Medya
  • 13.1.2003 11:17

NURCAN AKAD NEDEN, "GAZETECİLİK RAYINDAN ÇIKTI" DEDİ?

NURCAN AKAD-AKŞAM Magazinleşmenin geldiği son nokta MAGAZİN ciddi bir iştir. Üstelik gereklidir de. Hele Türkiye gibi sürekli kriz yaşayan bir ülkede, sorunlardan bunalan insanların bir nebze rahatlamalarını sağlayacak bir nefes borusu bile sayılabilir. Ama düzeyli olmak ve dozunu iyi ayarlamak kaydıyla. Magazin, gösteri dünyası söz konusu olduğunda, olayın kendisi, bunun dışındaki alanlarda ise olayın perde gerisidir. Haberlerin kulisindeki sevimli, gülümseten insan hikayeleri, anekdotlardır. Dolayısıyla her alanın magazinini yapmak mümkündür. Siyasetin, ekonominin, kültürün, sporun... Bir tek şey hariç: Felaket. Felaket, adı üstünde acıdır. Sahnenin önündeki de ardındaki de hep aynıdır: Acı. Arkasındaki insan öyküleri gülümsetmez, ağlatır. Felaket zamanları, dayanışmaya, özene, vicdana en fazla ihtiyaç duyulan zamanlardır. Hal böyleyken, insanlara derin acılar yaşatan felaketlere magazin gözlüğüyle bakmaya kalkarsanız, 'habere boyut katmış' olmazsınız, olsa olsa o acıları dağlarsınız. Üstelik kattığınız 'boyut', felaketle uzaktan yakından ilişkisi bulunmayan bir 'dedikodu' ise artık orada meslek aşkından da söz edemezsiniz. Bunun adı, 'deformasyon'dur. Bunun adı, her olaya magazin gözlüğünden baka baka deforme olan bir gazetecilik tutumudur. * * * Hürriyet gazetesi, 11 Ocak'ta şehit pilot Alaattin Yunak'la ilgili bir manşet yaptı. 'Şehit pilot eşiyle sorunluydu' başlıklı haberde, Yunak'ın eşini aldattığı öne sürüldü. Şimdi bir gazeteci olarak şunu sormaya hakkım var: Diyarbakır'daki elim kazada şehit olan pilot Alaattin Yunak'ın bir başka kadınla ilişkisi bulunduğu iddiasının bu kazayla ilişkisi nedir? Milliyet gazetesinde yayınlanan habere göre, uçakla kule arasındaki konuşmalar son birkaç dakikaya kadar son derece normal seyretmiş. Ne olduysa o son dakika içinde olmuş. Belli ki, bölgeye özgü yerel sis bulutu içine girmiş uçak ve pisti kaybetmiş. Körleştikleri o noktada uçağı yönetmek için kimbilir ne kadar çaba sarfeden iki pilottan birinin aklına o anda karısı ve sevgilisi gelip, sinirleri mi bozulmuştur, uçak o yüzden mi düşmüştür? İma edilen bu mudur? Eğer değilse, o dedikodunun bu faciayla ne gibi bir ilgisi vardır? Doğru olup olmadığı bile bilinmeyen bir iddianın... Kaldı ki doğru bile olsa, bu lüzumsuz bilginin tam şehit pilot toprağa verileceği gün yakınlarına sunulması ne işe yaramıştır? Acılı eşin yüreğine ömür boyu taşıyacağı bir şüphe tohumu atmaktan başka... * * * Ama perşembenin gelişi Tamer Karadağlı olayından belliydi. Sırf rakip kanaldaki başarılı bir diziyi karalamak uğruna balayında olan bir çifte 'ihanet' kazığı atmaktan çekinmeyen bir gazetecilik anlayışının, büyük bir felaketi bile magazinleştirmesine şaşmamak gerekirdi belki. Ama ben yine de 'Bu kadar da olmaz' demekten kendimi alamıyorum. Bunu doğal karşılayamıyorum ve isyan ediyorum. O iki tam sayfalık 'yayın ilkeleri' neden yayınlandı o zaman? O manifestonun, 'Kişilerin özel yaşamı-ilgilinin açık veya kapalı rızası olduğu anlamına gelen yaşam şekli veya kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında- yayınlara konu edilemez hükmü' neden konuldu? Şimdi çıkıp 'Bu dedikoduda kamu çıkarı vardır' diyebilirler mi? Eğer diyorlarsa, bu kamu yararını açıklamak zorunda değiller mi? * * * Evet, gazetecilik gerçekten rayından çıktı son yıllarda. Ama aralarında Akşam'ın da yer aldığı bazı yayın grupları, gazeteciliği asli görev alanına döndürmek için büyük bir çaba sarf ediyor. Mesleği deforme edenlerin tüm engelleme ve karalama çabalarına rağmen... Dilerim bu mücadeleden gerçek gazeteciler galip çıkar. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:08

İLGİLİ HABERLER

Onceki Sayfa
Sonraki Sayfa