Spor
  • 30.9.2005 15:40

MHK BAŞKANI ÖZERTEN''DEN ÇARPICI AÇIKLAMALAR...

İSTANBUL (İHA) - Merkez Hakem Kurulu (MHK) Başkanı Ufuk Özerten, Levent Bıçakcı başkanlığındaki fedarasyonun görevi bıraktığı zaman kendisinin de yeni yönetimin önünü açmak için görevi bırakabileceğini, ancak fedarasyonun istemediği ellere geçmesi durumunda görevde kalmak için direneceğini belirterek, ''''Yani kaleyi teslim etmemek gerekiyorsa teslim etmem'''' dedi. MHK Başkanı Ufuk Özerten, göreve gelişi, hakemliğe bakışı, futbolun diğer üniteleriyle ilişkileri ve hakem camiasıyla ilgili projeleri hakkında Futbol Extra dergisine çarpıcı açıklamalarda bulundu. Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında oynanan ligin ilk derbisinde hakem Fırat Aydınus''un dua etmesinin hiçbir mahsurunun olmadığını söyleyen Özerten, şunları kaydetti: ''''Fırat''ın dua hikayesini tezvir etmişler. Fırat''ın iki senedir her maç öncesi dua ettiğini ben biliyorum, hem görüntülerden hem de canlı gördüm. İstavroz çıkartana bakacaksın, hakemin dua etmesini yadırgayacaksın, hakemimin dua etmesinin hiçbir mahsuru yok. Ben önceden Milli Takım''ın maçlarında dua ederdim, Genlerbirliği''nde yöneticilik yaptığımda dua ederdim, şimdi hakemler için her maçta dua ediyorum. İnsanın bu inancıdır, rahatlamasıdır. Hiçbir mahzuru yok bunu yapmanın. Rahatça yapabilir benim hakemlerim. Ben mesela yürürken olsun, araba kullanırken olsun, hangi mezarlığın yanından geçersem geçeyim mutlaka duamı ederim. O bana bir rahatlık veriyorsa niye yapmayayım? Bu mürtecilik değil ki, yazsınlar, ben savunurum onu. Şimdi düşünebiliyor musun; o duanın kendini rahatlattığına, kendini başarılı kıldığına inanan bir insanı bu duadan mahrum ediyorsun, kafasında problemle başlatıyorsun adamı maça. O gene o duayı edecek ama gizli yapacak. Gördüler mi görmediler mi diye düşünürken bir sürü pozisyon kaçıracak. Bence hiçbir problem yok. Ben bunu yaklaşık 2 sene önce fark ettim ve hoşuma gitti. O zaman federasyonla da ilgim yoktu. Keyif almıştım. Ne kadar güzel bir şey. Bir gazeteci arkadaş Fırat''ın dua etmesiyle ilgili beni aradı, ''Sana ne, size ne, kime ne'' dedim. Herif vuruyor topa, auta gidiyor, istavroz çıkartıyor. Bizim futbolcumuz da, hakemimiz de duasını eder. El Saka ile Ahmed Hassan şükür namazı kılarlar, secde yaparlar. Yapsınlar.'''' ''''MHK BAŞKANI OLDUKTAN SONRA SAHTE DOSTLARIM VE GERÇEK DÜŞMANLARIM ARTTI'''' MHK Başkanı olduktan sonra sahte dostlarının ve gerçek düşmanlarının arttığını ifade eden Özerten, ''''Beni buraya getirenler bana güveniyor. Federasyon bana bu konuda baskı yapmıyor, sen birileriyle bana baskı yapmaya çalışıyorsun birilerinin önüne geçmek için. Bir sürü eşim dostumla kötü oldum. En büyük sıkıntım ne biliyor musunuz, sahte dostlar ve gerçek düşmanların sayısı giderek artırıyor. Şu kağıtlar var ya, geliyor bir yakınım, üzerinde bir isim ''Şu çocuk böyle aslan, şöyle aslan'' diyor. Ben ismi yazılı yeri ters çevirip ''Aman ben bu ismi görmeyeyim, çocuğa düşman olurum, ne olur ne olmaz deyip'' hemen önünde yırtıyor ve orada çöpe atıyorum. Bunlar yoldan gecen simitçi, sucu filan değil, benim arkadaşlarım. Bu konuda çok arkadaşımla kötü oldum'''' dedi. Görev süresince karşılaştığı en ilginç olayı anlatan Özerten, ''''Ankara''da kurslar var, seçmeler. 