Yaşam
  • 13.9.2007 10:03

KUŞ BEYİNLİ ‘DEHA’ ÖLDÜ

Bu yıl, Brandeis Üniversitesi’ndeki eğitmenlerinin katılımıyla 31’inci yaşını kutladı. Yeni hedefi ise toplama ve çıkarma yeteneğini ortaya çıkaracak bir çalışmaya başlamaktı. Ancak o, ortalama 60 yıl yaşayan türdaşlarına uymayarak önceki gün hayata veda etti.

Ömrünün büyük kısmını ABD’nin Massachusetts Eyaleti’nde geçiren Alex’i Prof. Dr. Irene Pepperberg başkanlığındaki bir ekip eğitti. Önce saymayı öğrendi. Tepsi içine konulan nesneleri 1, 2, 3, 4... diye sıraladı. Tepsinin boş olduğu bir gün ‘Yok’ diyerek tepki gösterdiğinde, bu siyah gagalı şeyin ‘0’ kavramını bile anladığını fark eden Pepperberg, ‘Journal of Comparative Psychology’e müthiş bir yazı döşendi. Bu, Alex’in talk show konukluğuna kadar uzanacak ‘birdstar’ olma yolundaki ilk adımı ve aynı zamanda ‘kuş beyinli’ benzetmesinin de iflasıydı.

Pepperberg’ün araştırmaları sonraki yıllarda da sürdü. Ve zaman geçtikçe Alex, ‘kalem, fıstık, tahta’ gibi 100’den fazla cismi tanımlamayı öğrendi. Ardından renk, boyut ve miktar üzerine çalıştı. Mesela ‘Bu koltuk ne renk?’ sorusunu ‘kırmızı’ diye yanıtladı. İçinde mor anahtarlık, sarı odun, yeşil deri, mavi kağıt, gri kutu, kırmızı kamyon bulunan bir tepsi gösterilip “Hangisi gri?” diye sorulduğunda ‘kutu’ diye cevap verdi. Ya da “Ne aynı?” diye sorulduğunda kırmızı üçgen kağıtla mavi üçgene bakıp ‘şekil’ dedi. Ki bu da, artık insanlarda bile az görülen (!) soyutlama yeteneğine sahip olduğunu gösteriyordu.

BANA FISTIK GETİRİN

Bu arada, zekası sayesinde gayet rahat bir hayat sürdü. Sıkılınca ‘Gitmek istiyorum’, kaşınınca ‘Beni kaşıyın’ dedi, canı çekmediğinde kendine uzatılan yeşil biberi ‘Hayır’ diye reddetti. Pepperberg, “Bazen ‘Beni sandalyeye götürün’ diyordu. Başka bir yere götürürsek, kolumuzdan inmiyor ve isteğini tekrar ediyordu” sözleriyle anlatıyor bu durumu... Tabii bu isteklerin içinde “Patlamış mısır istiyorum’, ‘Fıstık ver’ gibi şeyler de vardı...

Alex, önceki gün, kendisine “İyi geceler canım” diyen sahibini “Yarın görüşürüz” diye cevapladıktan sonra hayata veda etti. Başta da söylediğim gibi 31 yaş bir Jako için kısa bir ömür... Ama bence o, Cemal Süreya’nın Tanrı’ya hitaben yazdığı “Aldığın bu hayat fena değildir / Üstü kalsın” dizelerini de öğrenmiş ve eğitimdi, deneydi derken sıkılıp, ömrünün geri kalanını kullanmamaya karar vermişti. Bence öyle, yoksa sizin şüpheniz mi var?

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 16:25

İLGİLİ HABERLER