
NİL DEMİRKAZIK'TAN İLGİNÇ BİR "KURTLAR VADİSİ TÜRKİYE" YORUMU...
NİL DEMİRKAZIK'IN YAZISI:
KURTLAR VADİSİ TÜRKİYE
Geçen hafta gösterime başlanan “Kurtlar Vadisi - Irak” filminin galasına davetliydim. Filmin ne denli “deli saçması” olduğunu bilmeme rağmen, Türkiye’de ki kurtların sevinçlerini kursağında bırakmak ve filmi protesto etmek amacıyla açılışa gittim. Üzerimde kırmızı bir Kürt poşusu vardı.
Kokteyl salonuna girmemle birlikte bütün “Kurtlar” sus pus oldular. Hepsinin gözleri boynumdaki poşudaydı ve çok rahatsız olmuşlardı. Ellerinden gelse beni parça, parça yapacaklardı ama söyledikleri sadece “poşu size çok yakışmış” sözleriydi.
TV kameraları yanıma gelip röportaj yapmak istediler. Kabul ettim. Salonda tam bir sessizlik hakimdi. Herkes söyleyeceklerimi merak ediyordu. “Kurtlar Vadisi” dizisini hiç izlemediğimi, oraya filmi merak ettiğimden değil, protesto etmek amacıyla geldiğimi bir çırpıda anlattım. Ve sözlerimi şöyle tamamladım, “ Bu film militan bir kesimin, kendi düşüncelerini ve davranışlarını yüceltip, diğer ülkeleri ve halkları aşağıladığı göstermek amacıyla çekilmiştir ve filmde Türk halkı “aşağılık kompleksi içinde kıvranan insanlar” olarak gösterilmiştir.
Hitlervari kafatasçı bir anlayışla, yabancı düşmanlığını savunan motifleriyle tanınan ırkçılığı halka empoze etmek, tetikçilik yaparak halkımızı galeyana getirip, şiddet kullanmayı provoke etmek; bütün dünyanın Türkiye’ye düşman olduğuna inanan hasta bir psikolojiyi kitlelere enjekte etmeye çalışmak ve milletimizi kutuplara ayrıştırarak Türkiye’nin ihtiyacı olan huzur, barış ve demokrasi ortamını sabote etmeyi hedeflemektedir. Buraya Kürt poşusu takarak geldim ve bu filmi protesto ediyorum. Bu salon, bu akşam, Kurtlar Vadisi Türkiye’de olduğumu bana bir kez daha hatırlatıyor.”
O akşam filmi izlerken Türklüğümden utandım. Türk insanını bu karakterde göstermek hepimizi aşağılamaktı ve ben böyle bir Türk olmayı kabul etmiyordum.
ABD askerlerinin Süleymaniye’ de, iki buçuk sene önce, Türk askerlerinin başına çuval geçirmesi Türk halkını infial ettirmişti. Halkın gösterdiği bu tepki, asker ve hükümet tarafından aynı ölçüde gösterilmemişti. Bunun sonucu olarak, Türk halkının “gazını almak” için böyle bir filme ihtiyaç duyulmuştu ve burada da, filmin kahramanı olarak, özel time bu görev verilmişti. Halkın kırılan onurunu tamir etmek, “ulusal onuru” kurtarmak için sanal yollara başvurulmuş ve kırılan onurun öcü sanal alemde alınmıştı.
Beni asıl rahatsız eden, bu “komedi” filmde Türk kahraman olarak gösterilen kişinin tam bir “soytarı” olmasıydı. Konuşmaları, esprileri, hiçbir şekilde Türk halkının yapacağı konuşmalar değildi. “Apple pie istiyorum”, “ Ben Tanrıyım, çocuklarıma böyle bir görev vermedim”, “ Kürdistan’da insan alıp satmak ucuzmuş” cümleleri ancak bir soytarının ağzına yakışırdı.
Eğer ABD’ye bu kadar düşman iseniz bunun mesajını Türkiye’nin dış politikasında etkin olarak gösterirsiniz. Bunu gerçekleştirmeye yüreğiniz yetmiyorsa, böyle bir “komedi” filmi çevirerek, dört özel tim görevlisine ABD ordusunu yerle bir ettirip, halkı sanal alemde kandırmak çok ucuz bir gündemdir ve Türkiye bu “ucuz” yolu tercih ederek güya kırılan onurunu kurtarmıştır.
Beni rahatsız eden bir başka konuda, o gala akşamı filmin yorumunu yapan hükümet yetkililerinin bana “Kurtlar Vadisi Türkiye” de olduğumu bir kez daha hatırlatması idi. Meclis Başkanımız “Müthiş bir film” dedi, Bakanımız “Tanrı Türkü korusun” buyurdu, Başbakanımızın eşi Emine hanım ise “Çocuklarla gurur duydum, evde seyretseydim ağlardım” diyerek bu utanç tablosunu bir kez daha teyit ettiler.
Bense başım öne eğik, utanç içinde sinema salonunu terk ettim. Ama üzerimde taşıdığım Kürt poşusu bana “ Kurtlar Vadisi Türkiye” de, demokrasi ve insan hakları uğruna mücadele etme ve sonunda galip gelme gücü verdiği için, yüreğim yine de haklı olmanın mutluluğu içindeydi.
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:03