8 tane MHK üyesi arkadaşımla birlikte 19 Mayıs Stadı''ndaki yerimiz aldık. İnsanlar koşmaya başladılar, yanımda birisi vardı, o koşunun görevlisine ''Şu arkadan ikinci sıradakini buradan çıkartsam ayıp olur mu ?'' Niye diye sordu. ''Ölecek herif, bundan hakem olmaz, benim gibi göbekli'' dedim. Allah''ın sevgili kuluyum galiba, 2 tur sonra yığıldı kaldı herif. Ambulans da gelmemiş mi? Hastaneye gönderene kadar canımız çıktı. Sonra dedim ki, ''Bunu gönderen il hakem kurulunu feshedin arkadaş'' Bana böyle adam göndermeye kimsenin hakkı yok'''' ifadelerini kullandı. ''Siyasi bir baskıyla veya Ankara''dan bazı taleplerle karşılaştınız mı?'' sorusuna Özerten, ''''Beni ne Meclis Başkanı, ne 1.Ordu Komutanı aradı. Ama onlara yakın insanlar aradı. En çok arayanlar bakan adına danışmanlar. Bunlar da il hakemleri filan için arıyor. Birkaç tanesine, biraz da tilkilik var ya, aradıklarında ''Ben konuyu biliyorum, sayın bakanla ben görüştüm'' dedim, spor bakanlığından böyle bir şey yok. Böyle söyleyince kapandı telefonlar. Şaşırdılar, çünkü bakanın bile haberi yok, belki onlar bakan danışmanı filan da değil. Öyle enteresan ya. Bir gün yine bir bakan danışmanı aradı kendini öyle takdim etti ben de ''Ya bakan beyin danışmanı Mehmet bey değil miydi dedim, ben bakan beyle görüştüm'' dedim ve telefonu kapattım. Hiçbir bakandan telefon filan gelmedi. Böyle tilkiler var. Milletvekili bakan adına 20 kişi filan aradı bunun içinden ancak iki üçü doğruydu. Kısaca ortalıkta hep istismar eden adamlar var'''' diye konuştu. Kendisinin MHK''da Sabri Çelik''in kalmasından yana olduğunu belirten Özerten, ''''Yönetim kurulu üyesiyiz ya, bir kaç arkadaş yönetici böyle konuşuyoruz, ben ''Sabri'' diyorum. Yarın da toplantımız var, ben de Ankara''dan kalkıp İstanbul''a geldim. Gece de kızımın evinde kalıyorum. Epey geç bir vakit oldu, o sıra telefonlarla kulis yapıyoruz. Ben bir şart öne sürüyorum: ''Sabri olacaksa Muhittin de muhakkak kalsın. Eğer kalmazsa sonra ''Beşiktaş MHK''yı atadı'' olur'' Seçimde ben Gençlerbirliği üyesi olarak Oğuz''un listesine oy vermiştim. Ertesi günü toplanıp karar vereceğiz, gece saat 1.5 filandı, bir mesaj geldi. Baktım, ''Uyanık mısın'' yazıyordu. Ama telefon numarası bilmediğim bir numaraydı, nereden geldiği belli değil. Aradım numarayı, baktım Levent Başkan çıktı karşıma, ''Hayırlı olsun'' dedi. Ben de ''Hayırlı olsun, hayırlı olsun da, kime olsun?'' dedim. O da ''Sana'' dedi. ''Bana ne hayırlı olsun başkan?'' diye sordum. ''MHK Başkanlığı'' dedi. ''Ya uykusuz kaldın, ya da uyku başına vurdu; nereden çıkarttın gecenin bu saatinde başkanım?'' dedim. ''Düşündüm, taşındım, seni MHK Başkanida baskı yapmıyor, sen birileriyle bana baskı yapmaya ı yapacağım'' dedi. ''Hele sabah ola hayrola'' cevabını verdim ve kapattık telefonu ama kafam karıştı. O zamana kadar hiç aklımdan dahi geçmeyen bir şeydi. Ertesi