şükrü Küçükşahin 'Sezer'i İzlemenin Dayanılmaz Yalnızlığı' başlıklı yazısında adeta küçük bir imdat çığlığı atıyordu dün.
Cumhurbaşkanı'nın geçen haftaki Ukrayna gezisini sadece 4 gazeteci (ikisi TRT ve AA muhabirleri) izlemişti. Katılan gazeteciler sayılarının azlığından ötürü kendilerini 'küçük bir ülkenin gazetecisi gibi' hissetmişlerdi.
Gazeteciler artık Cumhurbaşkanlığı gezilerine gelmek istemiyorlardı. Küçükşahin'e göre bunun nedeni 'Sezer'in basına son derece kapalı' olmasıydı.
Yazarın düşüncesine saygım sonsuz ama başka olasılıklar da var gibi geliyor bana..
Bu sonuçta, meslektaşlarımızın ülkenin önemli sorunlarını kapı önlerinde ayaküstü soru ve cevaplarla çözümleme alışkanlığının da rolü var.
Sezer kimseyi yanına yaklaştırmıyor, özel uçağına almıyor. O zaman karada, denizde, havada, gölde ve derede demeç alınamıyor.
Sayın Sezer duygu ve düşüncelerini kendine saklıyor.
Oysa o duygu ve düşüncelerden ne manşetler çıkardı. Örneğin 'işler iyi gitmiyor' dese, kıyamet kopardı.
Hele Başbakan da cevap vermişse, tadından yenmezdi.
* * *
Cumhurbaşkanımız yazılı demeçler vermeyi tercih ediyor ki, bunun bizim gazetecilik anlayışımızda hemen hemen hiçbir önemi yoktur. Yazılı metinde Sayın Cumhurbaşkanının o andaki duyguları, ne olacak memleketin hali durumları, eşiyle arasının nasıl olduğu, çayı-kahveyi şekerli mi, şekersiz mi içtiği gibi konuların hiçbiri olmaz.
Ayrıca yazılı metinde 'ağızdan laf alınmaz'.
2000 yılı öncesinde yaşananları anımsayalım: Tanınmış köşk yazarlarını özel uçağa almalar.
Cenaze törenlerine götürmeler.. Kral'ın mezarının yanında abdestsiz namaza durmalar..
Otel odalarındaki kakara kikiri'leri ciddi yorum niyetine yazmalar.
Uçakta tehlike yaratma pahasına başına üşüşmeler..
Sarmaş dolaş röportajlar..
Bulutların üzerinde söyleşiler..
* * *
Bu söyleşilerde ne mi konuşulurdu? İncir çekirdeğini doldurmayacak şeyler..Hiç aklımdan çıkmaz; bir keresinde şimdi 'Rahmetli' olan bir cumhurbaşkanımız Yeni Zelanda'dan dönüyordu. Gazetecilere yerden 10 bin metre yükseklikte 'patlattığı' demeçte 'Yeni Zelanda'nın koyun nüfusunun insan nüfusundan daha fazla olduğu bilgisini' vermişti.
Diğer gezilerden ne elde edildi? Bunun muhasebesini yapmak çok zor olmakla birlikte bazı işaretler yok değil.
Sezer seçilene kadar hangi uluslararası sorunumuz çözüldü?
İnsana 'yalnızlık duygusu' vermekle birlikte bazı zıpırlıklar da bitti.
Kebabçı dükkanı açmalar..
İmar izni alınmamış arazide fabrika temeli atmalar..
Türkmen kepengi, kazak papağı giymeler vb..
(YALÇIN PEKŞEN/ AKŞAM)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:13