
MİLLİYET O FOTOĞRAFIN NASIL ÇEKİLDİĞİNİ ANLATTI?
O an, deklanşöre bastım. Ancak Başbakan'ın danışmanı fotoğrafları gazeteye göndermemem için korumalara talimat verdi. Onlar makinemi almaya çalışırken, ben görüntü disketini gizlice arkadaşıma vermeyi başardım<ı>SERDAR ÖZSOYı>
Önceki sabah saat 11.10 sıralarında, göreve gitmek için büroda beklerken, Başbakan Erdoğan'ın makam aracının da bulunduğu konvoyun büyük bir hızla Güven Hastanesi'nin bulunduğu Şimşek Sokak'a ters istikametten girdiğini gördüm.
Olağanüstü bir durum olduğunu fark ederek fotoğraf makinemi aldım ve hemen hastaneye koştum. Erdoğan'ın aracı hastanenin önündeydi, ancak büyük bir panik yaşandığı belliydi.
Araca iyice yaklaştım...
Hastanenin yanındaki inşaattan demir çubuklar alan Başbakanlık korumaları, makam aracının sol ön camına büyük bir güçle vurmaya başladı. Hastane personeli ve hasta yakınları kaygılı gözlerle araca bakıyordu.
Fotoğraf çekmeye başladım, o sırada Erdoğan'ın araçta mahsur kaldığını fark ettim. Araca iyice yaklaşıp bu görüntüyü fotoğraflamak isterken, korumalar beni engellemeye başladı. Aynı anda inşaattaki bir işçi koşarak balyozu getirdi. Balyozu alan koruma görevlisi cama vurmaya başladı.
Tüm engellemelere rağmen fotoğraf çekmeyi sürdürdüm. Zırhlı aracın camı ancak 5-6 dakika sonra kırılabildi. Başbakanlık Koruma Amiri Halit Özgül, cam kırılıp kapı kilitleri açılınca hemen Erdoğan'ı çıkarmaya çalıştı. AKP'li Faruk Koca ve diğer korumalarla acil servis elemanları da, baygın haldeki Erdoğan'ı koltuk altlarından tutarak sedyeye yatırdı.
Beki'den 'el koyun' talimatı
Araca fazla yaklaştırılmıyor, bulunduğum yerden sürekli deklanşöre basıyordum. Aynı anda araçtan çıkarak büyük bir zafiyet yaratan korumaların yeni hedefi de artık bendim. Korumalar sürekli bu görüntüyü almamam için uğraşıyordu. Başbakan etten duvar eşliğinde acil servise götürülürken, haber müdürüm Serpil Çevikcan'ı aradım ve "Başbakan'ı Güven Hastanesi'ne getirdiler. Arabasının camını kırdılar" dedim. Telefonu kapattığım sırada Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki yanıma gelerek, "Çektiğin fotoğrafları gazeteye gönderme, elinde tut" dedi. Bunu yapamayacağımı söylediğimde, korumalara makineme el koymaları talimatını verdi. Bir yandan makinemi vermemek için direnirken, diğer yandan haber müdürümü arayarak durumu anlattım.
Montumun içine sakladım
Talimatı alan üç koruma, hastanenin önünden ayrılmamı engelliyor, makinemi istiyordu. O sırada haber müdürüm ve muhabir arkadaşım Gökçer Tahincioğlu hastaneye geldi. Haber müdürümle konuşmam da engellendi. Onlar, korumalara, fotoğraflara el konulamayacağını, buna haklarının olmadığını, hukuka aykırı biçimde adeta gözaltında tutulduğumu söyleyip önümde siper oluşturdular. İyice sinirlenen korumalardan bazıları makinemi zorla almaya çalıştı. Haber müdürüm, Beki ile temas kurmaya çalışırken, ben de makinemi montumun içine sokarak vermemek için direndim.
Bu sırada, foto muhabiri arkadaşım Altan Burgucu'nun geldiğini fark ettim. Makinedeki disketi montumun içinden çıkararak, korumalara fark ettirmeden Altan'a vermeyi başardım. Bir süre daha korumaların gözetiminde tutulduktan sonra, "çektiğim fotoğraflar"ı görmek için gazeteye geri döndüm.
Tercüman'ın büyük ayıbı
Milliyet gazetesi muhabiri Serdar Özsoy'un, Başbakan'ın hastaneye getirilmesi sırasında çektiği özel fotoğraflar, dün Halka ve Olaylara Tercüman gazetesinde de yayımlandı.
Halka ve Olaylara Tercüman gazetesinin, bu fotoğrafları, Milliyet'in erken baskılarından izinsiz olarak alıp kullandığı ve üzerine 'Tercüman Özel' damgası koyduğu tespit edildi.
Milliyet, basın ahlak ilkeleriyle hiçbir şekilde bağdaşmayan bu çirkin olayla ilgili olarak, gerek hukuki yollardan gerek basın kuruluşları yoluyla her türlü girişimi yapacaktır.
Türkiye, Milliyet'in haberini konuştu
Başbakan Erdoğan'ın hastalandığı ve makam aracından balyoz darbeleri sayesinde çıkarılabildiği haberleriyle önceki gün büyük panik yaşayan Türkiye, dün de olay anını görüntüleyebilen tek gazete olan Milliyet'i konuştu.
Erdoğan'ın araçta mahsur kaldığı ve baygın halde araçtan çıkarıldığı sırada olay yerinde bulunan tek gazeteci olan Milliyet gazetesi foto muhabiri Serdar Özsoy, gelişmeleri saniye saniye fotoğrafladı.
Türkiye, hastane önündeki paniğin boyutlarını, Milliyet'in olayın detaylarını aktaran sayfaları ve "İşte o an" manşetindeki fotoğraflarla öğrenebildi. Haber televizyonları ve internet siteleri, fotoğrafları Milliyet logosuyla izleyicilere yansıttı.
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 02:18