Dünya
  • 12.2.2003 10:46

NATO'DAN NOTLAR: ''SADDAM SAVAŞIN İLK ZAFERİNİ ELDE EDİYOR''

Olası Irak savaşı sırasında Türkiye'nin korunması için gereken önlemlerin alınmasına ilişkin tartışmaların sürdürüldüğü NATO Konseyi ''olağanüstü toplantıları'' devam ediyor. Bu akşamüstü bir kere daha toplanacak olan daimi temsilcilerin, ''başkentlerle istişareler yaparak soruna çözüm aradıkları'' anlatılıyor. Genel Sekreteri George Robertson, öğlen yemeğinde, 19 üye ülkenin büyükelçileriyle biraraya geldi. Genel Sekreter'in ikili temasları ve başkentler arasında temaslar devam ediyor. ''Fransa'yı ikna girişimleri'' sürüyor ve Paris'in tavır değiştirmesi halinde, ''Brüksel ile Berlin'in bu ülkeyi izleyeceğinin anlaşıldığı'' ifade ediliyor. Türkiye, ''olayın bir NATO sorunu olduğu'' görüşünden hareketle, ''erken bir çözüm faydalı olur'' mesajı vererek, ''çözüm arayışlarına katkıda bulunmak için'' çaba harcıyor. Vetocu ülkelerin ''itiraz gerekçesi''nin Türkiye olmadığı da hatırlatılıyor. Ankara'nın, ''sesini fazla yükseltmeyen'' ve ''kargaşaya bulaşmamaya özen gösteren'' tavrı birçok üyenin takdirlerini topluyor. Temaslarda, NATO Konseyi'nin karar almasını önleyen 3 ülkenin, ''BM sürecinden bağımsız şekilde'' hareket edilmesini ve ''planlama başlatılmasını'' kabul etmeleri için çaba harcanıyor. Fransa, Belçika ve Almanya'nın ''veto'' kullanarak, siyasi karar organı olan NATO Konseyi'nden, İttifak'ın askeri kanadına, ''Olası bir saldırı halinde Türkiye'nin savunma planlamaları çalışmalarını başlatın'' talimatı verilmesini engellemeleri, NATO'nun itibar kaybetmesine neden oluyor. Vetocu ülkeler, ''Türkiye'nin savunması için yükümlülüklerini yerine getireceklerini'' anlatıyor ve sorunun ABD'den kaynaklandığını ileri sürüyor. Ancak bu açıklamalar, İttifak tarihinin en büyük krizlerinden birinin yaşandığını gizlemek için yeterli olmuyor. ''Irak savaşı başladı. Saddam Hüseyin, savaşın ilk zaferlerini elde ediyor. Avrupa'yı böldü. Avrupa-Atlantik işbirliğini baltaladı. Şimdi NATO'yu sarsıyor'' diyen bir Batı Avrupalı diplomat, Washington'ın ''baskıyı çok artırdığını'' belirterek, ''Avrupa kanadının bu baskıya tahammül gücünün sınırlı olduğunu'' ileri sürdü. Kulislerde, ''ABD'nin Balkanlar'daki güçlerini ve silahlarını geri çekmesi durumunda AB ülkelerinin ne yapacağı'' sorusuna yanıt arandığı konuşuluyor. ''1960'lı yıllarda NATO'yu Paris'ten kovan Fransa'nın İttifak bünyesinde kriz yaratarak bir taşla iki kuş vurduğu, hem Irak'taki petrol menfaatlerini savunduğu, hem de askeri kanadı dışında kaldığı NATO'yu baltaladığı'' anlatılıyor. Almanya'nın ''çok sıkıntılı'' olduğu, ABD baskılarına fazla dayanamayacağı ileri sürülüyor. Belçika'da ise ''trajikomik'' tartışmalar gözlemleniyor. Nükleer silahların da bulundurulduğu Amerikan üslerinde çok yoğun faaliyetler gözlemlenen Belçika'nın limanlarında, ağır silahlar ve binlerce asker taşıyan Amerikan savaş gemilerinin ikmali yapılıyor. Mayıs ayında genel seçimlere giden Belçika'nın hükümeti ise ''kamuoyunun sesini dinleyerek'', ''savaş mantığına'' karşı çıkıyor. Liberal Parti üyesi Dışişleri Bakanı Louis Michel, ABD'ye karşı sert sözleri nedeniyle kendi partisi içinde eleştiriliyor. NATO'nun eski genel sekreterlerinden Paul-Henri Spaak'ın kızı Antoinette Spaak, parti içi toplantıda, NATO'da veto kullanılmasını eleştirdi. ''Düşman ABD değil, Saddam'dır'' diyen Liberal Parti üyelerinin en büyük endişeleri şöyle anlatıldı: ''Amerikalılar Belçika'ya kızıp intikam alacaklar. NATO Genel Merkezi'ni Brüksel'den Varşova'ya kaydırıverirlerse ne yaparız? Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı'nı (SHAPE) Mons'tan başka yere taşıyıverirlerse ne olur? Kaç bin işsiz olur, kaç milyar euro kayıp olur? Louis Michel Belçika'nın ulusal menfaatlerini korumadığı için kamuoyunun sorularını da yanıtlayamaz.'' Michel ise eleştiriler karşısında, ''ABD' nin en güvenilir müttefikleri arasında kalacaklarını'' söyleyerek, ''zaten ABD'ye karşı muhalefetin uzun süremeyeceğini'' itiraf etmekle yetiniyor. Belçika Başbakanı Guy Verhofstadt'ın, bu hafta, ABD'ye giderek, ''Amerikalı yatırımcıları Belçika'ya daha fazla yatırım yapmaya çağıracak olması'' da, ekonomisinin büyük bir kısmı ABD kontrolünde olan bu ülkenin ''tezatlarından biri'' olarak nitelendiriliyor. Kulislerde, ''ABD'nin bazı Avrupalılardan nasıl intikam alacağı'' konuşuluyor. AB'nin, Pazartesi günü Brüksel'de düzenleyeceği olağanüstü zirvenin ise bir ''fiyasko'' ile sonuçlanacağının şimdiden bilindiği, Avrupa kanadındaki bölünmüşlüğün, ''aşılamayacak derinlikte'' olduğu belirtiliyor. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:20

İLGİLİ HABERLER