MİLLİYET GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ MEHMET Y. YILMAZ : BEN KADIN OLSAM GAZETECİ SEVGİLİ İSTEMEZDİM
KAYNAK : Haber Vitrini
ANKARA/Milliyet'in Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz,Radikal gazetesine çarpıcı açıklamalarda bulundu."Ben de kadın olsam gazeteci bir sevgilim olmasını istemezdim " diyen Yılmaz," Kadın gazetecilerin işlerini yaptıkları dönemde erkeğe göre daha yoğun ve konsantre olduklarını biliyorum, bu meslek giderek bir kadın mesleğine dönüşüyor, ben de onlarla çalışmaktan mutluyum. Medyada genel eğilim bu " dedi.
MEHMET Y. YILMAZ'A SORULAR CEVAPLAR ŞÖYLE;
Hayatta poker yüzlü olmak nasıl bir şey?
İfadesiz bir yüzünün olması, iyi bir oyuncu olamamak herhalde...
Bir şeyleri geçiştirmekte yararlanmaz mısınız bu özelliğinizden?
Benim hayatta her şeyle aramda bir mesafe vardır zaten, yüzümdeki ifadesizlik de o mesafeden kaynaklanıyor.
O mesafenin arkasındaki Mehmet Y. Yılmaz nasıl biri?
O mesafe dediğim şey benimle ilişkide
olan her şeye üçüncü bir göz gibi dışarıdan bakmamı sağlayan bir mesafe. Onun sayesinde insanların benimle ilgili sorunlarını daha rahat görebiliyorum.
Çok eğleniyor musunuz?
Eğlenceli olmuyor, ama hiç olmazsa bana yönelik niyetlerin ve sorunların büyümesini önlüyorum.
Hiç façanız bozulmuyor mu?
Bozuluyordur herhalde, bilmiyorum.
Kitabınızın adı hakkında açıklama yaparken kırmızının et ve kemiği, mavinin de aşk enerjisini temsil ettiğini söylemişsiniz. Acaba "Çok dünyeviyim" mi demek istiyorsunuz?
O da var tabii, bunun altında öyle bir şey de var...
Ertuğrul Özkök'ün kitabınız hakkında yazdığı yazıyı dostça buldunuz mu?
Ertuğrul'un yazısını düşmanca bulmadım.
İkimiz birbirine rakip iki gazetenin yayın yönetmenleriyiz, ama bu kitap Ertuğrul tarafından bu isimle çıkarılmış olsaydı, ben de bir gazeteci olarak aynı soruyu sorar,
"Evli bir erkek bunu nasıl yazar, bunu yazıyorsa samimi midir?" derdim. Bunun için Ertuğrul'a kızıyor değilim, o gazeteci olarak yapması gerekeni yaptı. Gazeteciler zaten insanları rahatsız edecek sorular sormalı ki, merak ettiklerini öğrensinler.
Peki, aşk bu kadar tahlile gelir bir şey mi?
İnsanla ilgili her şey tahlile gelir.
Aşkı tahlil ettiğinizde aşk zarar görmez mi?
Ben Leyla'ya âşıksam ve Leyla'yla ilişkim hakkında oturup günler, geceler boyu tahliller yaparsam, Leyla benimle aynı düşünce sürecinden geçmeyeceği için bu durum Leyla'yla ilişkime zarar verebilir. Ama ben daha genel bir durumla ilgiliyim.
Genel olarak, kadınları Ahmet Altan kadar tanıdığınızı iddia eder misiniz?
Ahmet Altan kadar tanıdığımı iddia edemem, çünkü Ahmet Altan benden daha yaşlı.
Peki Ahmet Altan sizce kadınları gerçekten tanıyor mu?
Tanıyor olsa gerek. Benden daha yaşlı olduğu için benden daha büyük hayat tecrübesi var. Ahmet Altan'ın daha çok kadınla tanışma olanağı olmuş olmalı, bana göre.
Siz evlisiniz diye mi?
Sanıyorum. Dolayısıyla o daha çok şey biliyordur tabii.
Gazetecilik âşık olmak için iyi bir meslek mi?
Pek iyi bir meslek değil, çünkü gazetecinin zamanı azdır ve kadınlar da ilgi ve zaman isterler. Gazeteci zamanı az olduğu, o ilgi ve zamanı kadınlara ayıramadığı için gazetecilik kadınlarla ilişki kurmak için iyi bir meslek değil bence. Ben de kadın olsam gazeteci bir sevgilim olmasını istemezdim.
