Gündem
  • 16.8.2006 08:59

NASRALLAH'I MİT Mİ İHBAR ETTİ?

Ertuğrul Özkök Hürriyet'teki yazısında "Özellikle Dışişleri Bakanlığı ve MİT yetkililerine sesleniyorum. Bu yazıyı dikkatle okuyun ve cevabını mutlaka verin." dedi ve önemli iddiaları gündeme taşıdı.

Ayrıca Özkök, "bir Türk gazetesinde 'köşe yazarlığı' yapan, Suriye asıllı bir kişi" olarak tanımladığı Hüsnü Mahalli'ye, isim vermeden, sert eleştiriler yöneltti.

İşte Ertuğrul Özkök'ün bugünkü Hürriyet'te yer alan yazısı ve Özkök'ün referans gösterdiği, Akşam'dan Hüsnü Mahalli'nin dünkü yazısı...

 

ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN HÜRRİYET'TEKİ YAZISI:

Nasrallah'ı MİT mi ihbar etti


ÖZELLİKLE Dışişleri Bakanlığı ve MİT yetkililerine sesleniyorum. Bu yazıyı dikkatle okuyun ve cevabını mutlaka verin.

Hizbullah Lideri Nasrallah, Beyrut’taki İran Büyükelçiliği’nde saklanıyormuş.

"Birileri" bu hayati istihbaratı İsrail’e vermiş.

Kim mi?

Şimdi sıkı durun.

Türk istihbaratı...

Evet, savaşın ortasında MOSSAD’a bu hayati bilgiyi MİT vermiş.

* * *

Bu haber önceki gün merkezi Londra’da bulunan Arap sermayeli "Alşark-Alawsat" Gazetesi’nde yayınlanmış.

Türkiye’de ben dahil kimse farkına varmamış.

Bir kişi hariç...

Bir Türk gazetesinde "köşe yazarlığı" yapan, Suriye asıllı bir kişi.

Dünkü yazısında çok ilginç bir bilgi daha vardı.

Bu haberi yayınlayan Alşark-Alawsat Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Tarık el-Muhayed, hafta başında Türkiye’deymiş.

Hem de kiminle gelmiş?

Suudi Arabistan Kralı Abdullah’la birlikte.

Zamanlamaya dikkat edin.

Gazetesindeki haber, bu ziyaretten sonra yayınlanıyor.

* * *

Bu yazıyı hayretle okudum.

Çünkü içindeki iddia yenilir yutulur cinsten değildi.

Herhalde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün bugün bölgeye yapacağı ziyarette kendisine bu konu sorulacaktır.

Dün akşam saatlerine kadar Dışişleri’nden açıklama gelmemişti.

Ankara’da çalışan gazeteciler bilir.

Bir gazetede "istihbarat birimleri" kaynak gösterildiği zaman hemen MİT üzerine alınır.

Dün oradan da hiç ses çıkmadı.

Acaba neden?

Yaz rehavetinden mi, yoksa ciddiye almamaktan mı?

Hadi Suriye’nin menfaatlerine yeminli sadakatini hiç saklamayan bu "köşe yazarı"nın sözlerini ciddiye almadılar.

Ama ortada Arapça yayınlanan önemli bir gazetenin haberi vardı.

* * *

Olaya bir başka açıdan da bakıyorum.

Türk istihbaratı, son yıllarda çok eleştiriliyordu.

Ortadoğu’da daha çok MOSSAD’ın etkili olduğu ve Türk istihbaratına onun bilgi verdiği inancı hákimdi.

Eğer gazetenin haberi doğruysa, en azından bu açıdan sevindirici.

Demek ki MİT, Nasrallah’ın nerede olduğunu bilecek kadar bölgeye hákimmiş.

Meselenin bir de malum "köşe yazarı"yla ilgili bölümü var.

Türk hükümetine üstü örtülü biçimde dokunduruyor:

"Günümüz dünyasında hiçbir şey saklı kalmıyor ve kalmaz..."

Hafif tehdit kokan bu cümleden sonra bir de uyarı geliyor.

"Aman Türkiye bu Şii-Sünni çatışmasına karışmasın" deyip tavsiyede bulunuyor:

Siz Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün değil, Suriye ile işbirliği yapın.

Ne güzel bir tavsiye değil mi?

Daha düne kadar Abdullah Öcalan’ı, Türkiye’ye karşı en kuvvetli koz olarak kullanan, öz çocuğu gibi besleyen Suriye’yle birlikte olacağız.

* * *

Bizim de ona bir tavsiyemiz var.

Türkiye’nin kıymetini bilsin.

Burası onun pek alışık olmadığı cinsten demokratik bir ülke.

Baksanıza, ülkesinin menfaatini ne kadar cüretle ve pervasızca savunabiliyor.

Suriye Muhaberat’ı bu kadar misafirperver, bu kadar sevecen bir ev sahibi olabilir mi?

Ben bilmiyorum. Bilenlere soruyorum.

 


HÜSNÜ MAHALLİ'NİN AKŞAM'DAKİ YAZISI:
 
İsrail yenilgisi ve Türkiye! 


ABD'den sonra dünyanın en gelişmiş silah gücüne sahip İsrail bir avuç Hizbullah militanı karşısında tarihinin en büyük yenilgisini tattı. Kurulduğu 1948 yılından bu yana tüm savaşlarda Arap ülkelerini yenen İsrail ilk kez bu denli hezimete uğradı. İsrailliler ilk kez ölümün ve korkunun ne olduğunu anladı ve yaşadı.

