Medya
  • 14.11.2020 20:05

Makam-ı Mahmud

MAKAM-I MAHMUD
Resûlullah Efendimizin bir ism-i şerife de Mahmud ’dur.
Bu mübarek ismi Davut Aleyhisselam’a gönderilen Zebur kitabında geçmekte ve anlatılmaktadır.
Dünya ve Ahirette Resûlullah Efendimiz (Aleyhissalatü vesselam) her türlü kemâlât ile medh-i sena ile övüldüğünden, Ahiret gününde Hamd sancağı kendisine ihsan olunduğundan ve Makam-ı Mahmud kendisine nasib olduğundan MAHMUD ism-i şerifi ile adlandırılmıştır.
Mahşer günü cümle mahşer ehli bir an evvel hesablarının görülmesi cümle nebilerden ve resullerden aracılık diler.
Hiç birisi bu aracılığı kabul etmez. Hepsi ayrı ayrı özür beyan eder. Sonunda Resûlulllah’a gelirler.
İşte o zaman Yüce Hak tarafından kendisine şefaat izni verilir.
İşte bu mana icabıdır ki Resûlullah Efendimize (Sallallahü Aleyhi ve sellem) Mahmud ism-i şerifi verildi.
Cenab-ı Hak İsra Suresi 79’ncu Ayet-i Kerimesinde mealen şöyle buyurdu;
- Ümid edebilirsin, Rabbin seni bir Makam-ı Mahmud’a gönderecektir.
Abdullah bin Ömer (Radıyallahü anh) bu konuda şöyle buyurdu;
- “Yürüyecek. Cennetin halkasına yapışacak. İşte Allah onu vaad ettiği Makam-ı Mahmud’a gönderecektir.
Bu konuda Ebu Hüreyre (Radıyallahü anh) şöyle dedi;
- Resûlulllah’a Makam-ı Mahmud’dan sual ettiler. “O şefaattir” buyurdu.
Ka’b Bin Malik
(Radıyallahü anh) şunları anlattı;
- Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve sellem ) şöyle buyurdu,
-Kıyamet günü insanlar haşrolunduklarında ben ve ümmetim bir yerde olacağız. Rabbim bana yeşil bir elbise giydirecek, sonra bana izin verilecek.
Allah tarafından ne söylemem isteniyorsa, söyleyeceğim.
İşte Makam-ı Mahmud budur.
İbn Mes’ud
(Radıyallahü anh) şöyle anlattı;
- Makam-ı Mahmud onun Arş’ın sağında durmasıdır. Kimse orada durmayacaktır. Bu sebeple evvelkiler ve sonrakiler ona gıpta edecektir.
Bir başka rivayet;
- Makam-ı Mahmud öyle bir makamdır ki, orada ümmetime şefaat edeceğim.
Ebu Musa
(Radıyallahü anh)dan rivayet;
- Ümmetimin yarısı cennete girmekle, şefaat arasında muhayyer kılındı. (Seçme konusunda serbest bırakıldım)  Ben şefaati tercih ettim. Çünkü daha geniştir.
Onu yalnızca takvaya erenler için sanmayın aynı zamanda hataya düşen günahkârlar içindir de.
Ebu Hüreyre
(Radıyallahü anh), Resûlulllah’a, “Şefaat hakkında size ne varit (Ne geldi) oldu” diye sordum şöyle buyurdular;
- Şefaatim, kalbi dilini tasdik eder tarzda (Yani tam olarak) bir ihlas içerisinde ‘La ilahe illallah’ diyerek şehadet getiren kimseyedir.
Ümmü Habibe
(Radıyallahü anha) şöyle rivayet etti;
- Benden sonra ümmetimin karşılaşacağı hususları ve birbirlerinin kanını dökmeleri, bu yüzden geçmiş ümmetlere Allah tarafından reva görülen cezaları (Evet hepsi) bana gösterildi.
Bu sebeple onlar hakkında kıyamet günü bana şefaat yetkisi verilmesini Allah’tan niyaz ettim.
Ve niyazım kabul oldu.
Huzeyfe (Radıyallahü anh) anlattı ki; “
Allah insanları kıyamet gününde yalınayak, baş açık dümdüz bir yerde toplayacaktır. (Burası öylesine düz bir yer ki) çağrılan kişi onlara sesini rahatça duyuracaktır. Onları da zahmetsiz görecektir.
İlk yaratıldıklarında konuşmaktan aciz oldukları gibi o gün de onun izni olmadan kimse konuşmayacak.
Tam o anda Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) çağrılacak.”
O da şu mukabelede bulunacaktır;
- Buyur, bütün hayr senin yed-i kudretindedir.
Şerri de ancak sen önlersin.
Senin hidayete erdirdiğin kimse ancak hidayete ermiş olabilir.
İşte (aciz) kulun şimdi huzurundadır. Sana yönelmiş durmaktadır.
Yegâne sığınak sensin!
Senin azabından ancak yine senin lütfunla ve merhametinle kurtulabiliriz.
Ne yücesin sen! Ne büyüksün sen! Ey Beytin Rabbi!
Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim.