Gazetecilikte kadınlara verdiğiniz önem hangi boyutta?
Kadın gazetecilerin işlerini yaptıkları dönemde erkeğe göre daha yoğun ve konsantre olduklarını biliyorum, bu meslek giderek bir kadın mesleğine dönüşüyor, ben de onlarla çalışmaktan mutluyum. Medyada genel eğilim bu.
Kadın okurlarınızın çoğunlukta olmasını neye bağlıyorsunuz?
Kadınlar hisleriyle doğruyu bulma yetenekleri olan canlılar. Beni kadınların okumasının sebebini fazla araştırmıyorum ama memnunum, çünkü daha dikkatli okuyucular.
Peki siz, kadınlar okuyacak diye daha dikkatli yazıyor musunuz?
Evet, daha dikkatli olmaya çalışıyorum. Çünkü bazı durumlar vardır, espri kendiliğinden doğar, siz de o espriyi yapmaktan kendinizi alıkoyamazsınız. Ama o espri de genellikle bu maço kültürün egemen olduğu bir dünyaya aittir. Kadınlar okuyacak diye, onları engellemeye çalışırım.
Yazar olmak kamuoyunun önünde giysilerini çıkarmak, kendini açmaktır demişsiniz kitapta, ama bunun ne kadarı doğru?
Tümü doğru.
O halde kitaptaki adam tümüyle siz misiniz?
Benim tabii ki, bütün hayatım.
Bir erkek olarak gerçekten özgür ruhlu kadınlar mı çekiyor sizi?
Evet, özgür ruhlu kadınları severim, öylelerinden hoşlanırım.
Tam karşınızda özgür ruhlu bir kadın görmekten korkmaz mısınız?
Tam tersine, öylelerinden hoşlanırım. Çocuklar için yazılmış bir roman kahramanı vardır, Uzun Çoraplı Pippi. Onu, özgür ruhlu kadın tipinin, çocuk romanı içinde kişiselleşmiş hali olarak düşünüyorum. O odasını toplamak zorunda değildi.
Pollyanna karşıtı bir kahraman mı?
Pollyanna'nın tam karşıtı, rakibi. Bütün çocuklar odalarını toplamakla sorumludur, Pippi odasını toplamaz. Çocuklar merdivenden düşmemek için tutunarak inerler, Pippi trabzandan kayarak iner. Pippi'nin babası korsandır, diğerlerinin pilot, doktor, mühendis. Yani Pippi düzen dışı her şeyi temsil eden bir roman kahramanı olarak çıktı karşıma ve ben onu çok sevdim. Onu da işte özgür ruhlu kadın tipiyle bağdaştırıyorum.
Kendiniz çok fazla düzen içinde kaldığınız için mi, düzen dışındaki bir kadına özlem duyuyorsunuz?
Olabilir, çünkü bir büyük düzenin için-
deyim.
Yazılarınızda müthiş bir ehlileştirme
eğilimi de var. Sanki birden çok seçeneği birbiri için umut vaat etsin diye kullanıyorsunuz, ama o zaman kötü seçenek dahi şahsiyetini kaybetmiyor mu?
Ben bir sorunun tek bir çözümü olduğuna inanmıyorum. Bir sorunun birçok çözümü vardır. İnsan hayatında tek yönden bakıp da cevap verilecek bir sorun olduğuna inanmıyorum. Benim esas ilgilendiğim konu, insanları düşünmeye sevk etmek, birbiriyle çelişen çok soru sormak.
Evet, ama sivrilikleri törpülüyorsunuz her zaman?
O da benim kişiliğimden kaynaklanan bir şey. Çatışmayı sevmem, silahım var, cebimde taşımam.
Bu yakınlarda kendinize aşırı güveninizden söz etmişsiniz...
Evet, çok güvenirim, bu biraz babamdan kaynaklanıyor. Kendime her konuda güvenirim.
Kadınlar söz konusu olduğunda? Yani, dünya üzerindeki her kadının önünde kendinize sonsuz güvenli mi olursunuz?
Evet. Bir benzin pompası çalıştırıyor olsaydım da herhalde İstanbul'daki en iyi üç beş pompacıdan biri ben olurdum. Kendime güvenirim, her şeyi yapacağıma güvenirim.
Bunu babanıza güvenerek mi edindiniz?
