Gündem
  • 31.1.2013 21:56

Menderes ve Özal gibi Erdoğan'ı alamayacaklar!..

AK Parti Ar-Ge’den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, cumhuriyet tarihinin en önemli seçimlerine hazırlandıklarını söyleyip, "Patlasalar da çatlasalar da bu millet kendi iktidarını 10 yıllar sonra kendi elleriyle kendi evlatlarıyla almıştır. Onların temsilcisi olan Menderes’i aldılar, Özal’ı aldılar. Bu millet kendi evlatlarını Tayyip Erdoğan'ını vermeyecek onlara. Aynen Sayın Abdullah Gül’ü, vermeyip cumhurbaşkanlığına gönderdiği gibi" dedi.

Soylu, ardından Ak parti İl başkanlığını ziyaret ederek partilerle buluştu. Konuşması sırasında önce sala, ardından ezan sesini duyan Soylu, "Ezanı duyduğum zaman Anadolu da olduğumu hissediyorum. İstanbul falan büyük kentlerdir de siyasetin omurgasını ve siyasetin geleceğini Anadolu taşır. Bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Bunu da güzelleme yapmak için söylemiyorum. Türkiye eğer İstanbul gibi büyük kentlere kalsa her şey maddenin peşine takılır. Oysa siyaset bir mana olayıdır. Milletimizin bütün temel değerlerini Anadolu bezer. Siyasete Anadolu yön, şekil verir. Siyasetin bütün içindeki metabolizmasının hareketini, karakterini, dik duruşunu, refleksini itirazını, sevgisini, yumuşaklığını, el atmasını Anadolu sağlar. Onun için geleneklerini, göreneklerini unutmaz. Büyüğünü, atasını, kardeşini, bundan 200-300 yıl önceki kardeşini, geleneklerini onun için unutmaz. Onun için Anadolu’ya geldiğimiz zaman içimizi yenilemeye çalışırız. Burada içtiğin su bile yeniler çünkü. O suda hayat, kardeşlik vardır, belki binlerce yıllık medeniyet vardır. Hiçbirşey tesadüf değildir. Her şey o ilahi nizamın, oluşmuşluğun içindedir" dedi.

Ak partinin son 10 yılda Türkiye’de büyük bir değişim gerçekleştirdiğini, geçmişteki hataları onardığını ve ülkenin ufkunu açtığını anlatan Soylu, seçimlerin ‘sonuç’ ve ‘dönüşüm’ seçimlerinden, oluştuğunu belirterek şöyle dedi: "Nedir dönüşüm seçimi? 14 mayıs 1950 Demokrat partinin rahmetli Menderes’in 'beyaz ihtilal’ dediği seçim dönüşüm seçimidir. 6 Kasım 1983 rahmetli Özal’ın gelmesi dönüşüm seçimidir. Bütün zihin duvarlarımızı yıkmıştır. Yepyeni bir ufuk açmıştır. Ben daha net anlıyor ve görüyorum ki, 3 kasım 2002, 1950 ve 1983’den çok daha büyük dönüşüm, çok daha büyük gelecek, sıçrama sağlayan seçimdir. 12 Eylül 2010 referandumu milletin yeniden iktidara geldiği, mührü eline aldığı seçimdir. Bana itimat edin ne olursunuz. Bütün kutsallarım, bütün inançlarım üzerine yemin ediyorum ki Türkiye en önemli seçimine gitmektedir. 4 seçimden çok daha büyük seçimlere gitmektedir. 1950, 1983, 2002 ve 2010’dan çok daha önemli bir seçime gitmektedir. Önümüzdeki yerel seçimler Türkiye’nin geleceğinin ve yarının en önemli belirleyicisi seçimlerdir. Türkiye seçime kadar, kendi alt yapısını tahkim etmiş, kendi geleceğinin tuğlalarını örmüş, 3 katı çıkmış, bir katı ile çatısı kalmış bir anlayışın içindedir. Dışarıda da belediye, zabıta ve dozerle beklemektedir. Çünkü ekonomik ve siyasal iktidarlarını bize vermek istememektedirler, bu millete devretmek istememektedir. Onlar için en önemlisi mart yerel seçimleridir. Çünkü hemen arkasından cumhurbaşkanlığı, hemen arkasından genel seçim gelecektir. Çünkü ilk kez millet kendi cumhurbaşkanını kendi oyuyla direkt seçecektir. 2007’de oyuna getirmeye çalıştılar. Her cumhurbaşkanlığı seçiminde kriz yaratmaya çalıştılar. Milletin evladını, bu milletin cumhurbaşkanlığına, yani köşke, eşi başörtülü diye reva görmediler. 30 Ağustos geldi, kriz yarattılar Türkiye’de, gitmediler neden gözleri görmedi çünkü, alışık değildiler. Bu milletin evlatları hakim olursa, öğretim üyesi, cumhurbaşkanı, başbakan, dünyanın sayılı bilim adamı, sayılı sanatkarlarından biri olursa onlar için artık tehlikedir."

