Masanın bir ucunda Öcalan, diğer ucunda Erdoğan
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, devletin hukuk içinde kalmak, sorunları hukuk içinde çözmek zorunda olduğunu belirterek, ''Sorun, hukuk içinde kalarak çözülür. Hukukun dışına çıktığınız andan itibaren devleti gayrimeşru alan içine sokmuş oluyorsunuz. Buna CHP olarak asla ve asla izin vermeyeceğiz'' dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, ''Ergenekon'' davasını ve hukuksuz olduğunu iddia ettiği yargılamaları eleştirdi.
Onurlarıyla ve vicdanlarıyla görev yapan savcı ve yargıçları, ''bu hukuksuz davaların savcı ve yargıçlarından'' ayrı tuttuğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Buradan bütün milletime bir söz veriyorum; ne kadar süre geçerse geçsin, bu davaları sürdüren, adaleti katleden bu savcı ve yargıçlardan eninde sonunda hesabını soracağım'' diye konuştu.
Ülkede herkesin adalet talep ettiğini, CHP'nin de bu taleplerin önünde yürüyen parti olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu,milletvekillerince hazırlanan cezaevindeki vatandaşların durumuna ilişkin raporun bunun göstergesi olduğunu kaydetti. Kılıçdaroğlu, partisinin milletvekillerinin hiçbir ayrım yapmadan tutuklu ve hükümlülerle görüşerek onların taleplerini rapor haline getirdiğini anlatarak, bunun insana verdikleri değerden kaynaklandığına işaret etti.
-''Siyasal iktidarın taşeronluğunu yapıyorsunuz''-
Hapishanedeki vatandaşların sosyal devletin koruması altında olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, ''Siz yargıyı, adaleti katlettiniz, kendinize yargıç ve savcı dediniz. Siz savcı da değilsiniz, yargıç da değilsiniz. Siyasal iktidarın taşeronluğunu yapıyorsunuz'' diye konuştu. Bu mahkemelerin eski sıkıyönetim mahkemelerinden farkı bulunmadığını, verdikleri kararların toplum vicdanında meşruiyeti olmadığını savunan Kılıçdaroğlu, 12 Eylül öncesinde yaşanan olayların toplumda büyük ölçüde unutulduğunu, ancak dönemin sıkıyönetim mahkemelerinin verdiği bazı kararların hala unutulmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, devletin adaletsizlik yapması halinde bunun asla unutulmayacağını, devletin görevinin, adaletin dağıtılmasının önündeki engelleri kaldırmak olduğunu vurguladı.
Mustafa Kemal Atatürk'ün işgal güçlerine yönelik ''Geldikleri gibi gidecekler'' sözlerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, ''Adaleti katledenler de inanın, geldikleri gibi gidecekler'' dedi.
-''Masanın bir ucunda Öcalan, diğer ucunda Erdoğan var''-
Kılıçdaroğlu, hafta sonu yaptıkları Parti Meclisi toplantısı sonrasında son gelişmeler üzerine bir bildiri yayınladıklarını hatırlatarak, bildiri ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a açık çağrıda bulunduklarını belirtti.
Bildirinin dört önemli maddesi bulunduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, bunlardan birinin, ''samimiyet ve dürüstlüğün asgari gereklerinin yerine getirilmesi'', diğerinin ''Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk kuralları dışına çıkarılmaması'', üçüncü maddesinin ''kişisel ihtirasların belirlediği kişisel, gizli bir ajandanın var olduğuna ve millete izah edilemeyecek angajmanlara girildiğine dair toplumda yaygın olan kaygının giderilmesi'', dördüncü maddenin ise ''millete karşı ödemesi beklenen şeref borcunun gereği olarak açık ve şeffaf olunması ve doğruların bir an önce açıklanması için konuşmaya başlanması'' olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
''Bir görüşme yapılıyor. 'Efendim, İmralı, şu, bu vesaire'. Bırakın bunları. Masanın bir ucunda Abdullah Öcalan var, masanın diğer ucunda da Recep Tayyip Erdoğan var. Bir kere herkes bunu bilecek. Kalkıyorsun, BDP milletvekilleri PKK'lılarla dağ başında kucaklaştılar diye kıyamet kopardın, şimdi sen kucaklaşıyorsun.
Devlet, hukuk üstünde yücelir. Devleti hukuk dışına çıkardığınız andan itibaren devletin saygınlığına gölge düşer. Eğer biz devleti hukuk dışına çıkarırsak olmaz, devlet hukuk içinde kalmak zorundadır. Sorun, hukuk içinde kalarak çözülür. Hukukun dışına çıktığınız andan itibaren devleti gayrimeşru alan içine sokmuş oluyorsunuz. Buna CHP olarak asla ve asla izin vermeyeceğiz.''
Kılıçdaroğlu, grup toplantısından ayrılırken, gazetecilerin CHP'den istifa edip AK Parti'ye katılan Adıyaman Milletvekili Salih Fırat'la ilgili soruları üzerine ''Öyle anlaşılıyor ki yeni milletvekili pazarı oluşacak'' diye konuştu.