günü gittik toplandık federasyonda, hiç kimse ismime itiraz etmedi. Sadece ''niye yönetimde karar verilmedi'' diye bir burukluk vardı. Ben bir tek şeyde çok ısrarcı oldum, yönetimde de kalmak şartında. ''Bu hem MHK''yı, hem hakemleri ve hem de yönetimi güçlendirir'' diye düşünüyordum ama olmadı'''' ifadelerini kullandı. ''''KALEYİ TESLİM ETMEMEK GEREKİYORSA ETMEM'''' MHK Başkanlığı teklif edildiğinde kendisi için en önemli olanın görev süresi olduğunu belirten Özerten, ''''MHK''yı teklif ettiklerinde, benim için en önemli olan, görev süresiydi. Kanunları, yönetmelikleri iyi biliyorum. Kanunda görevden alınamayacağım yer alıyor. Zaten böyle olduğu için oldu. Öyle sıradan bir atamayı kabul etmezdim. Çünkü bazen dayanılmaz huylarım var benim, dediğim dedik, çaldığım düdük olur, yani öldürsen dönmem. En azından çocuklarıma ''görevden alındı'' şeklinde bir miras bırakmam. Onlara ''Senin baban niye görevden alındı?'' dedirtmemek için. Böyle bir şeyle karşılaşmalarını istemem. Abuk sabuk şeyler için görevden alınan insanlar var ya, onun için'''' dedi. Levent Bıçakçı federasyonu görevi bıraktığı zaman kendisinin de yeni gelen yönetimin önünü açmak için görevi bırakabileceğini belirten Özerten, ''''Allah korusun çok büyük bir karambol oldu da hiç olmayacak biri geldi, orada da direnirim görevde kalmak için, onu da yaparım. Yoksa federasyon istifa ettiğinde hemen istifamı verip gelenlerin çalışacakları MHK''yı seçmelerinde yolu açmalarını sağlarım. Arkadaşlarımın yüreği dayanır mı bilmem. Olumsuz bir şey oldu, bu federasyon gitti, başka bir federasyon geldi, bizim yine kaleyi bırakmamamız lazım. Bırakmam, onu da yaparım. Bırakmama hakkımız olmasına rağmen işin nezaketi gereği bırakırız. Dedim ya, aklım yatmadı, gene eski dönemlerde çok şey yaşadım, yani kaleyi teslim etmemek gerekiyorsa da teslim etmem. Ama bu benim tek başına irademe bağlı değil. Benden başka 8 tane daha arkadaşım var, yedekler var. Ana statüde, MHK''nın görevi atayanların göreviyle sınırlıdır şekliyle bir şey koydular ama bu ana statü, kanuna ters, olamaz'''' diye konuştu. Hakem camiasına daha önce bakışıyla şimdiki bakışı arasında farkı değerlendiren Özerten, ''''Ben hakem camiasına çok iyi bakıyordum. 1997-98''de Eskişehir''deki o meşhur seçim vardı. Ufuk Özerten yuhalandı diye çıktı basında. Orada alkışlayanlar da oldu. Yarısı yuhalamış, yarısı alkışlamıştı. Ben zamanın MHK''sının oradaki baskısını, zulmünü gördüm. Bu baskı ve zulüm altında bile orada doğruyu savunan bir insana destek verecek kadar yürekli hakemler olduğunu da gördüm. Bu görevi kabul etmemde en büyük mesnetlerimden biri de odur. Yuhalayanları da bildiğim halde kınamıyorum. Hakemlik böyle, bunu böyle kabul etmek lazım. Şimdi hakemliğin böyle olmaması için çaba sarfediyorum. Örneğin nisan ayında dernek seçimi varmış. Hiç kimseden tarafa bir ağırlık koymayız. MHK olarak böyle bir şey söz konusu olamaz. Hakemler kendi başkanlarını hür iradeleriyle seçmeyi becerebilirler, seçemiyorlarsa o zaman müdahale ederim'''' dedi. ''''KİMSEYİ İŞİME MÜDAHALE ETTİRMEM, EDENİ BURNUNDAN