
MHP, DENİZ FENERİ YOLSUZLUĞUNDAN AKP'Yİ SORUMLU TUTTU
ZAFER ÇAKMAK
ANKARA - MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Almanya'daki Deniz Feneri e.V. davasının sonuçlanmasının ardından TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Almanya'da bir nitelikli dolandırıcılıkla ilgili mahkeme safahatının tamamlandığını hatırlatan Vural, böyle bir dolandırıcılığın olduğunun mahkeme kararıyla sabit hale geldiğini belirtti. Hem mahkum edilenlerin, hem de dini duyguları ve yardımlaşma duyguları istismar edilerek hortumlananların Türk vatandaşları olduğuna işaret eden Vural, mahkeme safhasında ve alınan
karar sonucunda bu olayın yalnızca hukuki boyutu bulunmadığının, siyasi boyutunun da olduğunun ortaya çıktığını söyledi. Olayla ilgili olanların AK Parti hükümetinin siyaseten yakın ilgisine ve korumasına mazhar olduğunun da görüldüğünü süren Vural, hükümetin bu konuya yaklaşımının da ibret verici olduğunu ve Türkiye'de konunun üzerine gidilmesi yönünde bir siyasi kararlılık gösterilmediğini söyledi.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ve AK Parti yetkililerinin, karar sonrası yaptıkları açıklamalarda ceza alanlar için üzüntü duyduklarını söylediklerini öne süren Vural, "Ceza alanlar için üzüntü duymak esef vericidir. Asıl üzüntü duyulması gereken husus o vatandaşlarımızın bu duygularının istismar edilmesidir. Üzüntü duymaları gereken şey neden Türkiye'de bir soruşturma yapılmadığı olmalıydı. Neden bu konuda Türkiye'de yapılmış bir soruşturma yoktur ve Türk yargısının bir karar vermesinin önü açılmamıştır"
diye konuştu. Başbakan Erdoğan ve Adalet Bakanı Şahin'in bu soruşturmayla yakından ilgilendiğini ve Almanya Büyükelçisi ile bu konuyu görüştüklerini kaydeden Vural, bu kadar yakın ilginin insani olmaktan öte olduğunu belirtti. Başbakan Erdoğan ve Adalet Bakanı Şahin'den, Almanya Büyükelçisi ile yaptıkları görüşmenin tutanaklarını açıklamalarını isteyen Vural, bu konuda illiyet rabıtalarının ne olduğunu sordu. Vural, "Siz böyle bir dolandırıcılığın tarafı mısınız? Nereye dokunacağı konusunda korkunuz mu var.
Başbakan'ın böyle bir soruşturma ile ilgili öfkesinin sebebinin derinlerde olduğu anlaşılıyor" şeklinde konuştu.
Almanya Büyükelçisi ile yapılan görüşmede sadece bu davayla ilgili örnek göstermenin sözkonusu olmadığını dile getiren Vural, bu meselenin artık uluslararası bir boyuta taşındığını söyledi. İddianamede 2007 yılındaki bu görüşmede Türk makamlarının elinde belgeler olduğunun görüldüğü ifadesinin yer aldığına işaret eden Vural, bu belgelerin ne yapıldığını sordu. Vural, "Bu belgeler neden hükümetin elinde bulunuyor da savcıların elinde değil? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ne zaman soruşturma açtı. Bu konuyu
geçiştirmek için usulü bir soruşturma mı açıldı?" dedi.
Hükümetin, Alman makamlarının yardımlaşma çağrısına da cevap vermediğini, İçişleri Bakanlığı hukuki yardım için Adalet Bakanlığı'nı adres gösterirken, Adalet Bakanlığı'nın ise gelen talebi İçişleri Bakanlığı'na yönlendirdiğini anlatan Vural, siyasi iradenin belli bir etkinlikle bu işin üzerine gitmeyeceğinin ortaya çıktığını ifade etti. Vural, bu konunun Türkiye'de araştırılıp soruşturulacağı yönünde şüphelerin oluştuğunu belirterek, Almanya'daki karar safhasında olayın Türkiye'ye kadar uzandığının ve
Türkiye'den yönetildiğinin belirtildiğini hatırlattı. Siyasi iktidarın bu konunun üzerini örtmeye çalıştığını öne süren Vural, böyle bir konunun soruşturulmasının önündeki en büyük engelin siyasi iktidar olduğunu ifade etti. Vural, hükümetin, böyle bir dolandırıcılığın uluslararası seviyede takipçiliğini yaptığını dile getirdi.
AK Parti'nin bu siyasi tavrıyla bir taraftan hukuki sürecin başlatılması ve hukuka güven konusunda vatandaşların beklentilerini karşılamaktan son derece uzak bir yaklaşım sergilendiğini, diğer taraftan ise Türk milletinin yardımlaşma ve yardımlaşma duygularının içinin hortumlanmasına izin verildiğini ifade eden Vural, kendisine muhafazakar demokrat diyen bir zihniyetin böyle bir girişimin üstünü örtmesinin, hazin bir tecelli olarak kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Vural şöyle konuştu: "Türk milletinin
geleneksel dayanışma ve yardımlaşma duygularının törpülenmesine izin vermememiz gerekir. Basını bu işleri siyasi ve ticari amaçlar için kullananları deşifre etmeye çağırıyoruz. Vatandaşların 30 milyar Eurosunun dolandırıldığı bir konuda Türkiye'de bir soruşturma yapılmış değildir. Vatandaşlarımızın dayanışma duyguları istismar edilmiştir. Milletimize güven vereceksek, siyasete güven vereceksek hükümeti, kime, nereye varırsa varsın bu konuların üzerine gitmeye davet ediyoruz. Temiz siyaset ve temiz yönetim
bu milletin hakkıdır. Böye bir tartışmayı siyasallaştırıp, partiler arasında rekabetin bir parçası haline dönüştürüp üstünü örtmeye kimsenin hakkı yoktur. Milletimizin bu için boşaltılan duygularının, yok edilen birikimlerinin hesabı sorulmalıdır."