Medya
  • 4.4.2004 17:17

MEHMET BARLAS'A GÖRE AYDIN DOĞAN HEP KAYBETTİ!...

Star Gazetesi'nden Necef Uğurlu sordu., Usta yazar Mehmet Barlas dobra dobra anlattı. İşte o yazı. Sohbet öncesi Mehmet Bey’e ne sormalıyım sıkıntısı içindeyim. Annem ‘ne var sıkılacak, ne sorarsan sor, derya gibi adam’ diyor. Annem Mehmet Bey müzakereye kalkacak zannediyor, sınav verecek olan benim her konuda cevabı hazır ciddi bir entellektüele, soru denkleştirmeye çalışıyoruz, halden annemiz bile anlamıyor, üstelik sonunda haklı çıkıyor. Mehmet Bey’in cevabını veremeyeceği soru yok!.. DEMİR LEBLEBİ Necef Uğurlu: Mehmet Bey, siz Türkiye’de asıl mesele özgürlük diyorsunuz. Türkiye özgür değil mi? Herkes ağzına geleni konuşuyor, olur olmaz soyunuyor, nayloncular bir şirket kapatıp, yenisini açıp yoluna devam ediyor, daha ne kadar özgür olunacak? Mehmet Barlas: Ben sadece özgürlük demiyorum. Özgürlük, özerklik, bağımsızlık... Tek başına olabilmek hakkı. Özerklik, özgürlüğün çok temel parçası. Ben Türkiye’de onun olmadığına inanıyorum. İnsanlar ya mesleklerine özgü sermaye bağımlı, mesela bizim meslekte çok fazla, ya da içinde bulunduğunuz siyasal düşünce grubu, ya da arkadaş grubuna bağımlısınız. Ben tek başına bunu böyle düşünmüyorum diyemiyorsunuz. Mesela 28 Şubat’ta pek çok özgür gördüğüm insan sırf dinci görünmemek için faşizmi savundular. Yani tek başına kalmak bayağı riskli oldu. Mesela ben onu denedim bana şeriatçı dediler. Bir özelliğiniz var, demir leblebisiniz, sizi çiğnemeye kalkanın dişi kırılıyor. Bu oturduğumuz oda bunu gösteriyor. Buradan sizi kovdurdular, kovulanlar şimdi burada yok, siz çatır çatır odanıza gelip oturmuşsunuz. Bu kat 10. kat, önemli bir kat yani... Nasıl başarıyorsunuz bunu? Bağımsız kalabildiğiniz zaman, bir de çalışmak galiba... BAŞARININ SIRRI NE? Yani bu kadar mı işin sırrı? Lisede ne kadar ders çalışılıyorsa ben onun iki misli çalışıyorum. Sadece bilgi değil tabii, sentez kabiliyeti de var. Vazgeçilmezliğiniz sırrı sadece bu mu? Bunda bir şey var. Sadece çalışmak değil, bu toplum çalışkan değerli nice insanı buruşturup, çöpe attı... Bir kere şunu soyutlayalım. Sabah’ın 10. katında olmak, ya da Yeni Şafak’ın 3. katında olmak fazla farketmiyor. Hangi gazetede olursanız olun. Hatta Aydın Doğan’la tartışıyordum yazın, yemek yedik. Bak dedim, ‘kartel kurdunuz diye benim hayatımın, meslek hayatımın üç senesine mal oldu. Yazılarım kesildi’ dedim. ‘Ne olacak, sen şimdi Falih Rıfkı gibisin, ha Yeni Şafak’ta yazmışsın, ha duvar gazetesine fazla farketmez’ dedi. Yani Aydın Doğan bile bunu görmüş. Neticede bir gazete sahibi, sermayedar. ‘YURTTAŞ KANE’ Aydın Doğan’ı ‘Citizen Kane’ diye tanımlamıştınız.. ‘Citizen Kane’ olmak da çok zorlaştı artık... ‘Citizen Kane’ aday olmaya çalıştı, seçimde yenildi. Citizen Kane, Cem Uzan’dı. Aydın Doğan, Hearst... Daha çok Hearst’e benziyor... Türkiye’deki modelde. Mehmet Bey, Aydın Doğan için şöyle demişsiniz ‘Yurttaş Kane olmayı tercih etti. Onun seçilmeye ihtiyacı yok. O bu şekilde yönetiyor. Kendi kendine toplum mühendisliği yapmaya çalışıyor’. Değişti. Aydın Doğan değişti mi? Değişti. O bir dönemdi. O kadar işlemedi ki, çünkü neyi tuttuysa kaybetti. Mesut Yılmaz dünyanın en büyük adamıdır dedi, Mesut Yılmaz gitti. Süleyman Demirel’i methetti, Süleyman Demirel gitti. Bülent Ecevit dedi, hele Hüsamettin Özkan Başbakanlık’taki odasında oturduğu zaman bütün Türkiye onun etrafında dönüyor, o olmasa Türkiye durur dedi, o da gitti. (Aydın Doğan kadar şanssız, bahtsız bir insan duymadım. Neyi tutsa elinde kalıyor. Ağlamak üzereyim) Rahşan Ecevit