
MİLLİ GAZETE'DEN İLGİNÇ HABER : AKP İKTİDARINDA AT ETİ, İT ETİNE KARIŞTI. DOMUZ DA CABASI
AKP Hükümeti’nin hazırladığı yönetmelikle domuz eti artık marketlerde satılabilecek. Avrupalılar dahi ‘Müslümanlara ‘domuz eti’ yedirenlerin canına okurken Erdoğan’ın, AB’ye duyduğu platonik aşkından kurtulamayacak derecede hasta olan AKP’si bunda bir sakınca görmedi.Et yerken tedirgin olacağız
Herhangi bir lokantada yediğimiz etin, domuz eti olup olmadığı sorusu her zaman kafamızı kurcalayacak. Zira kaçak sığır eti tüketimiyle bile baş edemeyen Türkiye’nin, eşeklerin, atların, domuzların kesimi ve satışını ne derece denetleyebileceği büyük bir soru olarak karşımıza çıkıyor.
İSLAM ARSLAN / İSTANBUL
Türkiye’de domuz eti tartışmaları, 1999 yılında 10 bin ton domuz yağı ithal edildiği, üç bin ton da Türkiye içinde bulunan domuz çiftliklerinde yetiştirilen domuzlardan elde edildiğinin belirtilmesiyle gündeme gelmişti. O dönemde Türkiye'de değişik sektörlerde bir yıl içinde tüketilen domuz yağı miktarı 13 bin tonu buluyordu. O dönemde resmi istatistiklere göre Türkiye'de yaşayan Hıristiyanların oranı toplam yüzde 0,33 civarında, yani toplam sayıları 250 bin'i ancak buluyordu. Söz konusu domuz yağı bu kadar Hıristiyana paylaştırılsa kişi başına yılda 52 kg. domuz yağı düşüyordu. Üstelik Türkiye'de ‘Hıristiyanlara özel’ bir şey de üretilmiyordu. Üretilen her şey bütün vatandaşların ilgisine sunuluyordu. Dolayısıyla bir yılda bu kadar domuz yağının tüketilmiş olması vatandaşların satın aldığı sabun, margarin, sucuk, sosis, salam vs. gibi ürünlere domuz yağı katıldığına dair tereddütlerin daha da artmasına sebep oldu. Konuyla ilgili olarak zamanın Fazilet Partili Karaman Milletvekili Zeki Ünal, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'na bir soru önergesi yönelterek “Üretilen ve ithal edilen domuz yağları hangi sektörlerde tüketilmekte ve ne tür gıda ve yiyeceklerde kullanılmaktadır? Domuz yağı ve etinin gıda tüketiminde kullanılması insan sağlığı ve dini inanç açısından ele alınarak Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı nezdinde herhangi bir girişimde bulunulmuş mudur?” dedi. Ama durum Türkiye’de hiç değişmedi. Ülkemize domuz eti ya da yağı bir şekilde giriyordu ve üretiliyordu. Hükümetler bu konuda verilen soru önergelerini mevcut verilerle geçiştirerek cevaplarken hiçbir hükümet domuz etinin kesim ve üretimini, marketlerde satışını yasal hale getirmemişti. Ta ki AKP’ye kadar…
Domuz olayı, BOP kadar dehşet verici
Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, dünyanın şahit olduğu en hızlı değişimi gerçekleştirerek ‘yüzlerini doğudan batıya dönen AKP’liler’ ile ilgili en iyi tespiti yapmıştı. Siyaset sahnesine çıktıkları zaman AKP’lileri ‘Çoluk çocuk’ olarak niteleyerek haklı çıkan Erbakan, domuz etinin üretim ve satışının hükümet eliyle serbest hale getirilmesini sert bir dille eleştirerek “Ülkemizdeki Müslüman kitlenin desteğini almış bir AKP Hükümetine ‘Dünya Devleti oluyorsunuz o halde domuz etini de kasaplarda satmalısınız’ diyerek inancımızın müsaade etmediği eti de sattıracaklar. İşte Millî Görüşten ayrılanların feci akıbeti… Dünya Devleti olacaklarmış? O halde domuz besleyip, domuz satmalılarmış. Ve satıyorlar. Yazık, çok yazık. Domuz etinin kasap reyonlarını doldurması da en az Büyük İsrail Projesi eşbaşkanlığı kadar korkunç ve düşündürücüdür. Bunlar görüldüğü gibi ne yaptıklarının farkında bile değiller. Millî Görüş gömleğini çıkarmanın bedelini bu tür ihanete denk uygulamalarla ödüyorlar. Önce gömlek çıkardılar ve sonra da gidip Siyonist projelere eşbaşkan ve alet oldular. Artık gözleri domuz eti falan görmüyor, dünya devleti de oldular ya… Bunlara milletimiz sormayacak mı? Siz daha evvelden Merih veya Mars devleti miydiniz diye...” diyordu. Erbakan, AB için çılgınlık üzerine çılgınlık yapan AKP’yi her fırsatta uyardığı gibi yine uyarmıştı. Ama duyan bir adet kulak bile olmadı.
