
MERKEZ BANKASI BAŞKANI: RAKAMLAR ÜLKENİN NAMUSUDUR
ADANA - Yılmaz, Adana Sanayi Odası'ndaki, ''2010 Yılı Para ve Kur Politikaları'' konulu sunumu öncesinde yaptığı genel değerlendirmede, Türkiye'deki ekonomik göstergeler ve Merkez Bankası'nın işlevine dikkati çekti.
Merkez Bankası'nın bağımsızlığının, 2001 krizine gelinceye kadar yaşanan mali disiplinsizliğin giderilmesi ve enflasyona çözüm olarak ortaya çıktığının altını çizen Yılmaz, bugün yine aynı tartışmaların yapıldığını belirtti ve ''Merkez Bankası'na bağımsızlık yasa ile verilmiştir, yasa ile geri alınır. Ancak, bağımsızlığı tartışanlar Türkiye'nin 2001 yılı öncesi ve sonrasındaki tabloyu iyi irdelemeli'' dedi.
-GÖREVİMİZ FİYAT İSTİKRARI SAĞLAMAK-
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, fiyat istikrarının önemine dikkati çeken Yılmaz, bunun içinde istikrarın da istihdamın da üretimin de bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''TC Merkez Bankası olarak bizim görevimiz fiyat istikrarı sağlamaktır. Onun dışında bir şey düşünmeyiz, dikkate de almayız. Öbür tarafı bizi ilgilendirmez demiyoruz, diyemiyoruz. Bu mümkün de değil, eşyanın tabiatına da aykırı'' dedi.
-MERKEZ BANKASININ REZERVLERİ-
Yılmaz, açılış konuşmasının ardından yaptığı sunumda ise küresel ekonomide toparlanma sinyallerinin olduğunu söyledi.
Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası'nın rezervlerine de dikkati çekerek, ''4 Ağustos 2009'dan itibaren tekrar başlayan döviz alım ihaleleri sonucunda bugün itibariyle 5,6 milyar dolar piyasadan aldık ve bunun karşılığında da piyasaya 8,4 milyar TL'ye yakın Türk lirası likidite verdik'' diye konuştu.
-"RAKAMLAR ÜLKENİN İFFETİDİR"
Durmuş Yılmaz, konuşmasında kapasite kullanım oranlarına dikkati çekerken de Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş'ün kendisinden önceki konuşmasında, ''Kapasite kullanım oranlarıyla ilgili TÜİK'in verileri yanıltıcı. Bizim yaptığımız araştırmalarda kapasite kullanım yüzde 40-45 çıkarken, TÜİK yüzde 80-85'lerde açıklıyor'' şeklindeki sözlerini hatırlatarak, şöyle devam etti:
''Bu konuyla ilgili eleştiriye önce cevap vermek istemedim, ancak, şimdi dayanamadım. Kamu tarafından üretilen rakamlar bizim ülkemizin namusudur. İktidarda kim bulursa bulsun, kurumların başında kim olursa olsun, bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük bu rakamları manipüle etmek. Bizim metodoloji eleştirilebilir, yöntemleri eleştirebilirsiniz, daha iyi nasıl yapılabilir söyleyebilirsiniz ve söylemek de zorundayız. Bilenlerin bunu söylemek boynunun borcudur. Ancak, ortaya konulan metodoloji, açıklandıktan ve kamuoyu ile paylaşıldıktan sonra ölçülen rakamları sıhhatine, sağlığına güvenmek herhalde en sağlıklı yoldur diye düşünüyorum.
Şu anda Yunanistan'ın yaşadıklarını, Arjantin'in son 10 yıldır başına gelenleri biliyorsunuz. Dolayısıyla bu rakamlar ülkenin namusudur, iffetidir diye düşünüyorum. Ancak, gerçekten bilgimiz varsa, yeteneğimiz varsa, onu öyle değil de böyle ölçün demek zorundaysak bunu herkesin söylemesi boynuna borç. Bunu da spekülasyon konusu yapmayalım diyorum.''
-ENFLASYON BEKLENTİSİ-
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, konuşmasının son bölümünde, genel değerlendirme yaparken, önümüzdeki dönemlere ait ekonomik tahminlere ve enflasyon beklentisine de dikkati çekti.
Yılmaz, ''Geçici etkiler nedeniyle, şubat ayında tüketici enflasyonunun belirgin bir yükseliş göstereceği ve bir müddet hedefin üzerinde kalacağı öngörülmektedir. Benzer bir şekilde temel enflasyon göstergeleri de baz etkisi nedeniyle yıl ortasına kadar sınırlı bir artış gösterecektir'' dedi.
Durmuş Yılmaz, şöyle devam etti:
''Ekonomideki kaynak kullanımının bir süre daha düşük seviyelerde kalacağını, istihdam koşullarının tüketim talebinde bir genişlemeye imkan tanımayacağı ve maliye politikasının kademeli şekilde daraltıcı yönde etkili olacağı varsayımı altında, bir seferlik şoklardan kaynaklanan fiyat artışlarının genel fiyatlama davranışları üzerindeki etkisinin sınırlı olacağı düşünülmektedir.
Temel enflasyon göstergelerinin işaret ettiği mevcut ana eğilim, orta vadeli hedeflerle uyumludur. Geçici etkiler ortadan kalktığında enflasyonun tekrar düşüş sürecine gireceği tahmin edilmektedir.
Küresel ekonomideki sorunların henüz tüm olarak giderilmemiş olması ve toparlanmanın gücüne ilişkin belirsizliklerin devam etmesi, politika faiz oranlarının uzun bir süre düşük düzeylerde tutulmasını gerekli kılmaktadır.''