GETİRİRİM'''' Kimsenin işine müdahale edemeyeceğini belirten Özerten, ''''İşime kimseyi müdahale ettirmem. Bunun için de istifa etmem. Müdahale eden yandı, onun burnundan getiririm. Onurunmu zedeleyecek bir şey olursa, problemi de çözemiyorsa görevimi bırakırım'''' dedi. Federasyon Başkanı Levent Bıçakcı ile eskisinden çok daha az görüştüklerini kaydeden Özerten, ''''Bir tek göreve geldiğimde önüme konanları inceledim, geçmişten süregelenleri. Mlum, biliyorsunuz bazılarına maç verilmiyordu, onlara baktım ve sonra dönüp başkana ''Herkes senin sırtından kurban kesiyor. Ben bu hakem arkadaşımız hakkında bir şey bulamadım, buna maç veririm'' dedim. O da ''Senin bileceğin iş, ben karışmam'' dedi. Bir hakemin meslek hayatının Mutlu Çelik veya Bülent Uzun''unki gibi bitmesi hoş değil'''' dedi. Kendisine ve MHK konusunda yapılan eleştirileri yakından takih ettiğini belirten Özerten, ''''Ben cevabı kendim veririm, disipline yollarım, takipçisi olurum. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Kimin ne adım attığını, ne yaptığını biliyorum. Bir dikine durabilsem, yumruğu atacağım da bir durayım. Ben bunların tedbirini alıyorum. Şu geçen haftalarda hangi kulüp başkanı, hangi yönetici, hangi teknik adam, kim kimin hakkında ne konuştu, onları tutuyorum'''' diye konuştu. Futbol izleme zevkini uzun yıllardır yaşayamadığını ifade eden Özerten, ''''Uzun yıllardır futboldan keyif alamadım. Federasyonda yöneticiyken öyle, şimdi de öyle. Hiç unutmam Galatasaray ile Gençlerbirliği arasında bir kupa maçı vardı, süper keyifli. Bir tarafta Galatasaray tuttuğum takım. Diğer tarafta içinde bulunduğum eski kulübüm Gençlerbirliği. Bir tarafımda Ergun Gürsoy, diğer tarafımda İlhan Cavcav oturuyor. Ben de federasyon başkanını temsilen ikisinin ortasında oturuyorum. Düşünebiliyor musunuz halimi. Hakikaten keyif alınacak maç, Ergun Bey de çılgınca maç seyreden bir insan, İlhan Bey de. Kendini kaptırıyor. Biri gol atıyor bir kolumdan çekiyor, diğeri atınca öbürü diğer kolumdan. Ben ise kıpırdayamıyorum. O futbol maçı izleme zevkini yaşamıyorum artık. Şimdi tamamen bitti maç seyretme zevkim. Çünkü maçı değil, sadece hakemi seyrediyorum. Maçlardan tat alamıyorum. Gole şöyle seviniyorum, temiz bir gol oldu diye, ofsayt yok, el yok, faul yok diye. Çaykur Rizespor - Fenerbahçe maçında o da burnumdan geldi. ''Gol temiz oldu problem yok'' diye tam sevindik, bir dakika sonra ekranlara Nobre''nin eli geldi. Ben zamanında gözlemcilik de yaptım, ama çok kısa sürdü. 5-6 maç sonra bıraktım. Çünkü maç seyretme keyfini öldürüyordu. Ben de maçı seyrederken normal seyretmem, keyfini yaşamak isterim. Bir de gözlemciliği millet benim yaptığım gibi yapmıyordu. Mesela bir hakemin düşmesine sebep olmuştum, kırık not vermiştim, sonra öğrendim ki, öyle şeyler için not kırılmazmış. Gözlemcilik diyebilirim ki hakemlikten zor. Hele hele bir maçta 4 tane hakemi değerlendirmek durumunda kalıyorsanız'''' dedi. ''''İTİBARIM HAKEMLERİN ELİNDE'''' Gözlemciler Kurulu''nda hakem kökenlilerin ağırlıkta olmasının tam anlamıyla randıman veremediğine inandığını