Medya
  • 20.11.2002 14:25

KÜRŞAT BAŞAR STAR'A VEDA ETTİ

KAYNAK : Haber Vitrini Kürşat Başar Bir veda yazısı İstasyonları sevmem. Şehirlerarası otobüs terminallerini, hava alanlarını... Ayrılıkları ve veda sahnelerini sevmem... Romanlarımda cümleler hep virgüllerle uzar. Kahramanlarım bir türlü kesin kararlar veremezler. Hayatın akışını değiştirebilecekmiş, sona varmayacakmış gibi bir labirentin içinde dolaşıp dururlar... Oysa hayat kesin dönemeçlerle, sonlarla, vedalarla, noktalarla dolu... Zamanı geldiğinde ne kadar kaçarsak kaçalım onlarla yüzleşmek zorunda kalırız. Ama her son aynı zamanda (hep söylendiği gibi) yeni bir başlangıcın işareti sayılır. Bu, buradaki, star Gazetesi'ndeki son yazım. Yaklaşık dört yıl süren bir serüvenin son yazısı... Her gazete bir serüvendir. İlk baskının kokusunu aldığınız, mürekkebi kurumadan elinizde ilk sayıyı tuttuğunuz günden yıllar sonra nereye varacağını bilemediğiniz bir serüven... Tıpkı kişisel hayatlarımız gibi... Ve gazetelerle bağlantımız da yavaş yavaş gelişen bir dostluk gibidir. Yıllar içinde bizi kendine bağlayan ya da karmaşık bir hayat çizgisinin içindeki başka şeyler gibi yitip giden... Gazete aynı zamanda bir sihirdir. Eğer o sihri taşıyorsa yaşar yoksa daha ilk günden anlaşılır. Bazen yola çıktığınız düşünceden çok farklı bir gazeteyle karşılaşırsınız. Bazen sandığınızdan, tasarladığınızdan çok daha iyi bir gazete yaparsınız. Bazen bir gazete çıktığı günden yıllar sonra bambaşka bir biçim kazanır. Yıllarla büyür, gelişir, kendi yolunu çizer. Gazeteyi yalnızca patronlar, gazeteciler ve yazarlar yapmaz. Okurlar da zamanla ona yön verir. Bu gazete bir sihirle çıktı. Yepyeni bir kulvar açtı. Birçok engele ve itiraza rağmen kendi okurunu buldu. Onun için yıllar içinde değişse de yoluna devam edecektir. Yazarlar için belki de en önemlisi, özgür olabilmektir. Bir yazar şu ya da bu nedenle özgür olmadığını, düşüncelerini, inandıklarını, ilkelerini aktaramadığını hissettiği anda yazılarının hiçbir anlamı kalmaz. Ben ilk günden bu yana, hoşlarına gitsin ya da gitmesin yazdığım bir tek satıra bile karışmayan star Gazetesi'nin yönetimine teşekkür etmek istiyorum. Ve tabii gazetenin vitrininde görünmeyen ama bütün cefasını çeken yazı işlerine de teşekkür ediyorum. Bir de beni yalnız bırakmayan, bütün bunların aslında suya yazılmış satırlar olmadığını hatırlatmak için kendi hayatlarından birkaç dakika ayırıp tepkilerini dile getiren, beğenilerini söyleyen okuyuculara da teşekkür ediyorum. Dört yıl dedim ama bu dört yılda hem gazetenin varoluş mücadelesi vardı hem de Türkiye'nin yaşadığı fırtınalı günler... Depremler... Politik çalkantılar... Kriz günleri... Hepsini burada yaşadık... Birlikte... Kimi zaman heyecanla, kimi zaman öfkeyle, kimi zaman üzüntüyle, kimi zaman keyifle, umutla... Bir yabancı gazeteci dostum, böyle bir ülkede yazar olmanın pek hafife alınacak bir şey olmadığını, hayatın bütün sorunlarıyla böylesine iç içe yaşamanın onlar için çok uzak bir duygu olduğunu söylemişti. Gerçekten de öyle... Biz onlar gibi mesleğimize profesyonel gözlüklerle bakamıyoruz. Onun için daha duygusalız. Kimimiz öfkeyle yazıyor, kimimiz acıyla, kimimiz zehirle... Ama mutlaka duyguyla... Kulisin tozunu bir kez yutan oyuncular gibi yazarlar da bir kez başladıkları bu serüvenden, sözcükleri bir araya getirme ve düşündüklerini söyleme saplantısından kolay kolay vazgeçemezler. Onun için bir gün bir yerde mutlaka yeniden buluşuruz. Ben şimdi gidiyorum, siz sakın gazeteleri yalnız bırakmayın. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:42

İLGİLİ HABERLER