MEHMET BARLAS: İNTERNET HABER SİTELERİ, BAĞIMSIZ MEDYANIN GÜVENCESİDİR.
Olanca yoğunluğu ile süren medya sermayeleri arasındaki meydan savaşları, ne yazık ki Türkiye'deki basının güvenilirliliğini, iyice dibe vurdurdu. Türk gazete okuru, çeşitli organlardaki haberlerin gerçek amacının ne olduğunu anlamakta zorlanıyor.
Farklı gruplara ait yayın organlarındaki haber ve yorumların içyüzünü anlamak için, şifre çözücü kullanmak gerekmeye başladı.Bu, magazin haberlerine bile yansımış durumda.
Çağın en ileri iletişim teknolojisi olan internetin Türk medyasına açtığı ufuk, beraberinde internet haber sitelerini getirdiği için, biraz olsun nefes almak ve haberleri her yönü ile görmek mümkün oluyor.
Bir başka deyişle, internet haber siteleri, yazılı basının ve televizyonların üzerinde, adil ve tarafsız bir gözlemci konumunda. Bu siteler farklı kanalların, birbirine zıt haber ve yorumlarını da birarada vererek, bir çeşit şifre çözücülüğü yapmakta.
Şimdi bütün mesele, internet haberciliğinin de yozlaşmasına karşı, internet habercilerinin, dirençli ve bilinçli davranmalarıdır.
Çünkü belli ki, büyük sermayelerine güvenen medya grupları, sadece meslek sevgileri ve emekleri ile habercilik yapan internet gazetecilerinin bağımsızlıklarından, rahatsız olmaya başlayacaklar ve belki onları satın almaya teşebbüs de edeceklerdir.
Hepimiz bilmeliyiz ki, medyanın özgür ve özerk olması, üniversitelerin özgürlüğü ve özerkliği kadar önemli bir meseledir.
"ÇOCUKLAR DUYMASIN"DAN MEDYAYA KALAN!
ZAFER ÖZCAN / TÜRK MEDYASI
Bir süredir Türkiye'de herkesin dilinde bir televizyon dizisi var; Çocuklar Duymasın! Atv'de yayınlanan dizi reyting rekorları kırıyor, eski bölümlerini yayınlanan TGRT bile yüksek bir izlenme oranına ulaşıyor. Bu yazıyı elbette Çocuklar Duymasın dizisinin başarısını anlatmak için kaleme almadık. Bu dizinin başrol oyuncusu olan tiyatro oyuncusu Tamer Karadağlı, son günlerde sürekli magazin haberlerine konu oluyor. Bu ara, özellikle birkaç gazetede, Karadağlı'nın çapkınlık hikayelerinden ve kırdığı cevizleri anlatan haberlerden geçilmiyor! Buna basit bir magazin refleksi diye bakmak ilk başta normal ama konu Türk medyası olunca iş değişiyor tabi...
Bundan birkaç yıl önce Türkiye'de yaklaşık 15 yıldır görev yapan yabancı bir yayın organının muhabiri bana bir röportajımızda şunları söylemişti: "Ben burada şunu öğrendim. Türk Basınında yer alan her haberin, perde arkasında bir gerekçesi, bir arka planı mutlaka vardır. Eğer yayınlanan haber 'margarin yemeyin sağlığa zararlıdır' diyorsa, o gazetenin patronlarının bu konuda ne gibi bir çıkarı olabilir diye düşünüyorum. Haberler burada sadece haber değeri olduğu için yapılmıyor."
Tamer Karadağlı ile ilgili yayınları gördükçe bu sözler hatırıma geldi. Evet neden birdenbire bu isim gündeme oturdu? Biranda meşhur olunca ya da popülaritesi artınca, reytingini çapkınlığa mı tevil etmek istedi? Ya da neden Karadağlı'nın haberleri bir grubun 'amiral gemisi' ve diğer yayınlarında boy boy kullanılırken, öteki gruplara ait gazetelerde yer bulmuyor. Yoksa bir grubun magazin muhabirleri çok başarılı da diğerleri haber mi atlıyor? Yoksa ne?