Yok, babam bunu bana öğretti diye düşünüyorum. Babam hayattayken, çok zor kararlar verip kendime zararım dokunduğu yetişme yıllarımda, ben ne kadar yanlış kararlar vermiş olursam olayım, benim kararlarımın yanında olması o güveni pekiştirdi bende.
O halde siz de çekilmez erkeklerden misiniz?
Tahmin ederim ki, öyleyim.
Kendinize göre deli doluluklarınız var mıdır?
Dışarıdan bakınca koskoca Milliyet gazetesi, elli yıllık gazete... Bu koltukta kimler oturmamış ki, hepsi ciddi bulduğumuz insanlar. E şimdi ben genel yayın müdürüyüm, ama langırt oynarım, onlar langırt oynamazdı.
Ben maça giderim, onlar maça gitmezdi. Tribünde oturur, bağırırım. Forma giyip sokakta yürürüm. Bizim toplumda ciddi bir insanın yapmaması gereken pek çok şeyi yaparım. Bazen diskoteklere giderim, sabaha kadar dans eder, içerim.
Bir yazınızda Türkiye'deki mecburi sadıklardan bahsetmişsiniz. Bu konuya bir çerçeve çizebilir misiniz?
Aşk varsa, başka cinsel çekimlere kapılmazsın. Başka cinsel çekimlere kapılıyorsan, yaşadığın ilişki aşk ilişkisi değildir. Sadakat de aşkın turnusol kâğıdı. Sadıksın ya da değilsin, sadıksan aşk var. Bir de mecburen sadakat var. Aslında sadık olmayıp da toplum tarafından öyle gerektiğini düşündüğü için, fırsat bulamadığı için, elâlem ne der diye düşündüğü, utandığı için, ne bileyim, böyle bizler gibi gazeteden dışarıya çıkamadıkları için, bir sürü sebeplerle sadık kalan insanlar var tabii. Bir de aşkın affedemeyeceği tek şey sadakatsizlik tabii.
Artık bir best-seller yazarısınız. Kitabın ardından nasıl bir duygu kalıyor sizde, kendinizi kıskanılmış hissediyor musunuz?
Olası kıskançlıklar vardır ama Türkler kibar insanlar oldukları için, olumsuz fikirlerini ortaya koymazlar. Belki arkamdan "Aşağılık herif, ne biçim kitap yazmış, bir de bunu kakalıyor millete" diyenler de vardır, mutlaka... Ama onlar kimdir ilgilenmem, önemsemem de. Kimseyi kıskanmadığım için kimsenin de beni kıskandığını düşünmem.
Siz kimseyi kıskanmaz mısınız?
Richard Gere dışında kimseyi kıskanmam.
Neden Richard Gere?
O çok yakışıklı, saçları çok güzel beyazlaştı. Benimkiler bir oradan bir buradan beyazlaşıyor, hiç güzel değil yani... Onun için onu kıskanıyorum.
Aşkınızın kıskançlıkla beslendiği durumları yaşar mısınız?
Bence aşklar kıskançlıkla beslenmez, tam tersi kıskançlık aşkı yıpratan dış etkilerden bir tanesidir. Âşık kişi, bilinçli bir tercihle seçildiğini hissetmeli. Beraber olduğum, evli olduğum kadına güvenmeliyim. Ona güveniyorsam, kıskanmam için de sebep yok.
Siz bu yeryüzünde 'âşık kişi' misiniz?
Evet. Sakıncası mı var?
Aşk uzun bir evlilik kadar ömürlü bir şey mi?
Sürer, sürer... Onu anlatıyorum kitapta.
İnsanlar her seferinde aşkın yeni bir tarifini okumak istiyorlar. Bu röportajda yazabileceğimiz aşkın yeni bir tarifi var mı?
Hayır ama bir köylünün Sabahattin Eyüboğlu'na söylediği cümle var. "Seversin, kavuşamazsın, aşk olur." Ben aşkın tarifine en yakın bunu buluyorum.
O noktada siz nasıl aşık kişi oluyorsunuz?
İşte, bizim insanlarımızın kafasında sevgi ve aşk diye ikili bir ayrım var. Ben onları birbirinden ayırt etmiyorum. Hiçbir zaman.
İşte, siz hep böyle yapıyorsunuz. Seven kişi, âşık kişi mi? Sevgiyle aşkı karıştırıyorsunuz, ama karıştırmak istediğiniz zaman...
Belki de...
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:32