CUMHURİYET TARİHİNDE 4 ÖNEMLİ SEÇİM VAR

Süleyman Soylu, yerel, genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önemine vurgu yaptığı konuşmasını şöyle sürdürdü: "Patlasalar da çatlasalar da bu millet kendi iktidarını 10 yıllar sonra kendi elleriyle kendi evlatlarıyla almıştır. Bu milletin kendi iktidarlarının sahibi olan, onların temsilcisi olan Menderes’i aldılar, Özal’ı aldılar. Bu millet kendi evlatlarını Tayyip Erdoğan’ını vermeyecek onlara. Aynen Abdullah Gül’ü, sayın cumhurbaşkanımızı bir şekilde vermeyip cumhurbaşkanlığına gönderdiği gibi. Millet kararlıdır bu konuda. Onun için mart yerel seçimleri cumhuriyet tarihinin en önemli seçimidir."

ALLAH ŞAHİTTİR Kİ BURASI BİZİM EVİMİZ

Ak partiye 4 ay önce katıldığını belirterek duygularını da partililerle paylaşan Soylu, konuşmasını şöyle tamamladı: "Açık yüreklilikle söylemek isterim ki, sayın başbakanımızın büyük nezaketiyle davet edildiğim gün oradaki konuşmamda ‘evime geldim’ demiştim. Birileri dediler ki ‘başkan fazla abarttın, bundan önceki ev senin değil miydi?’ diye. Hiç abartmamıştım. Bütün samimiyetimle ortaya koymuştum. 4 ay sonra hangi noktada olduğumu söyleyeyim. Gittiğim her yerde, kapısının eşiğiyle, perdeleriyle, mutfaktaki pişeniyle, insanının kokusuyla, odasının ruhuyla Allah şahittir ki burası bizim evimizdir. Burada olmaktan çok büyük onur ve mutluluk duyuyorum."

Süleyman Soylu, konuşmasının ardından büyükşehir belediyesini ziyaret edip, Ak Parti il başkanlığınca düzenlenen siyaset akademisine konuk olarak son dersi verdi.

SİYASETİN GÜÇLÜ OLMASI DEVLETİN GÜÇLÜ OLMASI DEMEK

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, ''Türkiye'de siyasetin güçlü olması, ülkenin, milletin ve o ülkenin en önemli kurumlarından birisi olan devletin güçlü olması anlamına gelir'' dedi.
     Soylu, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'yi ziyaret etti.
     Özhaseki'nin başarılı bir siyasetçi olduğunu ifade eden Soylu, başarılarının artarak devam etmesi temennisinde bulundu.
     Özhaseki de Soylu'yu kentte ağırlamaktan büyük mutluluk duyduklarını belirterek, belediye çalışmaları hakkında bilgiler verdi.
     Mehmet Özhaseki, Soylu'ya üzeri işlemeli bakır ibrik hediye etti.
    
