"Kürt, Türk'ün, Türk de Kürt'ün karşıtı değil"
MARDİN - Güler, Milliyet Gazetesi tarafından bir otelde düzenlenen "Geleceğe Yatırım, Türkiye'ye Yatırımdır Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, çözüm sürecinin gündeme gelmesinden itibaren bölgede büyük bir yatırım talebi başladığını belirterek, birçok yatırımcının Mardin'e gelmek istediğini söyledi.
Söz konusu talebin bölge insanına duyulan güvenle doğrudan ilgili olduğunu vurgulayan Güler, "Dikkat ederseniz, çözüm sürecindeki halk desteği için yapılan anketlerde bu bölge yüzde 80'lerin üzerinde görülüyor. Ben bunun gerçeği yansıttığına inanmıyorum. Ben bu desteğin yüzde 90'ların üzerinde olduğuna inanıyorum" ifadesini kullandı.
-"Kürt, Türk'ün, Türk de Kürt'ün karşıtı değil"-
Sıkıntıları çözerken, sebepleri gözardı edemeyeceklerine dikkati çeken Güler, hangi etnik köken olursa olsun herkesi eşit, saygıdeğer ve hukuktan en çok, eşit şekilde yararlanacak vatandaşlar görmek gerektiğini vurguladı.
"AK Parti'nin demokratik açılım anlamında birçok düzenlemeyi getirdiğini gözardı etmememiz lazım" diyen Güler, "Yoruma açık bir şeyler söylemek istemiyorum ama açık söyleyeyim. Kürt, Türk'ün, Türk de Kürt'ün karşıtı değil. Yani birbirlerine sorun yaratan onlar değil ama o işi yapanların temelinde ceberut devlet anlayışı, tepeden inme demokrasi anlayışı ve demokratik olmayan devlet yapısı olduğunda anlaşmamız lazım" şeklinde konuştu.
Güler, Mardin'de insanların yüzlerce yıldan bu yana etnik yapılarını düşünmeden birbirlerini anlayarak, değerlerine saygı göstererek yaşadığını vurgulayarak, "Keşke bu anlayış bütün Türkiye'ye, bütün dünyaya hakim olabilse" dedi.
Mardin'i çözüm sürecinde Türkiye'ye ve dünyaya model gördüklerini dile getiren Güler, şunları anlattı:
"Mardin'in önemli bir potansiyeli var. OSB'de genişleme sahasında çok değerli yatırımlar geldi ve ikinci OSB'yi açıyoruz. İnşallah huzur ortamından sonra Midyat, Nusaybin ve Kızıltepe'de de yeni OSB'lerle bu alanı genişletebileceğiz. Buradaki istihdamın bu insanlar arasında çok daha güzel sonuçlar getireceğine inanıyoruz. Sorunların elbette geçmişte yaşanan çok önemli sebepleri var ama daha çok demokrasiyle bunları aşabiliriz. Türkiye, ilk anayasayı bir kenara bırakacak olursak, bir anayasayı doğrudan doğruya milletin yaptığı bir süreci yaşamadı.
Bu fırsatın iyi değerlendirilmesi lazım. AK Parti, öyle bir anayasanın çıkması için özel gayret sarf ediyor ama aynı gayreti diğer siyasi partilerden görmemiz mümkün değil. Ben biliyorum ki ortaya çıkacak anayasa, bütün kesimleri kucaklayabilecek, hiçbir kesimi dışlamayacak, devleti sahiplenebileceği bir ortam yaratacak. Biz bunu sağlayabiliriz."
-"Millet ile yapılan bir mutabakattır"-
"Öncelikle çatışmasızlık ve eylemsizlik süreci, daha sonra Türkiye dışına çıkarılma ve çıkma, ardından silahların bırakılması gibi bir süreç üzerinde mutabakat var" diyen Güler, şunları söyledi:
"Bana göre bu, milletle yapılan bir mutabakattır çünkü insanlar artık Türkiye'de huzur ortamının gelmesini istiyor. Çözüm süreci, gerçekten de geleceğe umutla bakmamızı gerektirecek kadar önemli ve büyük bir süreç. Toplumun her kesimine bunu anlatmak kolay değil. Dünyanın hiçbir yerinde bu sorunlar, bu kadar iç politikaya, siyasete malzeme yapılarak, çözülmemiş. Bizim öyle de bir sorunumuz var.
İngiltere ve İrlanda konusunu inceleme fırsatımız oldu, başka yerdeki konuları da. Bir kere bunu genel bir mutabakat ile bir devlet meselesi, hepimizin ortak bir meselesi gibi algılayıp, yaklaşmamız lazım ama görüyoruz ki maalesef şu aşamada öyle bir şansımız görülmüyor. Buna rağmen biz bu konuda samimi bir gayretle bu işi yürüteceğiz."
Güler, çözüm sürecinde her kesime görev düştüğünü vurgulayarak, "Bu konu sadece AK Parti ve BDP'nin veya belli bir kesimin görevi değil. Burada hepimizin risk üstlenmemiz ve elimizi taşın altına koymamız lazım" dedi.
Siyasi partilerin çözüm üretmemesi halinde marjinal grupların çözüm üretmesinin gündeme gelebileceği uyarısında bulunan Güler, sözlerini şöyle tamamladı:
"O zaman o marjinal grupların üreteceği çözümden Türkiye'ye fayda gelmez. Herkesin, özellikle siyasi partilerin Türkiye'nin geleceği ile ilgili görüşleri mutlaka olmalıdır. Karşı çıkmak yetmez. Karşı çıkarken bunun yerine neyi koymak istediğinin açıkça belirtilmesi lazım. Bu işin dışında hiçbir parti kalamaz. Bu işin dışında kalan partiyi millet tasfiye eder çünkü milletin beklentisi, bu çözüm sürecinde bu işin samimi bir gayretle götürülmesidir.
Kimse 'Ben bu işin dışındayım' diyemez. Hangi yörenin milletvekili olursa olsun. Ben Mardin milletvekiliyim ama bütün Türkiye'deki seçmenlerin temsilcisiyim. Hangi milletvekili olursa olsun bu süreçle ilgili mutlaka iradesini ortaya koymalıdır. Karşı çıkanları, bu sürecin yanında olanları millet elbette ki değerlendirecektir."