İki askerini kurtarmak bahanesiyle Lübnan'a saldıran İsrail, bu savaşta 109 askerini ve 60 kadar sivilini kaybetti.

33 gün süreyle Lübnan'ın her yerini bombalayan İsrail, Türkiye ve başka ülkelere satmaya çalıştığı Markava tanklarının, Arrow füzelerinin ve Erdoğan helikopterlerinin de işe yaramaz olduğunu gördü. Çünkü Hizbullah militanları bu alanda da İsrail'e büyük kayıplar verdi.

İsrail askeri olarak yenilmesyedi asla ateşkesi kabul etmezdi ve İsrail'in önceden onaylamadığı bir kararı ABD ve müttefikleri BM Güvenlik Konseyi'ne getiremezlerdi.

Yoksa bu ülkler neden bir ay beklemişti!

Hizbullah karşısında yenilmiş bir İsrail'e artık dış Yahudiler de göç etmez. Çoğu Yahudi olan yabancı turistler ise kaçmıştı.

Kendi halkını Hizbullah füzleri karşısında koruyamayan İsrail'den yakında ters göçler de başlayacaktır.

İsrail'in 'Siyonist Devlet' ideolojisi ciddi olarak çıkmazda!

'Üstünlük Kompleksi' ile kurulan ve şimdiye kadar dünyaya kafa tutan İsrail bu yenilgisinin psikolojik ezikliği ile yaşayamaz.

İsrail bu eziklikten kurtulmak için gereken her türlü çılgınlığa kalkışabilir, kalkışacaktır.

Üstelik İsrail'in tüm yıkımına karşın Lübnanlıların morali çok daha yüksek ve İsrail ile ABD'nin çıkması için uğraştığı iç savaş olmadı.

Bundan dolayı da çılgına dönen İsrail önce dostu ülkelerin destek ve yardımını bekleyecek.

İsrail, Lübnan'a gönderilecek BM gücünün Hizbullah'ı yok etmesini bekleyecek, bu olmazsa kendi yöntemlerine başvuracak.

İşte burada Türkiye'nin olası Lübnan politikası gündeme geliyor.

AK Parti hükümeti gerekirse BM gücüne asker vereceğini söylüyor. Bu konu dünkü Erdoğan- Özkök görüşmesinde ele alındı.

Oysa Türkiye, Lübnan'a askerini göndermeden önce bile oradaki olaylara taraf olmuş durumda.

Dünkü Alşark - Alawsat gazetesi Hizbullah lideri Nasrallah'ın Beyrut'taki İran Büyükelçiliği'nde saklandığı bilgisinin Türk istihbaratı tarafından İsrail'e bildirildiğini yazdı.

Suudi Arabistan'ın parası ile Londra'da yayınlanan ve tüm Arap ülkelerinde okunan gazetenin haberi doğru ise ortada gerçekten ciddi bir sorun var.

Üstelik günlerdir Tük gazeteleri İncirlik'ten İsrail'e savaş malzemesi taşındığını yazıyor.

Günümüz dünyasında hiçbir şey saklı kalmıyor ve kalmaz.

Son dört yıllık politikalarıyla AK Parti hükümeti bölgede ciddi bir prestij ve saygınlık kazanmıştı. Bu politikanın özünde bölgenin iç çekişmelerinde taraf olmamak ve ABD ile İsrail adına hiçbir şey yapmamak ve hatta yapar gibi gözükmemek.

Oysa bu görüntü giderek bozuluyor ya da birileri tarafından bozduruluyor.

Suudi Kralı'nın son gezisi bu çabanın bir bölümünü yansıtıyor.

Kral ile birlikte Türkiye'ye gelen Alşark Alawsat gazetesinin genel yayın yönetmeni Tarık Elmuhayed Türkiye'yi Şii İran'a karşı harekete geçirmek için özel bir çaba içindeydi. Almuhayed'e göre, Şii İran tehlikesini ancak Türkiye gibi güçlü bir Sünni devlet durdurabilir. Amerikalılar ve onların Türkiye'deki yandaşı köşe yazarları aylardır bu söylemi tekrarlıyordu.

Irak'ta oyuna gelmediği için Türkiye'ye çok kızanlar şimdi bu ülkeyi çok daha büyük, kirli, tehlikeli ve pis bir oyunun içine sürüklemek istiyorlar.

Bölgesel bir Şii-Sünni savaş..

1980-1988 Irak-İran savaşı ile Saddam'ın ve işgal sonrasında Amerika ve İsrail'in başaramadığını şimdi Sünni Türkiye'ye havale etmek istiyorlar.

Yoksa Elmuhayed durduk yerde Osmanlı'nın Safavileri nasıl duurdurduğunu hatırlayabilir miydi! Ya da dedesi Osmanlılar tarafından idam edilen Kral Abdullah durduk yerde Türkiye'ye gelir miydi!

Abdullah, ABD'nin onaylamadığı hiçbir adımını bile atamaz. Birileri Türkiye için çok pis ve tehlikli roller biçiyor ..

AK Parti hükümetine (şimdilik ) söyleyeceğim şey: ' Aman dikkatli olun , yoksa her an eksi noktasına dönebilirsiniz. Kaybeden yalnız siz değil aynı zamanda Türkiye ve tüm coğrafyamız olacaktır'!

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 04:03

İLGİLİ HABERLER