Medya
  • 7.8.2005 11:42

'MİNE KIRIKKANAT POLEMİĞİ' TÜM HIZIYLA SÜRÜYOR: 'VURUN KAHPEYE' İLE HESAPLAŞMAK!..

AHMET HAKAN'IN HÜRRİYET'TEKİ YAZISI:

‘Vurun kahpeye’ ile hesaplaşmak  
 
HALUK Şahin hocamızı sever, sayarız. Özünde iyi insandır. Son tahlilde vicdan sahibidir.

Hatta bunca kifayetsiz muhterisin arasında bir ‘iyi niyet’ abidesi olarak yükseldiğini bile söyleyebiliriz.

Ve fakat...

Ne demişler? ‘Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir.’

Hocamız, sağ olsun, Mine Kırıkkanat’ın, farklı meşreplerden dört ayrı yazar tarafından eleştirilmesi karşısında dayanamamış, mahallenin kendisinden sorulduğunu düşünen bir Ayhan Işık tavrı koyarak, ‘Heeyt! Ne oluyor lan orada! Dört kişi birlik olmuş hem de bir ‘bayan’a saldırıyorsunuz? Bunun neresi erkeklik!’ tarzında bir çıkış yapmış.

Bunu yaparken de aralarında benim de yer aldığım Kırıkkanat eleştiricilerini, Halide Edip’in ünlü ‘Vurun Kahpeye’ romanının kötü adamı ‘Kara sakallı yobaz Hacı Fettah’ıyla eşleştirmiş.

Bu durumda ‘Zavallı Minecik’ de, romandaki ‘idealist genç kadın öğretmen’e denk düşmüş.

Bizler, yani 2005 model ‘Kara sakallı yobaz Hacı Fettahlar’, genç(!), idealist(!) ve zavallı(!) kadın öğretmen Mine’yi ‘Vurun Kahpeye’ çığlıkları atarak yumruklamaktaymışız. Ya da yaptığımız buna benzer bir şeymiş.

Ayrıca ‘Hocamız’, aslında Kırıkkanat’ın kullandığı bazı kelimeleri onaylamıyormuş.

Ama işte Mine de böyle bir yazarmış. Kendisini öfkelerine kaptırıyormuş, heyecanlıymış, içtenmiş, sivri dilliymiş, keskin kalemliymiş. Onu da öyle kabul etmeliymişiz.

* * *

Önce bir ‘Çelik Bilek’ edasıyla ‘Hay bin kunduz!’ diyelim ve ‘iletişim profesörü’ hocamıza şunları hatırlatalım:

BİR: Sayın Hocam... Söz konusu yazara yönelik eleştirilerimde onun ‘cinsiyeti’ne yönelik en küçük bir göndermeye rastladınız mı? Şunu bilmenizi isterim: Benim için ‘Mine Kırıkkanat’ adıyla ‘Emin Sağlamkanat’ adı arasında hiçbir fark yoktur. Yani cinsiyet devre dışıdır.

İKİ: Sayın Hocam... ‘Bir erkek yazarın, yazdığı bir yazıdan dolayı birkaç farklı yazar tarafından eleştirilmesi’ ile ‘Bir kadın yazarın yazdığı bir yazıdan dolayı birkaç farklı yazar tarafından eleştirilmesi’ arasında hiçbir fark yoktur. Lütfen şu ‘vurun kahpeye’ teröründen acilen vazgeçin.

ÜÇ: Sayın Hocam... Mesela Fransa’da bir ‘sert kalem’, toplumun bir kesimi için ‘geviş getirenler’, ‘kısa bacaklı, uzun kollu ve bol kıllılar’ diye yazsa, o insanların çocukları için ‘dana’ sıfatını uygun görse, böyle bir yazı için ‘Ne var bunda kardeşim? Yazarımız Fransa’nın en sert, içten, sivri dilli, keskin kalemidir. Neden mesele yapıyorsunuz’ mu denir? Yoksa en hafifinden ayıplanır mı?

DÖRT: Sayın Hocam... İnternette söz konusu yazara hakaret içeren mesajlardan yola çıkarak, sakın ‘kadın nefreti’ gibi teoriler kurmayın. Zira internet denilen álemde, hem de söz konusu yazarı savunma adına, bize gönderilen daha aşağılık mesajlar için de bir teori kurmak zorunda kalabilirsiniz...

BEŞ: Sayın Hocam... Söz konusu yazar, bir üslupsuzluk yapmıştır, aşağılayıcı ve sorunlu bir dil kullanmıştır. Bu pervasızlık tabii ki en sert şekilde eleştirilecektir. Bundan daha doğal ne olabilir? Lütfen işin içine ‘Mine laiktir laik kalacak’ ya da ‘Mine, Fransız TV’lerinde Türkiye’yi savundu’ gibi konuyla hiç mi hiç ilgisi olmayan şeyleri katmayın. Komik duruma düşersiniz. Ya da en hafifinden ciddiyetinizi kaybedersiniz. Bu da en çok beni üzer.