en şık, en güzel kadındır dediler... Bütün bunların sonunda ne oldu? Şimdi Tayyip Erdoğan harika bir adamdır diyorlar. O da mı gidiyor acaba? Tehlikeli bence... Geçenlerde Ürdün Kraliçesi Kraliçe Reina çok güzel genç bir kadın, çokta şık. Yanında Emine Erdoğan vardı, ikisinin görüntüsüne Kanal D’de baktım Emine Erdoğan’ın şıklığı Kraliçe Reina’la yarışıyordu, diyor. Bu noktaya geldi. Bunlar bir zamanlar Rahşan Ecevit’e dünyanın en şık en zarif kadını diyorlardı. Kadının evde diktiği basma elbiseleri methediyorlardı. Şimdi, Tayyip Erdoğan’ın eşinin örtülü kıyafetini methediyorlar. Yani artık o ‘Kane’ olmak bitti. Bir şeyin peşinde koşuyor bunlar. DEĞİŞMEYEN DEĞİŞİM Neyin peşinde koşuyorlar? Benim koştuğum şeyin peşinde koşmuyorlar. Yani hukukun üstün olduğu, insan hak ve hürriyetlerinin en üst değerler olduğu, dünyalı olduğu, aydın olduğu, gerçek aydınlanmanın Türkiye toplumunda yaşandığı bir düzenin peşinde koşmuyorlar. Değişim yalan mı? Değişim diye aynısının devamı yeni yüzler mi yutturuluyor? Özde değişim anlamına gelmiyor mu yeni yüzler?.. Türkiye’de sosyolojik değişim var. Mesela bizim kuşak, neydi, bizim babalarımız, Kurtuluş Savaşı, Dünya savaşı Araplar ihanet etmiş. Ne Arap’ın yüzü, ne Şam’ın şekeri, Arap’tan hayır gelmez, Lawrence birleştiler düşüncesi unutuldu. Değişim bu. O kuşaklar yok oldukça birdenbire Arap iyi, Peygamber’in dilini konuşan, Arap Dünyası’nı emperyalizm, siyonizm mahvetmiş zihniyeti ortaya çıktı. Türkiye’deki Seçmen kitlelerinin Arabize, Arapçı olmasına dayandı. Şu anda Türkiye’de büyük siyonist komplolar, antisemitizm yaygın. Bu değişimdir. Bu yeni gelen yüzler o kuşaktan. Arapları batıdan daha çok seviyorlar. (Hüsnü Mahli Bey’in kulakları çınlasın, bu tespiti duysa memnun olur. Arapları yeterince sevmediğimizden şikayetçi İÇ Güvey Arap damadımız sevinecektir.) ÇALAN ÇALDIRAN Peki Sizin değiminizle ‘Ayıplı Cephe’, yani çalan çaldıran cephe ne oldu? Tasfiye oldular mı? Hayır nöbet değişimi yapılıyor galiba. Ben bunu kastettim, değişim diye yüzler, maskeler mi değişti? Değişimi ikiye ayırmak lazım, 1’inci Toplumsal değişim, bu gerçekleşiyor. Bir de çalma çırpma da değişim birlikleri var. O değiştirme birlikleri bekliyor. Turan Güneş, 1957 seçimlerinde Hürriyet Partisi’ni kuruyor. Ekrem Alican’la gidiyorlar, Menderes hırsızdır, Polatkan hırsızdır, Fatin Rüştü hırsızdır diyorlar. Millet de meydanlarda alkışlıyor. Sonra bunlara 4000 oy çıkıyor, Ekrem Alican niye böyle oldu yahu, bunlar hırsızdır diyorduk çok alkışlıyorlardı diyince, yahu biraz da biz çalsak diye el çırpıyordu onlar diyor Turan Güneş. Herkes çok hevesli, sadece Türkiye’de değil. Ah biraz da bana çalma imkanı gelse... Bir açıktan para gelse. ELEŞTİRİYOR AMA ACIYOR Halka çok güveniyorsunuz. Mesela, Allah Rahmet eylesin Aziz Nesin güvenmez aptal bulurdu. Siz aksine çok güveniyorsunuz halka. Peki... Çok güvendiğiniz halk yıllardır niye kendini soydurdu? Bu ülkede bu kadar üretim olmayınca mevcut bir şeyi herkes paylaşıyor. Halk bile soyuyor. Mesela tarım işçisi devleti soyuyor, sübvansiyon alıyor. Mesela bankayı hortumladı diyorlar, bankaları kim hortumladı? En fazla tasarruf sahibi hortumladı. Yüzde 133, yüzde 140 faizleri ödedi bu zavallı Dinç Bilgin, zavallı Erol Aksoy. Halk soydu. Asıl hortumlayan halk. (Aydın Doğan’dan sonra şimdi Dinç Bilgin, Erol Aksoy için ağlamak üzereyim. Medya patronlarını hem eleştiriyor hem de acıyor Mehmet Bey. Yüzde 140 faizi cebe indiren müslüman halk için ağlardım hep, yanılmışım.) Star Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:57

İLGİLİ HABERLER