MİLLİ GAZETE YAZARINDAN FETHULLAH GÜLEN'E AĞIR ELEŞTİRİ...
Zeki Ceyhan?MİLLİ GAZETE
Müminler birbirlerine karşı!
İslami öğretide müminlerin birbirlerine karşı yumuşak, başkalarına karşı ise sert olmaları gerektiği ilkesi yer alır.
Ama ne hikmettir bilinmez, kimi müminler sanki bu öğretiden habersiz gibi diğer mümin kardeşlerine karşı son derece acımasız davranabiliyorlar.
Çıktıkları TV programlarında diğer mümin kardeşlerinin yaptıklarını zararlı bulduklarını ilan edebiliyorlar.
Gazete röportajlarında diğer mümin kardeşlerinden birini en çok nefret ettikleri kişiler sıralamasında birinci sıraya oturtabiliyorlar.
Müminler açısından başkası olarak değerlendirilebilecek birinin siyasetten ayrılması karşısında ise üzüntülerini gazetelere verdikleri ilanlar ile dile getirip tıpkı vaazlarında olduğu gibi gözyaşı döküyorlar.
Nasıl oluyor bu?
Biz mi İslami öğretiye ait kuralları ters biliyoruz yoksa kimi müminler bu kuralları kaale mi almıyor?
Arkasından meth-ü senelar döktürdüğü kişinin TBMM çatısı altında başörtülü bir hanım milletvekiline karşı “Haddini bildirin” diye nasıl haykırdığını unutmuş olabilirler mi?
Pardon, asıl bir şeyleri unutan biziz galiba.
Başörtüsü neydi kimi müminlere göre?
Teferruat çağrışımı yaptıran furuat’tı değil mi?
İnandığı gibi yaşamaya çalışan müslüman bir hanım milletvekili “haddi bildirilecekler” sınıfına dahil edildiğinde kimi müslümanların kılı bile kıpırdamamıştı.
Gazetelere ilan vererek olayı kınama ihtiyacı da duymamışlardı.
Şimdi müslüman bir hanım milletvekiline Haddini bildirin diye sataşan eski siyasinin ardından ağıt yakıyorlar.
Hani müminler birbirlerine karşı yumuşak, başkalarına karşı sert olacaklardı? Yoksa kimi müminlere göre müslüman bir hanım milletvekiline “Haddini bildirin” diye sataşan kişi, başörtülü milletvekilinden daha mı yakın?
İslami bir başka öğretide ise ahiret hayatında kişinin sevdiği ile beraber olacağı öğretilir.
Bu öğretiler yabana atılacak, kulak ardı edilecek öğretiler değildir.
Müminlerin hayatını ve yaşamını şekillendiren öğretilerdir.
Ve bu öğretiler camii kürsülerinde cemaate “ağlanarak anlatılsın” diye değil bizzat yaşansınlar, tatbik edilsinler diye vardır.
Hepimiz ciddi bir sınavdan geçiyoruz.
Yaptıklarımız, yazdıklarımız, yaşadıklarımız ile hep imtihan olunuyoruz. İslam sadece anlatılmak ve anlatılırken iki gözü iki çeşme ağlanmak için değil bizzat yaşanmak için vardır.
Kimi müminlerin kendilerini aklayabilmek(!) için diğer müminleri karaladıklarını biliyoruz. Ama ne var ki bu karalamalar bir işe yaramıyor ve kendilerini gurbetten kurtarmaya yetmiyor. Ah bunu bir anlayabilseler!
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:39