belirten Özerten, ''''Biraz gözlemcilerin, temsilciler kurulunun emeğine de yazık oluyor, daha bir dikkat edilmesi lazım. Maçta ne gördüysen ona göre değerlendirmeli. Ben hakemlerin beynine giriyorum, kul hakkı yemeyin diye. Onlar da Allah''ın kulu, hakemin de hakkını kimse yememeli. Ha isteyerek bunu yaptıklarına da inanmıyorum'''' diye konuştu. Televizyonlardaki hakem yorumcularını Türkiye''deki 8 - 10 bin hakemin izlediğini ifade eden Özerten, ''''Türk hakemliğine birşeyler katıyorlar ama bir şartla. Hele hele anlaşabilseler. Türkiye''deki 8 - 10 bin hakem bunları seyrediyor. O yeni yetişmekte olan neslin de kafası karışıyor. Hatırlayın Beşiktaş - Fenerbahçe maçında ya şanan Anelka - Koray pozisyonundaki tartışmayı. Bakın hl belli olmadı, Anelka mı Koray''a faul yaptı, yoksa Koray mı Anelka''ya? Biri birini, diğeri ötekini söylüyor. Ben de şöyle düşünüyorum. Ona Fırat faul verebilirdi ama bütün Türkiye o güzel golü kaybedecekti. Öyle bir lezzeti tadamayacaktı. Futbolun güzelliği, sürprizi burada. Burada saygılı olmak lazım. O faulü verip vermemekle Fırat''ın ne gibi bir art niyeti olabilir ki? Benim bütün amacım bu hakemlerin kafasındaki şeytan mı neyse onu söküp atmak, benim hakeme yapabileceğim o. Hakeme bu yaştan sonra kural mı öğreteceğiz?'''' dedi. İtibarının hakemlerin elinde olduğunu kaydeden Özerten, ''''Bütün futbol camiası bize bir kredi verdi, anlayış gösterdi. Ve bu hala devam ediyor, hem de hatalarımızın da olmasına rağmen. Temelde bunun altında bana olan güvenle birlikte hakemlerimize olan güven de yatıyor. Hakemlere de aynı şeyi telkin ediyorum. Bu bizim hepimizin itibarı, başta benim itibarım, ben de kendi itibarımı sizlere emanet ediyorum. Kendi itibarınız gibi bunu koruyun. Yüz kızartıcı olmayan her türlü probleminizde arkanızda olacağım diye onlara söz verdim. Kamuoyunun duyduğu bu güven bana göre dezavantaj. Beni bu görev konusunda en çok korkutan bu aşırı güven olayı'''' ifadelerini kullandı. MHK ve gözlemcilik müessesesinin hakem kökenlilerin hegemonyasından kurtulması gerektiğini belirten Özerten, ''''Bir kere kurulumdaki hiç kimsenin speküle edilecek defosu yok. Hakemlik olayında ona bakılıyor. Ben tribünde oturdum, amatör, profesyonel kulüp yöneticiliği yaptım, federasyon kanadında oturdum, şimdi MHK kanadında oturuyorum. 1992''den beri, ''MHK''nın ve gözlemcilik müessesesinin hakem kökenlilerin hegemonyasından kurtulması gerektiğini söylüyorum. Çünkü inanılmaz bir şey var. Düşüncemi ifade etmesem benim karnıma ağrılar girer. İnanılmaz hizipler var, inanılmaz klikler var. Osman Avcı''nın yüzü burada, eski bir hakem. Bunca sene yaptı ve bıraktı. Örneğin hakemliğinin bitmesine neden olan bir hakem hocasının oğlu veya çok sevdiği bir yakını hakem olduğunda tavrında bir değişiklik olabilir. Bunun için de yadırgamıyorum bu tür insanları. Bence MHK''nın 2 - 3 kişi filan olması lazım. Onun dışında 5 - 6 kişilik profesyonel bir kadrosu olur, yeter. Bir de şunu söylemek istiyorum, bu Osman Avcı''dan Türk futbolunun istifade etmesi lazım. Bu öyle bir insan, onu da söyleyeyim'''' diye