Bu soruların net cevabını vermek mümkün değil elbette ama reyting şampiyonu dizinin, rakip kanalları rahatsız etmesi söz konusu. Çünkü Türkiye'de reklamveren, AGB'nin verilerini baz alarak tavrını belirliyor. Yani bu haberler bir rakibini kıskanma ve en çok iş yapan programını baltalama çabası olabilir mi? Habertürk bu tarz bir iddiayı gündeme taşımıştı. Bütün bunları bırakın, acaba gerçekten Tamer Karadağlı 'haber değeri' taşıyan bir özel yaşama sahip te (ki bir süre önce evlenmişti) onun oynadığı diziyi yayınlayan grubun yayın organları bunları görmezden mi geliyor?
Gördüğünüz gibi Türk Medyası'ndaki basit bir magazin haberin bile şifrelerini çözmekte ne kadar da zorlanıyoruz. Türk Medyası'ndaki artık her haberin arkasında neredeyse bir hinoğlu hinlik arar hale geldik! Uzun lafın kısası, bu ülkede insanların haber alma hakkına saygı duyulmuyor. Haberler tek taraflı olarak yapılıyor, haberciliğin en temel ve evrensel ilkesi olan 'karşı görüş' ihmal ediliyor.
Bir yandan halkı bilgilendirme özgürlüğü isteyen medya, halkın objektif bilgilenme hakkına saygı duymuyor. Aynen tencere dibin kara, seninki benden kara gibi bir durumdayız. İktidarlar karşısında, resmi yapı karşısında bağımsızlık ve özgürlük isteyen medya, kendi editöryal bağımsızlığını kuramıyor. Grup mantığı ile yapılan habercilik anlayışı, mesleği temellerinden sarsıyor. Bir muhabir haber yapıyor, haberortak havuza düşüyor ve grubun bütün yayınlarında aynı haber kullanılıyor.
Bağlayıcı grup kararları!
Peki sonra ne oluyor? Sayalım;
1. Haber yalansa veya eksikse aynı anda birkaç gazete ve televizyonda aynı hataya düşülmüş oluyor,
2. Ortada tek bir haber varken, düzeltme hakkı isteyen kişi, birkaç yayın organı ile ayrı ayrı uğraşmak zorunda kalıyor,
3. Muhabirin tek haberinden birkaç yayın organı faydalanıyor ama bunun için ayrıca telif ödenmiyor,
4. Havuz sistemi (futbol kulüplerine faydalı belki ama) Türk medyasında zaten esamesi okunmayan muhabirlik kurumunu çökertiyor. Ortalık bol yazarlı, bol fotoğraflı ama muhabirsiz gazeteden geçilmiyor çünkü havuz meselesi haber ihtiyacını gideriyor.
5. Grup mantığı ile hareket edildiği için (Meclis'te alınan bağlayıcı grup kararları gibi) bir gazetenin yöneticileri biraz daha vicdanlı ve namuslu olsalalar dahi gruba muhalif olamıyorlar, yani herkes (farklı düşünse de) yanlışa ortak oluyor?
İşte grupların birkaç temel zaafı, tabi mesleğin temel değerleri açısından. Bilenler bilir bir dönem Türkiye'de iki büyük basın grubu vardı, bunlar medyanın büyük çoğunluğuna hükmederdi. Birde bunların arasında sözde bir 'centilmenlik' anlaşması vardı, bir gruptan atılan gazeteci, diğerinde çalışamazdı. (Ne centilmenlik ama!) Çok şükür ki, bu kasvetli dönemden çok sesliliğe ve çok renkliliğe doğru gidilen bir sürece girdik.
Medya dünyasında tekelleşme büyük oranda zaafa uğradı, artık eskiden bu tekelleşmenin payandası olanlar, şimdi bu dönemin zararlarından bahsetmeye başladı. Daha fazla yayın organı, daha fazla sermaye, basında her zaman için daha fazla rekabet, daha fazla çok seslilik ve tabiki daha fazla gazetecilik demektir. Daha fazla gazetecilik ise olayları tek açıdan değil, farklı yönlerden de görebilmek, madalyonun diğer yüzünü de okura çevirebilmektir. Bu da 'açık toplumun' en güçlü zeminini oluşturuyor.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:06