Müslüman mahallesinde salyangoz satışı misali
11 Ekim 2004 günü Türk basınında çıkan bir haber, Fransa’nın Alsace Bölgesi’nde yayınlanan Dernières Nouvelles d'Alsace Gazetesi’ndeki bir haber ile ilgiliydi. Haberde ‘Domuz eti sattığı için mahkûm olan’ bir dönercinin hapis ve para cezasına çarptırılmasına yer veriliyordu. Türklerin ve Müslümanların çoğunlukta olduğu müşterilerine haber vermeden domuz etinden yapılmış döner satan sahtekâr dönerci mahkûm olmuştu ama bu olay şunu da ortaya çıkarmıştı: Avrupalılar, biz Müslümanları ve Türkleri ‘İnançlarından dolayı domuz eti yemeyen insanlar’ olarak görüyorlardı. “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz” atasözü biraz değişiklikle gerçeğe dönüşüyordu. Hatta Dernières Nouvelles d'Alsace Gazetesi, yapılanları ‘vicdansızca bir hareket' diye niteliyordu.
Türkiye’de ise Resmi Gazete’nin 19 Ocak 2005 tarihli 25705. sayısında yayınlanan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın ‘Canlı Hayvanlar ve Hayvansal Ürünlerde Belirli Maddeler ile Bunların Kalıntılarının İzlenmesi İçin Alınacak Önlemlere Dair Yönetmelik’ pek çok değerimizi umursamadan ezip geçiyordu.
Domuz serbest, at ve eşekler bekliyor
AKP Hükümeti, AB’den yüz bulamayınca ‘Gerekirse AB’den vazgeçeriz’ gibi göstermelik salvolar yaparken bir yandan da oldukça önemli şeylere imza atıyordu: Domuz, at, eşek vb… hayvanların etlerinin üretimi ve satışını serbest bırakmak gibi… Gerçi AKP, at ve eşek etini de serbest bırakmıştı ama daha sonra aşırı tepkiden dolayı at ve eşekler şimdilik sadece ‘kaçak’ kesiliyor. AKP, domuz etinden gelen tepkileri değil, at ve eşek etinden dolayı gelen tepkileri dikkate alıyordu. Bu titizlik (!), tabi ki dikkatli gözlemcilerin dikkatinden kaçmıyordu. Ve şimdilerde at ve eşek eti hâlâ kırmızı et listesinde bulunduğu için bir yerlerden belki de sofralarımıza geliyor. Tıpkı domuzun yasal olarak geldiği gibi…
Et yerken tedirgin olacağız
Bunu özellikle söylüyoruz: Çünkü bundan böyle hep tedirgin olacağız. Aldığımız etin ya da herhangi bir lokantada yediğimiz etin, domuz eti olup olmadığı sorusu her zaman kafamızı kurcalayacak. Zira kaçak sığır eti tüketimiyle bile baş edemeyen Türkiye’nin, eşeklerin, atların, domuzların kesimi ve satışını ne derece denetleyebileceği büyük bir soru olarak karşımıza çıkıyor.
Domuz çiftliklerinin kapatılma sebebindeki ayrıntı
Gazetelerde son zamanlarda çokça çıkan domuz çiftlikleri ile ilgili haberler insanların kafasını karıştırıyor. Mesela İzmir- Buca'da izinsiz domuz kesimi yapılan depo ortaya çıkarılıyor ve depo kapatılıyor. Düzenlenen operasyonlar sonrası ‘izinsiz domuz kesimi’ yapan depo ya da işyerinin kapatıldığı belirtiliyor. Kapatılan depo ya da işyeri sahiplerinin tek suçlarının işletmeleri için ‘izin’ almamaları suç teşkil ediyor. Zira AKP Hükümeti, izin alan işyerlerine, kesimhanelerine domuz ve at etinin kesim, üretim ve satışını serbest hale getirdi.
Örneğin bir diğer olayda, Malkara İlçe Tarım Müdürlüğü'nün 430 domuzun bulunduğu 3 çiftliği kapatması olayında ise ‘çiftliklerin aranan koşulları taşımadığı’nın altı çiziliyordu. 7 Eylül 2005’te, Adana-Seyhan İlçesi'ne bağlı Büyük Dikili, Yenidam ve Kuyumcular Köyü'ndeki 3 domuz çiftliğinin mühürlenmesinde ise gerekçe olarak ‘ruhsatsız faaliyet göstermeleri ve sağlık koşullarına uygun olmamaları’ gösterildi.