konuştu. ''''HAKEMLİĞE GİRİŞ TALİMATIYLA İLGİLİ KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER YAPACAĞIZ'''' İlk derbiyi Zafer Önder İpek''e vermeyi düşündüğünü, ancak Trabzonspor - Gaziantepspor maçındaki vasat yönetimi nedeniyle derbide Yunus Yıldırım''a görev verdiklerini belirten Özerten, ''''FIFA listesi değişecek mi, bakacağız göreceğiz hep beraber. Zafer Önder İpek, çok güzel bir Galatasaray - Malatyaspor maçı yönetmişti sezon başında. Ondan sonra bana itirazlar da geldi, ama ben onu Trabzonspor - Gaziantepspor maçına verdim. Eğer o maçı da iyi yönetseydi, ilk Beşiktaş - Fenerbahçe maçını Fırat Aydınus''a değil, Zafer Önder İpek''e verecektim. Bir riski alarak bir şeyler yapmak lazım. ''Ne şiş yansın, ne kebap yansın, ben riske girmeden 8-10 hakemle bu işi yapayım'' dersen tükenirsin. FIFA listesi çok hassas bir konu. Kurumumuzu da, federasyonu da ilgilendiren bir konu. Bu konuda bir cevap vermem hiçbir açıdan etik olmaz. FIFA listelerinde bugüne kadar eş - dost işi işin içine girmiş. Şu sistem içinde Serdar Tatlı''nın kimden az, kimden çok yabancı dil bildiği belli değil'''' dedi. Hakemliğe giriş talimatıyla ilgili köklü değişiklikler yapacaklarını kaydeden Özerten, ''''Örneğin klasmanlarda bekleme süresini azaltıyorum. Bir adam 15 sene C klasmanında hakemlik yapamayacak. Adam 7 senede C''den B''ye çıkamıyorsa o arkadaşım geri dönecek. Bir arkadaşım 6 sene B''den A''ya çıkamıyorsa C''ye dönecek. Ufuk Özerten MHK''sının bulduğu hakemleri, onların eğittiği hakemleri ancak bu şekilde yapabiliriz. İlla da böyle yapacağız diye de ortalığı toz duman etmeyeceğiz. İl hakemi 27 yaşına kadar futbol oynasın. Doğrusu bu. Koç''a, Sabancı''ya bakın, çocuklarını alıp da hemen başa koymazlar, önce mutfağa sokarlar işi öğrensin diye. Ve sonra alttan yukarıya doğru çıkartırlar. Hakemliğin mutfağı da saha. Sahaya çıkacak, futbol oynayacak, tekme yiyecek, atacak, onu yaşayacak. Şimdiye kadar bu yasak edilmiş'''' dedi. Geçen sezon Trabzonspor camiasının Cem Papila''ya büyük tepki göstermesini de değerlendiren Özerten, ''''Ben en çok Trabzon seyircisine güveniyorum. Trabzon seyircisi futboldan da anlar, Trabzon halkı misafirperverdir de. Cem Papila''nın en çok hüsnü kabulü de Trabzon seyircisinden göreceğinden de eminim'''' dedi. ''Hakemlerin aldığı ücretleri yeterli buluyor musunuz ?'' sorusuna Özerten, ''''Süper Lig''dekiler fena değil. Bir de olayı ülke ortamıyla kıyaslamak lzım. Gönül daha fazla olmasını ister. Ama 3.Lig ve 2.Lig hakem ücretleri düşük. Onlar için sponsor arayışı içindeyim. Hakemliğe başlama yaşı 18, onu aşağıya düşürmeye çalışıyorum. 18 yaşındaki çocuğa ben adamlığı öğretemem ama hakemliği öğretirim. O adam gibi çocukların gelmesi için de şartların iyi olması lzım, özendirmek lzım. Mesela amatör kümeden bir hakem tespit ettik, iyi diye. İki ayrı maçına iki ayrı arkadaşım gider, notu iyi olursa onu alır 3.Lig maçına veririm. Benim aradığım bu. Daha yolun başındayız ve bizde yürek var'''' şeklinde cevap verdi. Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 11:00

İLGİLİ HABERLER