
'KRİZİN FATURASINI SEÇİMDEN SONRA ÇOK AĞIR ÖDETECEKLER!..'
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Türkiye'de son bir yılda 1 milyon kişinin işsiz kalması sosyal bir faciadır. Türkiye büyük bir bunalım yaşıyor ve bu bunalım, dünyada yaşanılanın çok daha ötesinde" dedi.
Baykal, partisinin Mersin İl Başkanlığı tarafından 'Önce İş, Önce Ahlak, Önce İnsan' sloganıyla Metropol Miting Alanı'nda gerçekleştirilen mitingte halka seslendi.
Çiftçinin, esnafın, işçinin, işsizlerin, emeklinin ve iş adamlarının sorunlarına dikkat çeken Baykal, Türkiye'nin, dünya ölçeğinde kendisine benzer yapıdan olan 32 ülke arasında, işsizliğin en yüksek olduğu ikinci ülke konumunda olduğuna dikkat çekti. 500'den fazla işçi çalıştıran 350 büyük fabrikanın yarısının kapandığının altını çizen Baykal, bunun yanında da başta otomotiv, tekstil ve inşaat olmak üzere tüm sektörlerin çok büyük sıkıntının içinde olduğunu, her geçen gün artan işsizliğin de ülke borçlarının ödenmesini zorlaştırdığını savundu.
Baykal, "Şimdi işten atılan insanlar karşısında, onların kredi kartları borçlarını ödeyememesi karşısında şaşırdılar kaldılar. Başbakan diyor ki; 'Borcu olanlar, ahlaksız olanlardır'. Kredi kartı borcunu ödeyemeyen 600 bin insan var, bu gerideki bir yılın rakamı. 2009 yılı sonunda bu rakam; 1.5 milyona yükselecek. Bu çok ciddi bir manzara. 'Bunlar ahlaksızdır' diyen Başbakan, onların sorumluluğundan çıkamaz. Ne demek ahlaksız? O insan işi varken, kendisine bir harcama düzeni koymuş. Ama sonra işten atılıvermiş ve kredi kartı borcunu ödeyemez hale düşmüş. Bu insana ahlaksız denir mi? İşsiz kalmanın ne demek olduğunun farkında mı Başbakan? İşsiz kalmanın ne anlama geldiğini biliyor mu?" diye konuştu.
Türkiye'de son bir yılda 1 milyon insanın işsiz kalmasını 'sosyal bir facia' olarak nitelendiren Baykal, global krizin kapıda olduğunu ve Türkiye'nin çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya kaldığını dile getirdi. Baykal, işten çıkartılanların sayısının da her geçen gün arttığını ve ülkenin büyük bir bunalım yaşadığını ve bu bunalımın da dünyada yaşanılanın çok daha ötesinde olduğunu iddia etti. "Kriz Türkiye'yi teğet geçti. Türkiye'de hamdolsun bir şey yok" şeklinde özetlenebilecek lafların da avuntudan başka bir şey olmadığını savunan Baykal, gerçeğin görünenden çok daha acı olduğunu kaydetti.
DENİZ FENERİ DAVASI
'Deniz Feneri' ile ilgili olarak Baykal, yaşanılanların sıradan bir yolsuzluk olayı olmadığını savundu. Her ülkede yolsuzluklar olabileceğini ve bu durumda yolsuzluk yapanın karşısında adaletin ve kanunun çıktığını belirten Baykal, devletin savcısının da gerekeni yaptığını ancak Türkiye'de durumun çok farklı olduğunu ve bugün gelinen noktada ülkedeki yolsuzlukların bireysel ve ferdi bir olay olmaktan çıktığını ileri sürdü. 'Deniz Feneri' ile ilgili olarak Almanya'da açılan dava dosyasının geç gelmesini eleştiren Baykal, "Dosya, Almanya'nın işi. O suçu işleyenler bizim vatandaşımız, o yolsuzluğa kurban olanlar bizim vatandaşımız. O parayı Türkiye'ye taşıyanlar bizim vatandaşımız. Türkiye'de kurulan şirketler bizim şirketler. Alman Hükümeti, oradaki suçu takip ediyor, cezalandırıyor sen de çıkıp Almanya'ya yazı yazıp; 'Dosya gelsin' diyorsun. Almanya'dan gelecek dosyayı ne yapacaksın? O dosyanın gelmesi seni ne işin olabilir? Senin jandarman yok mu, polisin yok mu, savcın yok mu, hakimin yok mu, kanunun yok
mu, mahkemen yok mu, hukukun yok mu, vicdanın yok mu senin? Olay bizim olayımız. Bizim hükümetimiz dosyanın gelmesi için yazı yazıyor. Almanya'da o dosyayı kaplumbağanın sırtına yükleseydiniz, şimdiye kadar çoktan Türkiye'ye gelmişti" dedi.
