KAYNAK : Haber Vitrini
Umur Talu Star'daki yazısında medyada son günlerde yaşanan ilginç gelişmelere değindi. Doğan Grubu'nun izlediği yayın politikasını mercek altına alan Talu, seçime giden Türkiye'de medya sahiplerinin ellerindeki gücü nasıl kullandığını anlattı. Talu, Ahmet Altan-Milliyet tartışmasında gözlemlediği bir olayı aktardı ve Aydın Doğan'la CHP'nin iş ortağı olduğuna dikkat çekti.
Bir günün fotoğrafı
Sabah sabah, yabancı meslektaşla, büyük masanın üstüne gazetelerimizi (onun değil, benim, benim ülkemin) yaydık.
Türkiye'nin gündemindeki iki mesele, seçim ve Irak üstüne yazı hazırlıyor.
Çeşitli haber başlıklarını anlamaya çalışıyor, boyutlara filan bakıyor.
Sonra, normal tercümenin dışında, başka türlü bir tercüme yapmam gerekti.
Onu müsaadenizle sizlerle de paylaşıyorum.
***
star çok net: Manşette, patronunun kurduğu partinin mitingi var. Televizyonları bu yüzden kapatılmış ve Türkiye'nin en büyük medya grubunun organlarında görülmüyor, bu yüzden de gazete yükleniyor.
Bunu yabancı meslektaş da gayet net anladı. Yorumunu da kendine sakladı.
Fakat diğerlerini anlatmak kolay değil.
Doğan Grubu'nun gazeteleri, aynı tornadan çıkmış iki haberle, bir yandan şu anda en önde giden partinin lideri Tayyip Erdoğan'ın el konulan üç bankanın eski sahipleri Halis Toprak, Mustafa Süzer ve Mehmet Emin Karamehmet ile buluşup görüşmesini vermiş...
Bir yandan da, Turgay Ciner ve Sabah'a bindiriyor.
Tercümeye çalışıyorum:
Seçimi kazanması beklenen parti liderinin bu zirvesi tuhaf, haber değeri de var. Ama, Doğan Grubu'nun sahibi bu Halis Toprak ile de kanlı bıçaklı oldu.
Ayrıca, Karamehmet aynı zamanda medya patronu ve gazetesini Doğan Grubu'nun dağıtım tekelinden çıkardı, televizyonu da artık Ciner'in ortak olduğu Sabah Grubu'nun ATV'si ile işbirliği yapıyor.
Fakat, Karamehmet ve Ciner, bir ara Sabah'ın yönetimini almışken, Doğan onlara karşı Dinç Bilgin'i destekleyerek tekrar gazete yönetimine gelmesini sağladı.
Bu süre içinde Sabah'ın devlete borçları konusunda hiç haber yapmadılar. Arka çıktılar.
Ancak, daha sonra, Doğan, Ciner'in Sabah'ta yeniden etkin olmasıyla, Sabah'ı batırmak üzere, Sabah'ın yönetici ve yazarlarını da transfer ederek yeni bir gazete kurdurdu, fakat Sabah batmadı. Şimdi yeniden Sabah'ın borçlarını gündeme getirirken, Sabah'ın devlet elindeki hisselerine de talip olup gazeteyi almak istiyorlar.
(O arada eline, görünümü Batı gazetelerine benzeyen Cumhuriyet'i almıştı.)
Cumhuriyet de artık mali olarak Ciner'in kontrolünde. Fakat, gazetenin manevi patronu olan İlhan Selçuk da sık sık Doğan için 'iyi dostum' diye yazar.
(Eline Akşam'ı alacak oldu...)
Bu gazete, Karamehmet'in. Bazı yöneticileri de Doğan Grubu'ndan transfer edildi. Bak şu haber de Doğan Grubu'nun POAŞ'taki garip operasyonunu anlatıyor.
Hayır, POAŞ gazete değil; TV de değil, petrol şirketi. Devletindi, özelleştirildi.
Doğan Grubu onu İş Bankası ile ortak aldı. İş Bankası tam manasıyla devlet bankası değil ama devlet gibi banka.