     -Siyaset Akademisi-
    
     Soylu, daha sonra, Büyükşehir Belediye Meclis Salonu'nda partisinin düzenlediği Siyaset Akademisi programına katıldı.
     Burada, AK Parti'nin ülkede siyasetin gelişimine büyük katkıda bulunduğunu dile getiren Soylu, ''Her meselenin kendine ait bir kuvvet aradığı gibi siyaset de kendine ait bir kuvvet arar. Siyasetin kuvveti bilgidir. Ancak, bilgi siyaseti güçlü hale getirir. Donanımlı insan, bilgili bir insan siyaseti güçlü bir hale getirebilir''dedi.
     Soylu şöyle devam etti:
     ''Türkiye'de siyasetin güçlü olması, ülkenin, milletin ve o ülkenin en önemli kurumlarından birisi olan devletin güçlü olması anlamına gelir. Ama siyaset güçlü değilse, millet güçlü değildir. Siyaset 1950-1960 arası güçlüydü ki Türkiye orada bir serpildi, gelişti. Ama siyasette bir zaaf oluşturmak isteyenler 1960 darbesini yaptılar ve siyaseti zaafa düşürdüler, güçsüz hale getirdiler. 1971 muhtırasında siyaset güçsüzdü, güçsüz yakalanmıştı ve 1971 muhtırası gerçekleşti. Siyaset 1970 ile 1980 arası güçsüzdü ve Türkiye sıkıntıya girdi.''
     Türkiye'de Turgut Özal ile birlikte siyasetin güçlenmeye başladığını vurgulayan Soylu, şunları kaydetti:
     ''Ne zaman 1983-1987 arası Özal, Anavatan Partisi ve siyaset güçlüydü, Türkiye büyüdü. Bu dönemlerde Türkiye'de ekonomik ve siyasi ciddi gelişmeler oldu. Ama ne zaman hafif bir zafiyete düştü, yine birtakım güçler devreye girdi ve siyasetin zafiyetini iyi yönettiler. Hem de çok iyi yönettiler. 1990-2000 arası Türkiye'de koalisyonlar, ekonomik krizler ve terörle olan mücadele siyaseti bir çok şeyle uğraştırdı ve siyaseti yine güçsüz düşürdü. Türkiye'de çok önemli 28 Şubat diye bildiğimiz bambaşka bir dönemi beraberinde getirdi ve siyaseti güçsüzleştirdi, zafiyete uğrattı. AK Parti 2002 yılından itibaren sadece Türkiye'yi yönetmiyor. Türkiye'de siyasetin kuvvetlendirilmesi, güçlendirilmesi ve siyasetin kurumsal işleyişini ortaya koymak için de bambaşka araçlarla onu donatmaya çalışıyor.''
     Program, daha sonra basına kapalı devam etti. 

TÜRKİYE TABULARLA YÜZLEŞİYOR

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, ''Türkiye, 10 yıldan beri tabu olarak görülen, halının altına serilen bütün meselelerle yüzleşmektedir. Çünkü, sırtımızdaki o ağırlıkla sıçrayabilecek bir noktada değiliz'' dedi.
     Soylu, AK Parti İl Teşkilatı'nı ziyaretinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin son 10 yılda ilerlemesini, sıçramasını, dünya ile rekabet etmesini sağlayabilecek bütün unsurların altyapısını kurduğunu söyledi.
     Türkiye'nin artık uçağın kalkış noktasını da geçtiğini ifade eden Soylu, ''Türkiye 21. yüzyılın başından itibaren 2 temel strateji uygulamaktadır. Bunlardan bir tanesi Türkiye'de yenileşme vizyonudur. Yani Türkiye'de kurallarıyla, kurumlarıyla birlikte yenileşme anlayışının devam etmesidir. İkincisi ise etki alanını genişletmektir'' dedi.
     Soylu, hükümetin gerçekleştirdiği projelerden örnekler vererek, şöyle devam etti:
     ''Elbette ki sorunlarımız, problemlerimiz var. İki temel meselemiz var. Bunlardan biri geçmişin tahribatıdır. İkincisi ise 2023 ve 2071'e yönelik ortaya koyacağımız iki temel vizyondur. Geçmişin tahribatından kurtulmamız kolay değildir. Geçmişin tahribatından kurtulmaya yönelik adımları atmak, 21. yüzyılın başından itibaren önemli ölçüde gerçekleşmektedir. Türkiye, 10 yıldan beri tabu olarak görülen, halının altına serilen bütün meselelerle yüzleşmektedir. Çünkü, sırtımızdaki o ağırlıkla sıçrayabilecek bir noktada değiliz. Onları bırakacağız, kendi altyapımızı iyi hazırlayacağız ve Türkiye'yi rekabet ettiği ülkeler arasından en iyi noktaya getirebilecek bir anlayışı ortaya koyacağız.''
    