Deniz Feneri ilgili dava dosyasının Türkiye'ye getirilmesine karşın bugüne kadar hiçbir şey yapılmadığını, dosyanın tercüme edildiğinin altını çizen Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sen o dosyaya mecbur musun? Olay belli, suçu kimlerin işlediği de belli. Çağırtsana şunları, bir ifadelerini alsana. Bunların şirketlerine bir gitsene. İncelesene hesaplarını. Almanya'daki şirket çifte muhasebe tutuyormuş. Birisi kendisi için, diğeri de Türkiye için. Gitsene üstüne."
TUNCELİ'DEKİ BEYAZ EŞYA DAĞITIMI
Tunceli'de Valilik kanalıyla beyaz eşya ve koltuk takımı dağıtımıyla ilgili olarak da Baykal, Türkiye'de demokrasi tarihinde böylesi bir olayın yaşanmadığını, söz konusu dağıtımların yoksullukla mücadeleyle bağlantısının olmadığını savundu. Başbakan Erdoğan'ın, çocuklara oyuncak dağıttığına dikkat çeken Baykal, "Sen o çocuklara oyuncak dağıtacağına babalarına iş ver iş" dedi.
"Şimdi çıkıp da 'İzmir'i, Çankaya'yı alacağız' diyorlardı. Ama Mersin'i söylemeye cesaret edemiyorlardı. 'Mersin'i alacağız' diyemiyorlardı" diyen Baykal, "Şimdi unuttular bu söylemleri. Çünkü İzmir'i de, Çankaya'yı da almak söyledikleri kadar kolay bir şey değil. İzmir de, Çankaya'da kendisine ve geleceğine sahip çıkıyor, CHP'ye sahip çıkıyor. Bunları gördüler, şimdi kendilerine yeni hedefler belirlediler. Nedir hedef? Tunceli'yi alalım. Nereden çıktı, niye Tunceli? Biliyorsunuz, Tuncelili siyasetçi çıktı, İstanbul'da fırtına gibi esiyor. Kemal Kılıçdaroğlu, Biri İstanbul'da fırtına gibi esiyor, İstanbul'u sarsıyor, bunu gördüler. Diğeri de Başbakan'ın çok aziz dostu Kamer Genç. Şimdi onun cevabını verecek memleketinde. Vatandaşı tehdit ederek, rüşvet vererek seçim alınamayacağını anlayacaklar" diye konuştu.
GLOBAL EKONOMİK KRİZ
Dünya ölçeğinde yaşanan krizin Türkiye'yi de etkilediğini ancak bu durumun farkına varılamadığını ve gereken önlemlerin alınmadığını ileri süren Baykal, kendilerinin krizle ilgili gece-gündüz demeden çalıştıklarını ve çözüm yolları aradıklarını, bu kapsamda da alınması gereken önlemlerle ilgili olarak 7 maddelik bir paketi gündeme taşıdıklarını anlattı. Krizle ilgili söylemlerinin 6 ay önce dikkate alınmadığına işaret eden Baykal, şöyle konuştu:
"Nihayet yaşananların farkına vardılar. Başbakan çıkıp, 'Ne biliyorsan söyle. Uygulamazsam siyaseti bırakacağım' dedi. Hemen ertesi günü çıktım 7 tedbir söyledim. Geçen Eylül'den beri krize karşı tedbir almaya çağırıyorum, duymazlıktan geldi. Ama 6 ay sonra Mart'ta nihayet iş bütün ağırlığıyla çıkınca, bana çıktı dedi ki; 'Ne biliyorsan söyle, uygulamazsam siyaseti bırakacağım.' Çıktı en ağır üslupla hakaret etmeye başladı. Kardeşim tedbiri sen istedin ben söyledim, uygularsın uygulamazsın niye tehdit ediyorsun. Şimdi aradan 2 hafta geçti, bir de ne gördüm, dün bizim teklifleri yavaş yavaş hükümet bunları düşünüyor diye söylemeye başladılar. Kardeşim 6 ay sonra mı aklın başına geldi, biz söylediğimizde niye hemen harekete geçmedin?"
AK Parti Hükümeti'nin yerel seçimlerin sonuna kadar ekonomik krizle ilgili gelişmeleri idare etmek istediğini savunan Baykal, seçimden sonra Türkiye'nin çok daha ağır şartlarla karşılaşacağını, krizin faturasının millete çok ağır ödetileceğini ileri sürdü.