Dedi ki; “ İşte Allah’ın zikrettiği Makam-ı Mahmud budur”
İbn Abbas
(radıyallahü anh) şöyle rivayet etti,
- Cehennemlikler cehenneme cennetlikler cennete girdikleri vakit; ehl-i cennetten bir kısım, ehl-i nardan bir kısım kalacak.
Nar zümresi cennet zümresine şöyle hitap edecek;
- Gördünüz mü size de imanınız fayda vermedi.
Bunun üzerine cennet zümresi Rabbine dua edecekler, yalvaracaklar.
Cennet ehli onların yalvarmalarını duyacak.
Koşup Âdem’den ( Aleyhisselam) şefaat etmesini isteyecekler. O başka peygambere havale edecek. Hepsi ayrı ayrı özür beyan edecek.
Nihayet Peygamber Efendimize gelecekler. O hepsine birden şefaat edecektir.
İşte Makam-ı Mahmud budur.

Bu hadis-i Şerif pek çok Eshab-ı Kiram tarafından da ayrı ayrı nakil olundu.
Ebu Hüreyre’nin (Radıyallahü anh) rivayetine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu,
Mahşerde insanlar sıkıntıdan birbirine girecekler.
Güneş başlarına çok yaklaşacak. İnsanlar gam ve kederden bitkin düşecekler.
O haldeyken aralarında konuşup, “Bize şefaat edecek birine baksak iyi olur” diyecekler.
Âdem Aleyhisselam’a varıp şöyle diyecekler;
- Sen Allah’ın kudretiyle yarattığı, ruhundan üfürdüğü, cennetine yerleştirdiği, melekleri kendine secde ettirdiği, her şeyin adımını sana öğrettiği Âdem’sin. (Aleyhisselam) Halimizi görüyorsun. Ne olur Rabbine yalvar da bizi rahata kavuştursun.
Âdem’in (Aleyhisselam) cevabı şu olacak;
- Rabbim bugün öyle gadap etmiştir ki, ne bundan önce ve ne de bundan sonra hiç böyle gadaba gelmemiştir. Beni Ma’hut ağaçtan nehyetti (
Yasakladı).
Biliyorsunuz ki ben o ağaçtan (Meyvesinden) yemekle O’na asi oldum.
Şimdi kendi başımın çaresine bakmakla meşgulüm.
Ya Rabbi! Nefsi! Nefsi!  (Beni kurtar)
Haydi benden başkasına gidin. Nuh’a (Aleyhisselam) varın.
Bunun üzerine mahşer ehli
Nuh’a (Aleyhisselam) varıp şunu diyecek;
- Ya Nuh, sen yer ehline elçi olarak gönderilen peygamberlerin ilkisin Allahü teala sana Abden Şekura (Çok şükür eden)
diye isim vermiş. Vaziyetimizi görüyorsun. Ne olur Rabbine yalvarsan da bizi bu durumdan kurtarsa.
Nuh’un (Aleyhisselam) cevabı şöyle olacak;
- Şüphe yok ki Rabbim bugün öylesine gadaba gelmiştir ki, bundan önce ve sonra hiç böyle bir gadabda bulunmayacak.
Nefsi. Nefsi.
Biliyorsunuz ki ben kavmime beddua etmiştim. Bu kusurumdan dolayı bir şey istemeye yüzüm yoktur.
En iyisi siz İbrahim’e (Aleyhisselam) gidin. Şüphesiz o Halilullah’tır.
Onlar bunun üzerine İbrahim Aleyhisselam’a gidip diyecekler ki;
-  Ey İbrahim! Sen Allah’ın hem Nebisi hem de Halil’isin (Dostusun) Halimize bak. Halimizi görüyorsun. Rabbine yalvar da bizi bu durumdan kurtarsın.
İbrahim (Aleyhisselam) onlara şöyle diyecektir;
- Rabbim bugün çok gadaba gelmiştir. Ben kendi canımla meşgulüm. Şefaat ehli değilim. Kelimullah Musa’ya (Aleyhisselam) gidin.
O Allah’ın kendisine Tevrat’ı indirdiği bir kuldur. Allah ona konuşmuştur ve Allah onu kurtarmakla kendine yakın etmiştir.
Bunun üzerine Musa Aleyhisselam’a giderler. Aynı arzda bulunurlar.
Musa (Aleyhisselam) dünyada iken adam öldürme olayını anlattıktan sonra onlara şöyle der;
- Ben adam öldürdüm. Şimdi bunun korkusundayım. 
Nefsi. Nefsi.
Kendi canımla meşgulüm. İsa’ya (Aleyhisselam) giderseniz daha iyi olur. Çünkü o Ruhullahtır.
Kalabalık nihayet İsa’ya (Aleyhisselam) geldiğinde vaziyetlerini bildirirler ve yardımını talep ederler.
İsa’da (Aleyhisselam) şöyle diyecek;
- Ben bu isteğinize ehil değilim. Siz Muhammed’e (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) gitmelisiniz. Biliyorsunuz ki, O Allah’ın gelmiş geçmiş günahını mağfiret buyurduğu bir kuldur.
Ondan sonra mahşer ehli bana gelecekler ben de kendilerine;
- Evet ben ona ehilim. (O paye bana verilmiştir) diyeceğim.

DEVAM EDECEK

Kaynaklar: Tam İlmihâl-Se'âdet-i Ebediyye, Kâdi İyaz (Şifa-i Şerif), Delail-i Hayrat

METİN ÖZER HABERVİTRİNİ


 

Güncellenme Tarihi : 14.11.2020 22:20

İLGİLİ HABERLER