Daha da ilginci Milliyet Gazetesi, CHP''ye telefonla binlerce gazete satmaya mı çalışıyor?..
Bunları bir iddia olarak ben ortaya atmıyorum. Dün Kanal 7''de Ters Köşe adlı programda Akif Beki ve Fehmi Koru''nun sorularını cevaplayan Deniz Baykal gündeme getirdi, yukarıdaki ilginç suallerimi...
Dondurma gibi dondum kaldım... Deniz Baykal Milliyet Gazetesi''nden birilerinin kendilerine ''''Alo'''' deyip, ''''Size yüklü miktarda gazete ayırdık, parasını bastırıp alır mısınız'''' diye sorduğunu öne sürüyor...
Milliyet ne zamandan beri, telefonla partilere toplu gazete satmaya çalışıyor?.. Bu doğru mu inanılır gibi değil hani?..
Çok ilginç bir muhabbet vardı Ters Köşe''de... Baykal''ın sabah yürüyüşlerinden sonra dondurmacı Mado''da sıcak sahlep içtiğini bile öğrendik...
CHP lideri bir ara İsmet İnönü''nün ''''Bu ülkede en az namussuzlar kadar, namusluların da cesur olması gerekir'''' sözünü gündeme getirip, İSKİ yolsuzluğu ile aldıkları yaradan başladı, karnımızı yarıp cerahatı almalıyız diye devam etti. Bu noktada Fehmi Koru bir başka İnönü''yü gündeme getirdi gazeteci kurnazlığı ile ve ''''Erdal İnönü de çekilmenizi istiyor'''' deyiverdi...
Çok hoş ve sıcak bir muhabbetti. Ancak bir medya mensubu olarak, programın kapanış bölümünde Mado''nun dondurmaları gibi buz kestim, aklım ve dimağım üşüdü adeta.
Akif Beki, ''''Son soru'''' deyip, Milliyet Gazetesi''nin ''''CHP''nin Genel Başkanı kim olsun, Baykal mı, Sarıgül mü'''' şeklinde sürmanşetten yaptığı anketi bir referandum gibi sunmasını Baykal''ın önüne koydu...
İşte o anda bomba... Ne bombası, bombalar patladı ard arda...
Baykal Milliyet Gazetesi''ne mutlaka cevaplanması gereken ağır ithamlarda bulundu, ortaya koyduğu tablo ile gazetenin ''''Basında Güven'''' sloganını ''''Basında Güve''''ye çevirdi adeta...Şimdi size Güve''nin ne olduğunu anlatmaya çalışmayacağım... Önemli olan Baykal bombaları ve Milliyet''in içine düştüğü konumdu...
CHP lideri 1 Mart tezkeresine karşı koymaları ile birlikte, partilerine dış güçler tarafından cephe alındığını ve sistematik bir şekilde kendisi ile uğraşıldığını söyledi. ''''Benimle kanlı bıçaklı olan Milliyet Gazetesi de bunu üstlendi'''' imasını yaptı... Vay vay vay...
Bununla da yetinmedi, gazetenin yıllardır yazarlarıyla, haberleriyle kendisine nasıl saldırdığını anlatıp sözü şu referandum meselesine getirdi.
''''150 bin satan gazete nasıl okuyucusu aracılığı ile referandum yapıp, bir parti başkanını belirleyebilir. İşin en ilginci il başkanımızı aradılar, size yüklü miktarda gazete ayırdık, çünkü karşı tarafa (Sarıgül cephesine) yüklü miktarda sattık dediler.'''' İşte Baykal''ın bu sözüne fena halde takıldım...
Baykal şunu demek istiyor:
Milliyet Sarıgül cephesine bol miktarda gazete satmış, içindeki anket bölümleri doldurulup Sarıgül''e oy yağıyor... Ardından Deniz Baykal''ı destekleyen parti yönetecileri aranıyor ve deniyor ki;
''''Alo, bakın bizim düzenlediğimiz ankette, referandumda geri kalmamak için siz de gazete alın. Matbaamızda sizin için ekstra gazete basıp yüklü miktarda ayırdık... Alo...''''
İşte Baykal aynen bu anlayışı gündeme getiriyor öfkeyle... İlkeli yayıncılık, saygıdeğer ticaretten dem vuruyor... Daha ağırı bir medya kuruluşunu telefonla bir partiye gazete satmakla suçluyor.. Ne var ki; gazete satıcısı olduğunu iddia ettiği gazeteciyi açıklamıyor, meraktan çatlıyorum... Ben yine de inanmak istemiyorum... Umarım Milliyet de yapacağı açıklama ile ikna eder ve inandırmaz... Yoksa basın literatürümüze yeni bir deyim girecek...
''''Alo gazete hattı'''' diye..
Veya ''''Partilere Gazete Satış Hattı'''' da olabilir mesela...
Dondurma gibi çok soğuk bir deyim... Değil mi?...
Bekir Hazar
Yeni Şafak
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:39