Yine 7 Eylül 2005’te İzmir'de Trişinellozis soruşturmasında 4 kişi tutuklanıp cezaevine gönderildi. Suçlarıysa İzmir'de baş gösteren Trişinellozis hastalığına sebep olan at, domuz ve eşek etlerini piyasaya sürmeleriydi. Bu kişilerden biri çiğköfteci, biri market sahibi idi. Antalya'nın Manavgat İlçesi'ndeki 2 domuz çiftliğinin kapatılma gerekçeleri de hemen hemen diğerleriyle aynıydı: ‘Mezbahane yapımı ile diğer koşulları yerine getirmemeleri’
Uzun lafın kısası, Tarım Bakanlığı, domuz etinin üretimini ve satışını serbest bıraktı. Ama bakanlık, milletimizin sağlıklı ve sıhhi ortamlarda üretilmiş domuz eti yemesini (!) istiyordu. Zira AB’ye uyum için düzenlenen yeni kırmızı et tebliği vatandaşlarımıza kalitesiz domuz eti yedirmek için değil, aksine temiz ve kaliteli et için çıkarılıyordu. Dolayısıyla büyük gürültülerle operasyon yapılan çiftlikler ‘vatandaşa kötü şartlarda domuz eti sundukları için’ kapatılıyordu. Kimse onları sadece ‘domuz çiftliği açtıkları için’ suçlayamazdı. Zaten Türkiye’de öyle bir suç yoktu. Tabi hükümet, milletimizin dini inançları içinde ‘domuz etinin haram olmasını’ önemsemediği gibi ‘bilimsel olarak domuzun insan sağlığına zararlı olmasını’ da önemsemiyordu.
At eti özel yerlerde satılacakmış
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Türk Gıda Kodeksi Et Tebliği’nde yapılacak düzenlemelere ilişkin, özellikle at ve devekuşu ile ilgili basında yer alan haberlerle ilgili açıklama yaparak, hiçbir mezbahaya at kesimi için izin verilmediğini, bu nedenle at kesimi ve at eti satışı yapılmadığını belirtiyordu. Bakanlık, bundan sonra yapılsa bile ihracata yönelik at kesimi yapılabileceğini, Türkiye’de ise ancak özel yerlerde işlem gören at etinin, özel yerlerde satılabileceğini vurguladı. Yani, vatandaşlar, herhangi bir mezbahada ‘yasal’ ve ‘serbestçe’ kesilen at etinin Türkiye’de piyasaya sürülmeyeceğine ikna olacak ve gürültü çıkarmayacaktık.
Konyalılara domuz ve at eti mi yedirildi?
12 Mart 2005 günü Konya'nın Beyşehir İlçesi'nde ortaya çıkan pislik, neyin ne olduğunu daha iyi anlamamıza sebep olacak nitelikte. Zira, ormanlık alana dökülen bir kamyonet dolusu at, sığır ve domuz kemiği, ‘Konyalıya et olarak domuz ve at mı yedirildi?’ gibi korkunç bir soruya sebep oldu. Olayla ilgili bir açıklama yapan Beyşehir Kaymakamı Cengiz Cantürk’ün tepkisi ‘olayın dehşet verici olduğu’ şeklindeydi. Cantürk, “Halkımız, bilmediği yerlerden kesinlikle et almamalı” demeyi de ihmal etmiyordu.
At ve köpek etini de ithal ettik
11 Ağustos 2004’te ABD'li Araştırmacı-Gazeteci Eric Schlosser’in yaptığı açıklamalar, insanımızın kanını donduracak nitelikteydi. Zira Schlosser, ABD ve Avrupa'da ucuz yem üretmek için yüksek proteinli maddeler yapılığını; koyun, sığır, kedi ve köpek ölülerinin artıklarından üretilen yemlerin ineklere yedirildiğini; ölü hayvanlarla beslenen ineklerin etinin resmi yollarla ülkemize girdiğini ve tonlarca etin Türk insanına yedirildiğini belirtiyordu. Uzmanlar ise Türkiye'de kanser vakalarının, son yıllarda korkunç derecede artış göstermesini değerlendirirken hormonlu yiyecekler, stres ve sağlıksız beslenme gibi etkenleri baş sebep olarak gösteriyorlar. Ancak ABD'den ithal edilen mikroplu etlerin ve yemlerin kansere yol açma ihtimalinin çok çok yüksek olduğu ise nedense göz ardı ediliyor. Aslında Türk insanı yıllardır “ölümle besleniyor’ ama bu kimsenin umurunda değilmiş gibi gözüküyor.
Trişinellozis hastalığı için ne yapıldı?
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Erol, Trişinellozis (Bir çeşit zehirlenme. Hastalık domuz etindeki parazitten bulaşıyor) adlı makalesinde şunları söylüyor. “Türkiye’de, domuz yetiştiriciliği ve domuz eti tüketimi çok sınırlı olmasına karşın, 2004 yılı Ocak ayında İzmir’de domuz etinden yapılmış çiğ köfte tüketimine bağlı olarak 542 kişide trişinellozis görülmesi ve bunun dünyada bildirilen en büyük salgınlardan biri olması düşündürücüdür.” Prof. Dr. Erol’un düşündürücü bulduğu ‘en büyük salgın’ı ülkemizin Sağlık Bakanlığı ya da Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ne derece önemsiyor? Bu da oldukça can yakıcı bir soru olarak karşımıza çıkıyor. MİLLİ GAZETE Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 11:01