     -''Türkiye ihtilafları üzerinden yönetildi''-
    
     Türkiye'nin yıllarca ihtilaflar üzerinden yönetildiğini savunan Soylu, şunları kaydetti:
     ''Türk-Kürt, Sünni-Alevi, sağcı-solcu, laik-antilaik-irticacı... Türkiye'yi yıllarca bu tahribatların üzerinden yönettiler. İnsanımızı bunlarla uğraştırdılar, bütün enerjimiz toprağa verdiler ve bir şekilde de bizi çok önemli bir noktada oyaladılar. İskilipli Atıf bu memleketin en önemli temel tahribatlarından bir tanesidir, tamire muhtaçtır. Şeyh Said meselesi, Takrir-i Sükun Kanunu'ndan sonra yaşanan olaylar bu ülkenin tahribatıdır ve tamirat ihtiyacı vardır. İstiklal Mahkemeleri'nde yaşananların tamamının tahribatı vardır ve bu ülkenin tamiratına ihtiyacı vardır. Dersim'de öldürülenler, devlet tarafından katledilenler bir tahribattır. Bu memleketin masum insanları Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın idam edilmesi milletimizin en önemli tahribatlarından bir tanesidir. O ilmek, Menderes'in, Zorlu'nun ve Polatkan'ın boğazına geçirilmemiştir. O ilmek, 'sizin siyasette ne işiniz var, haddinizi gösteririz' diyen o insanlar tarafından bu milletin boğazına geçirilmiştir. Tahribatımız budur. 1971 muhtırası, bu ülkenin temiz çocuklarını sağcı-solcu diye birbirine kamplaştırıp katlettiren anlayış bu ülkenin temel travmalarından birisi değil mi- Cumhurbaşkanı olan o günün generali dedi ki, 'Biz ihtilali olgunlaşsın diye bekledik.' Yani demek istedi ki, 'Siz birbirinizi öldürdükçe bizim ihtilalimiz meşruiyet kazanıyor. Senin ihtilalinin de senin aklının da, senin zihnininde canı yerin dibine girsin.''
     Soylu, yaklaşan yerel seçimlerin önemine de dikkati çekerek, bunun Türkiye'nin yarınlarını belirleyecek bir seçim olacağını sözlerine ekledi.
    
     -ERÜ Kök Hücre Merkezi ziyareti-
    
     Süleyman Soylu, Erciyes Üniversitesi Genom ve Kök Hücre Merkezi'ni de ziyaret ederek, yetkililerden çalışmalar hakkında bilgi aldı.
     Burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin gelecekte dünya ile rekabet edebilecek bir ülke haline gelebilmesinin, bölgesel bir güç, küresel bir aktör olabilmesinin ancak bilimle gerçekleşebileceğini anlatan Soylu, Türkiye'nin 21. yüzyılda Ar-Ge harcamalarında, bilim dünyasına bakışında çok önemli değişiklikler olduğunu vurguladı.
     Soylu, şöyle devam etti:
     ''Kök hücre, bilimde büyük bir devrim. Yıllardır ihmal ettiğimiz kendi bitkisel, tarımsal alanımızı taramayı gerektiren genom çok öneli bir süreç. Bütün bunlara dokunan, anlayan 'biz yapabiliriz' diyen bir yapıyı oluşturacağız. Beyin göçünden endişesi olan bir insan değilim ama kendi insanına dünyada verilen imkanı ortaya koymayan anlayıştan endişesi olan bir insanım. Dünyanın her yerine beyin göçü gönderebiliriz, belki bu 21. yüzyıldaki en yumuşak gücümüzdür. Bundan endişe duymuyorum. Ama mümkün olduğunda oradaki iletişimi de Türkiye'ye aktarabilecek yapıyı ve zemini oluşturmalıyız. Burada bunun heyecanını görüyorum.'' 

Güncellenme Tarihi : 21.3.2016 11:56

İLGİLİ HABERLER