Tuhaf gelecek ama, anketlerde ikinci görünen CHP de İş Bankası'nın ortağı.
İş Bankası'nın POAŞ'taki ortağı Doğan, medyası aracılığıyla DSP'den kopartılan bir grubun partisine gaz verdiği sırada, CHP lideri de İş Bankası yönetimindeki parti temsilcilerini değiştirerek gözdağı verdi.
Tabii, bir açıdan, CHP de Doğan Grubu ile ortak. Aynı zamanda, İş Bankası üstünden alacaklısı.
Unutmadan araya sıkıştırayım, hani Tayyip Erdoğan'ı ağırlayan Halis Toprak vardı ya, hani Aydın Doğan'ı suçluyordu, işte tam bu esnada, İş Bankası Toprak aleyhine haciz işlemlerine girişti.
Aslında, Doğan Grubu, Mesut Yılmaz ile Hüsamettin Özkan'ı destekliyordu, fakat kocası kanalıyla Tansu Çiller'i de markaj altına almıştı. O destek tabii dostluktandı ama aynı zamanda, grubun istediği bazı yasaları da çıkarmışlardı.
O yüzden uzun süre hükümet aleyhinde, hele bu ikisi aleyhinde haber yapmadılar, sonra birden Ecevit'in çok hasta olduğu yazıldı ve partiden kopma oldu. Derken, acaba Ecevit azınlık hükümetini kabul eder mi, seçimi erteletir mi diye bu kez de çok sağlıklı olduğuna dair haberler yapıldı.
Yalnız, kafan karışacak ama, Mesut Yılmaz ve kardeşi Turgut Yılmaz, şimdi Doğan Grubu'nun yüklendiği Ciner ile de iyi dost. Lakin, Sabah'tan kopartılan grubun arkasında Hüsamettin Özkan ile Turgut Yılmaz'ın da olduğu söyleniyor.
Hüsamettin Bey ile Mesut Bey sadece dost değil, aynı zamanda İstanbul'da komşu. Bir komşuları da Doğan Grubu'nun çok başarılı yöneticilerinden Ertuğrul Özkök.
Yani, destekledikleri siyasi oluşumları baraj altı bırakmak konusunda diyebilirsin. Halk açısından, başarı elbette.
O gazete, Yeni Şafak. Sürülen yazarlara yazdırdığı, habercilikte de zaman zaman iyi şeyler yaptığı için sıcak bakarım, fakat o da Tayyip Erdoğan'ın gazetesi sayılır.
***
Ben yorulmuştum, o benden de bitkin düşmüştü.
Ahmet Altan-Milliyet meselesini de duymuş, kendisi özetledi. Canım, özür dilendi, dedim.
Neden öyle yaptıklarını merak etmiş. Gerçekten bilmiyordum.
Birden aklıma şu geldi:
Biliyor musun, Ahmet Altan'ın babası, yıllar önceki gazetesine dönüp dördüncü sayfasında yazmaya başladığında, ilk yazısında, Milliyet'in genel yayın yönetmeni için, hani Ahmet Altan'ın 'yazar düşmanı' olmakla suçladığı kişi için, 'Yazı dostu Mehmet Yılmaz' demişti.
Oysa, daha kısa süre önce, oradan bir çok yazar ve çizer kovulmuştu.
Daha ilginci, Ahmet Altan da şimdi babasının yazdığı sütunda yazarken Milliyet'ten çıkarılmıştı.
Biliyor musun, ben de tam o sütunda yazıyordum, Yılmaz ile Özkan'a sipariş edilen yasanın aleyhinde olduğum için atılmadan önce.
***
Son cümlemi duyunca, benim de 'objektif' olamayacağıma karar verdi.
Yahu, sizin halkınız bu medya ile önünü nasıl görüyor diye mırıldanıp durdu.
Ben de, gördüğünü kim söyledi diye mi mırıldansaydım?
Batılı işte; hem önyargılı, hem bizi anlamıyor!
(Star)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:20