Buna yargılama denir mi?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Ergenekon'' davasıyla ilgili belge sayısının 120 milyon world belgesi olduğunu belirterek, ''120 milyon belgeyi görmek, bakmak, okumak için 228 yıla ihtiyaç var. Buna yargılama denir mi-'' dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yargıçların tarafsız ve bağımsız olması gerektiğini belirtti.
Bir yargıcın tarafsızlığının kuşku götürmesi halinde, o mahkemeden çekilmesi gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, ''Yargıçları düşünün. Taraflı olduklarına dair Yargıtay kararı çıkmış. Tazminata mahkum olmuşlar. Şerefli bir yargıç, tarafsızlığı konusunda kuşku ortaya çıktığı zaman o mahkemeden ayrılır. Kural budur'' dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, yargıcın, yargıladığı milletvekiline, ''Hani sen milletvekili olmayı düşünmüyordun-' diye sorduğunu belirterek, ''Adama sormazlar mı 'Sana ne' diye. Onun tarafsız olmadığı bu sözlerden belli. Bu sözleri söyleyen kişi, o mahkemede sağlıklı yargılama yapamaz'' diye konuştu.
Yargıçların, tazminata mahkum olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, hükümetin ise Parlamentoya, 'Yargıç tazminata mahkum olursa o tazminat devletin bütçesinden ödenir' yönünde teklif getirdiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
''Ben, vergimle o yargıcın cezasını neden ödeyeyim- Bu katmerli adaletsizlik demek değil midir- Ödemesi lazım. Ama hükümet, davanın savcısı Başbakan, 'Sen hiç meraklanma sana ceza da gelse ben bunları bütçeden ödeteceğim. Sen yoluna devam et. Ben ne istiyorsam sen de aynen onları yap' diyor. Bu mahkemeler, adalet dağıtan mahkemeler değil.
Deniz Feneri Davası... Soygun düzeneğini bütün belgeleriyle kamuoyunun önüne serdik. Yargılama Almanya'da başlamasaydı kesinlikle onları da öğrenemeyecektik. Hac, kurban, zekat parasını hortumlayan vicdansızlar, ahlaksızlar Başbakan'ın koruması altına girdi. Sorgulayan savcıları sanık sandalyesine oturttular.
Mehmet Haberal... Demokrasi aşığı bir kişi. On binlerce öğrenci yetiştirmiş. Bütün mal varlığını, kurduğu vakfa bağışlamış. Kendisini ve mal varlığını topluma adamış bir kişi. Rahmetli Ecevit, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, 'Sen bizim Cumhurbaşkanı adayımız ol' dedi. Haberal, 'Ben parlamentoya saygılıyım. Eğer Cumhurbaşkanı seçilecekse Parlamentodan seçilsin. Ben kabul etmiyorum' dedi. Şimdi biz bunu darbeci diye ömür boyu hapse mahkum ettik. İnsanda biraz vicdan olur. Demokrasiyi bu kadar savunan... 'Ben milletvekili olmadığım için Cumhurbaşkanı olmam doğru değildir' diyen bir insan nasıl darbeci olabilir- Hangi akıl ve mantıkla siz bu iddiayı gündeme getirirsiniz-
Konu vicdanları o kadar çok yaraladı ki kamuoyu bu rahatsızlığı dile getirmeye başladı. Ve Recep Tayyip Erdoğan, çıktı bir televizyon programında, 'İlker Başbuğ'un tutuksuz yargılanması, şahsımın ve partimin arzusudur' dedi. Timsah gözyaşları bunlar. Böyle istediği falan yok onun. Sadece ve sadece kamuoyunda oluşan tepkileri biraz yumuşatmak için... Bunu söylüyor ama hiçbir şey yapmıyor. MİT Müsteşarı için apar topar yıldırım hızıyla yasa tasarısını Parlamentodan geçirmişti. Ucu kendisine dokunacak diye.
Bu davalar, Tuncay Güney denen bir kişinin ifadeleriyle başlamıştı. Geçenlerde açıklama yaptı. 'Bu dava düzmece, planlı bir operasyondu. Amacına ulaştı' diyor.''
-''Okumak için 228 yıla ihtiyaç var''-
Kılıçdaroğlu, bir terör örgütünün varlığını en iyi devletin istihbarat örgütünün bileceğini ancak Genelkurmay Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Komutanlığı'nın, kendilerinde, ''Ergenekon terör örgütü'' diye bir örgütle ilgili herhangi bir belge olmadığını söylediklerini belirtti.
Davayla ilgili belge sayısının 120 milyon world belgesi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''120 milyon belgeyi hangi savcı ve yargıç adam gibi okudu ve kararını verdi. İnsaf... Arkadaşlarım hesap yaptılar. 120 milyon belgeyi görmek, bakmak, okumak için 228 yıla ihtiyaç var. Buna yargılama denir mi- Biz suçluları savunmuyoruz. Bizim istediğimiz, kimin suçlu olup olmadığına karar verecek yargının adalet dağıtması gerekir. Adil olmayan mahkeme, devletin dibine konulmuş dinamit gibidir. Bu davalara bakanlara 'savcı ve yargıç' dediğim için gerçekten düzgün, onurlu, güvenilir, vicdan sahibi yargıç ve savcılardan özür diliyorum'' diye konuştu.