İngiltere'nin günlük ekonomi ve siyaset gazetesi Financial Times, ''fanatiklerle radikallerin yürüttüğü, dünyayı bölmeye ve medeniyetleri birbirine düşürmeye yönelik kampanyaya karşı durmak için, AB'nin Müslüman Türkiye'yi içine alması gerektiğini'' yazdı. Gazetenin, Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği destekle tanınan ünlü yazarı Ouentin Peel'in makalesinde, son aylarda zina konusunda yapılan tartışmalara dikkat çekildi. ''Zina konusundaki yasal düzenlemenin hayati unsur olmadığını, ancak bir 'gösterge' olarak görüldüğü için büyük tartışmalara yol açtığını'' belirten Peel, ''Türkiye'nin AB'nin 'bekleme odasında' geçirdiği 41 yılın ardından, ülkedeki AB yanlılarının artık hedefin görünür hale geldiğine inandıklarını'' ifade etti. ''AB'ye üyelik ihtimalinin yıllardır bölünmüş bir görüntü çizen laik ve dini çevreleri bile bir araya getirdiğini'' kaydeden Peel, bunu ''son derece olağanüstü bir politik dönem'' olarak niteledi.
Medeniyetler çatışmasını önler
''İktidardaki AK Parti'nin güçlü Türk ordusunun başını çektiği laik kadrolara karşı korunma yöntemi olarak AB üyeliğine sarıldığını, iş çevrelerinin çalkantılı ekonomiye istikrar getirmesi ihtimali nedeniyle üyeliğe büyük destek verdiğini, ordunun da hem Atatürk'ün Avrupa medeniyeti hedefine ulaşma hayali, hem de İslamlaşma sürecinin hız kazanmasını önleyeceği gerekçesiyle üyelikten yana olduğunu'' belirten Peel, ''Kısacası Avrupa Birliği üyeliğini birbirinden farklı, hatta birbiriyle çelişen nedenlerle istiyorlar. Bu rastlantı da Türkiye'de değişime fırsat tanıyor'' dedi.
AB üyelerinin Türkiye'ye yeşil ışık yakma cesaretini kendinde bulup bulamayacağı noktasını da sorgulayan Quentin Peel, ''Türkiye'nin üyeliğine itiraz noktası oluşturan büyük nüfusu ya da yoksulluk gibi teknik nedenleri kontrol altına almanın mümkün olduğunu'' bildirdi.
''Asıl sorun kültürel engellerde'' diyen Peel, ''Avrupa bu kadar büyük bir Müslüman ülkeyi arasına alır mı'' ve ''Türkiye Avrupa değerlerini benimseyebilir mi'' sorularını yöneltti. Peel, bu soruları, ''Fanatiklerle radikallerin yürüttüğü korkunç medeniyetler çatışmasıyla bölge kampanyasına karşı durulması isteniyorsa, bu iki sorunun yanıtının da 'evet' olduğunu ummak istiyorum'' diye cevapladı.
Pöttering'in karşı çıkış sözleri
Financial Times gazetesinde çıkan Brüksel mahreçli bir haberde de,Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesi yolundaki kararın yaklaşmasının tartışmaları alevlendirdiği bildirildi. Haberde, Avrupa Parlamentosu'ndaki Hıristiyan Demokrat Grup Başkanı Hans-Gert Pöttering'in yaptığı Türkiye karşıtı çıkışa dikkat çekilen haberde, Pöttering'in, ''Türkiye'nin müzakerelerin birliğe üyelikle değil, özel bir ortaklık statüsüyle sonuçlanabileceği yolunda uyarılması gerektiği'' yolundaki görüşüne yer verdi.
Pöttering'in, ''Müzakerelere oturulursa, bunların nasıl sonuçlanacağına peşinen karar verilmemeli'' şeklindeki sözlerine yer veren gazete, Pöttering'in, ''Müzakere kararı açıklanırken sonucun birliğe tam üyelik kadar, özel bir ortaklık da olabileceğinin açıkça ortaya konulmasını memnuniyetle karşılarım'' dediğini yazdı. Hans-Gert Pöttering'in, ayrıca Türkiye'deki işkence iddialarını araştırmak üzere Avrupa Komisyonu'ndan bir heyetin Türkiye'ye gideceğine dikkati çektiği belirtilen haberde, Pöttering'in ''heyetten olumsuz rapor gelirse, 6 Ekim'de yayımlanacağı açıklanan ilerleme raporunun ertelenmesi gerektiğini'' savunduğu bildirildi.
AB üyesi Türkiye, modern İslam'ı güçlendirir
Alman Hıristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) milletvekili ve Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Volker Rühe, Türkiye'nin Avrupalılaşmasının modern ve demokratik İslamiyet'in güçlendirilmesi anlamına geleceğini söyledi. Eski Savunma Bakanı Rühe, ''Türkiye'nin AB üyeliği Avrupa'yı güçlendirecektir, çünkü böylece güvenliğimiz için önemli olan bir bölgeye istikrar ihraç edilecektir. Avrupalı bir Türkiye modern ve demokratik İslamiyet'in güçlendirilmesi anlamına gelecektir. Bu da tüm İslam alemi için önemli bir mesaj olacaktır'' dedi. Eski Başbakan Helmut Kohl'ün Aralık 1997'de Türkiye'nin AB üyelik perspektifinin bulunduğuna dair belgeyi imzaladığını hatırlatan Rühe, ''Burada imtiyazlı ortaklıktan söz edilmiyor. Partimin muhalefette de o zaman iktidarda olduğu gibi aynı çizgiyi izlemesini isterdim'' diye konuştu. Türkiye ile müzakerelerin 10 ila 15 yıl süreceğini söyleyen Rühe, ''Masraflarla ilgili çıkarılan kötü tabloyu biliyorum. Ancak yakından incelendiği zaman çoğu endişenin yersiz olduğu ortaya çıkıyor. Örneğin göç olayı; Türkiye'nin AB üyeliği uzun vadede, daha az insanın ülkesini terk etmesine neden olacak. Biz geleceği Anadolu'ya götürmeyi başarırsak, insanlar bize gelmek zorunda kalmazlar'' dedi. Rühe, Türkiye'ye AB kapılarının kapatılmasını ise, ''Bu hem Türkiye, hem de Avrupa için çok kötü olur. Türkiye'deki siyasi durumu istikrarsızlaştırır. Bunu da kimse gerçekten isteyemez'' şeklinde yorumladı.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:56