 

 

İŞTE HALUK ŞAHİN'İN RADİKAL'DEKİ YAZISI:

Vurun Mine'ye

Bu başlığın Halide Edip'in ünlü eseri 'Vurun Kahpeye'yi anımsattığının farkındayım. Çocukluğumda gördüğüm filmin afişi aklımdadır: Kara sakallı yobaz Hacı Fettah, idealist genç kadın öğretmeni 'Vurun Kahpeye' feryatları arasında yumruklamaktadır. Geçen hafta boyunca linç edilmek üzere yere yatırılmış olan 'kahpe', gazetemizin çok okunan yazarı Mine Kırıkkanat'tı. "Hazır fırsatını bulmuşken bir tane de biz vuralım" diyenler arasında ne kadar farklı kesim ve lobilerden isimler vardı!

İstanbul'da plajların açılması nedeniyle belirli semtleri basan pejmürdeliğe karşı yazdığı yazıda Mine Kırıkkanat'ın kullandığı bazı kelimeleri ben de onaylamıyorum. Ama bunda şaşıracak bir yan da bulamıyorum: Mine Kırıkkanat kendisini öfkelerine kaptıran, heyecanlı ve içten bir yazar.


Sivri dilli ve keskin kalemli de diyebilirsiniz. Onu farklı ve popüler yapan özellikler değil mi bunlar?


Beni şaşırtan ve düşündüren Mine'ye yönelik 'Vurun Kahpeye' harekâtının ağırlığı ve yoğunluğu oldu. Niçin şimdi, niçin Mine? Öyle ya, geçmişte benzer konuları çok daha ağır kelimelerle ele alan nice yazarlar oldu. Mine yazısında bir ırk ya da soyu hedeflemiyor, ama yıllarca "Bu Türkler pistir, burnunu karıştırır, kıçları yere yakındır, proteinsizlikten gözlerinin feri sönmüştür, bunlardan bir bok olmaz" diye yazan (ve bir yazımda uyardığım gibi), sabah akşam 'tersine ırkçılık' yapıp alkış alan yazarlar yok muydu?

Onlara niçin kimse tepki göstermedi? Niçin Mine?
Aklıma üç neden geliyor. Birincisi, şüphesiz, Mine'nin kadın olması ve daha da önemlisi kadınlığından utanmayan, kadınlık serüvenini kitapları ve yazılarıyla okurlarıyla dobra dobra paylaşan bir kadın olması. Bu, onu 'kadın nefreti'nin açık hedefi haline getiriyor. Son çeyrek yüzyıldır dünya üniversitelerinin 'kadın çalışmaları' bölümlerinde yapılan araştırmalar 'kadın nefreti'nin ve 'kadın korkusu'nun çok farklı biçim ve reflekslerle ve hiç umulmadık kişilerde ortaya çıkabildiğini gösteriyor. Örneğin, Mine Kırıkkanat hakkında internette dolaşan iğrenç yazılarda bu hastalığa en vıcık vıcık, en banal görünümleriyle rastlıyoruz. Mine'yi (ve kadınları) 'yapılacak' bir cinsel objeye indirgeyip aşağıladıkları takdirde onu yok edeceklerini ve böylece 'erkekçe' bir zafer kazanacaklarını umuyor olmalılar. Hastalıklı tipler!

İkinci neden, daha açık bir biçimde ortada. Zaten yüksek sesli yazılar yazan Mine Kırkkanat, sesini en çok laikliği savunurken yükseltiyor. Oysa, yakın tarihimizin de gösterdiği gibi, bu ülkede laikliği yüksek sesle savunmak netameli bir iştir. Terör en çok onları hedef seçmiştir. Türkiye'yi orta ya da uzun vadede din devletine dönüştürme programına angaje olanlar, laikliği yüksek sesle savunanları etkisiz hale getirmeyi stratejik görevleri arasında sayarlar.

Üçüncü nedeni saptamak biraz daha zor ama orada: Mine Kırıkkanat sık sık kendi halkıyla ilgili olarak çok ağır eleştiriler yapsa da, asıl sorun o değildir; belirli kesimler için onun daha büyük bir günahı vardır: Türkiye'yi ve Türkleri zaman zaman yabancılara karşı savunma cüretini göstermiş olması! Ermeni sorunu olsun, Kürt sorunu olsun, Kıbrıs sorunu olsun, hangi sorun olursa olsun, Türkiye'nin ve Türklerin peşinen ve tamamen haksız, yanlış, suçlu olduğunu kabul etmemesi.

Bazen Türkiye'nin ve Türklerin de haklı olabileceğini düşünmesi. Üstelik kalkıp Fransız televizyonlarında bunu söylemesi. Bizim 'dragoman'lar böyle şeylerden hiç hoşlanmazlar. Oyunbozanlık sayarlar. Bozulan kendi oyunlarıdır çünkü.

Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:44

İLGİLİ HABERLER