OHA YANİ!.. BÜYÜK BİR KULÜBÜN HOLİGAN KADROSUNA GİRMENİN YOLU RAKİP TAKIMDAN BİRİNİ BIÇAKLAMAK
Cihat Aktaş'ın ölümüne kadar, Türkiye'de futbol terörünün geldiği noktayı çoğu kimse anlayamamıştı. Ama Pandora'nın kutusu açıldı, artık herkes elbirliğiyle kendi yarattığı canavarı yoketmeye çalışıyor. Futbol terörünün boyutlarını anlamak için önce fotoğrafı net biçimde ortaya koymak, sonra da bu dehşeti oluşturan rant sistemini incelemek gerekiyor... Artık meslek haline gelen holiganizmin örneklerini dizimizin ilk sayısında anlatmaya başlıyoruz. Holiganların nasıl 'beslendiğini' ve canavarın nasıl oluştuğunu da VATAN olarak ortaya koyup polis-yönetici-amigo üçgenini bütün çıplaklığıyla gözler önüne sereceğiz.
Aramıza katılmak istiyorsan rakibin amigosunu bıçakla!
Taraftar gruplarına yeni gençlerin kabul edilmesi için bir çeşit cesaret sınavı uygulanıyor. Bu, yıllardan beri gelenek haline gelmiş. İşte bu konudaki en çarpıcı örnek: İstanbul kulüplerinden birinin taraftar grubu, aralarına katılmak isteyen 16 yaşındaki bir gence ''Rüştünü bize ispat etmen gerekiyor'' talimatını veriyor... Sadece bununla da kalmayarak, rakip kulübün amigolarından birini hedef gösteriyor... ''Hedefinin ismi Sultantepeli Uğur. Rakip kulübün en acımasız adamlarından biri. Eğer onu mekanında bıçaklarsan, seni aramıza alacağız'' emrini alan ünlü bir müteahhit aileye mensup genç, Uğur'un her zaman takıldığı kahvehaneye gönderiliyor...
Cesaret hapı olarak adlandırılan uyuşturucu madde ile 'takviye' edilen henüz bıyığı bile yeni terlemiş genç holigan adayı, kahvehanenin kapısını açarak okey oynamakta olan Uğur'a rastgele bıçağı saplayıp kaçıyor. Ortalık birbirine giriyor, arkadaşları kanlar içinde yere yığılan Uğur'la ilgilenirken genç çocuk karambolden faydalanıp kaçıyor.
Olayın sonraki bölümü daha da ilginç...
Ağır yaralanan Sultantepeli Uğur hastaneye kaldırılıyor. Bıçağın isabet ettiği böbreği alınmak zorunda kalıyor. Hayatına şu anda tek böbrekle devam ediyor. Devreye 16'lık gencin ailesi giriyor. Uğur'a Anadolu yakasından bir ev hediye ediliyor ve olayın üstü kapatılıyor. Uğur o günden sonra tribünlerde bir daha hiç görülmüyor. Bıçaklayan genci mi merak ettiniz? Rüştünü ispatlamış oluyor ama ailesinin baskısıyla o da yurtdışına okumaya gönderiliyor. Bir daha maçlarda o genci gören olmuyor.
Beşiktaş tribünün eski bir gediklisi (S.A.) anlatıyor: Yönetimin dağıttığı döner bıçaklarıyla kulak doğrardık
Süleyman Seba dönemiydi. O dönemde tribün savaşı için gerekli döner bıçağı, kasatura gibi aletler bize bizzat bir kulüp yöneticisi tarafından getiriliyordu. Seba'nın bunlardan hiç haberi yoktu. Bize çuvalla 50 tane döner bıçağının getirildiğini çok gördüm. Bunlardan bir tanesini kaparak ben de savaşa girmiştim. Bu savaşların esas sebebi tribünde yer kapmaktı. Tribünler ikiye ayrıldığı için, dışarda en fazla kan döken, tribünde daha fazla yer alırdı. Savaşta rakibini neyle yaraladığın, neresine vurduğun hiç düşünülmezdi. Tıpkı Troy filmi gibi... O döner bıçaklarıyla kulak kestiğimiz, parmak kestiğimiz çok olmuştu. Taksim İlkyardım'ın acil servisleri yaralılarla dolardı. 22-23 yaşımda kendimi bu işlerden kurtardım. Bir daha da tribünlere gitmedim.
FB kupasını top yaptık
Hiç unutmam, bir defasında F.Bahçe-Beşiktaş derbisi öncesi Dereağzı'ndaki F.Bahçe Kulüp binasını basmıştık. Bekçiyi yere yatırıp F.Bahçe'nin kazandığı kupaları aldık, kendi aramızda top gibi oynadık. Dereağzı'ndaki idman sahasının ortasını kazdık. Bir başka seferinde de F.Bahçe'yi taşıyan kafile otobüsünü siyah-beyaza boyadık.
Fenerbahçe amigosu Sefa
Eski kavgaların yanında şimdikilerin esamesi okunmaz
Son 7-8 senedir bu işler düzeldi aslında... Ondan önce, özellikle derbi maçlarında sabahlama diye tabir ettiğimiz bir olay vardı. Emanetleri alır, rakip taraftarın savaş için gelmesini beklerdik. Kapışmak için de polislerin olmadığı geceyarısından sonraki saatleri beklerdik. İnönü Stadı'ndaki kavgalarda Maçka Parkı'nda, Kadıköy'de ise Dereağzı çevresinde toplanırdık. O dönemlerde küçüktüm ve bu tarz kavgalara ben de karıştım. Ben alkol almam ama aramızda cesaret hapı alanlar vardı. Bunlar kavgada başı çekerlerdi. Amigolar kavgaya karışmaz komutan gibi olayı yönetirler. Daha piyade usulü genç çocuklar öne atılırdı. Ortalık kan gölüne dönerdi. Bunları 1995'te diğer amigolarla bir araya gelip engelledik.
Holiganizmde hangi takımı tuttuğunuzun önemi yok
Adı Rüştü'nün dövülmesi olayına karışan, Sefa'nın sağ kolu olarak nitelendirilen İ.G. adındaki amigo eski bir Beşiktaşlı'ydı... Beşiktaş'ta bu işin rantının olmadığını düşünen İ.G., F.Bahçe tribünlerini ''kovalamaya başladı.'' Anlayacağınız, holiganizmde gerçekten hangi takımı tuttuğunuzun önemi yok.
Otobüsteki yangını söndüren itfaiye aracına el koydular
Son yıllarda futbol terörünün niteliği değil ama boyutu değişti. İç sahadaki maçlarda serseri kavgaları dışında organize, 'savaş' olarak nitelendirebileceğimiz olaylar çıkmıyor. Terör artık deplasman seyahatlerinde yaşanıyor.
Üç Büyükler'in amigolarının ortak bir noktaları var. Bunlar uyuşturucu ve alkol kullanmıyorlar. Bunun sebebini de dizinin ilerleyen bölümlerinde açıklayacağız. Ancak deplasmanlara 20'şer, 30'ar otobüsle gidildiği için uyuşturucu kullanımını kontrol edebilmenin imkanı yok. Deplasmanların en büyük gerçeği ise yol üstündeki benzin istasyonlarının, marketlerin yağma edilmesi...
Net bir örnek vermek gerekirse...
Bursa deplasmanına gidilirken, arabalı vapurun büfeleri mutlaka yağmalanır. Gözlerimle çok şahit oldum, büfeciyi yere yatıran holiganlar ellerine geçirdikleri herşeyi ganimet olarak topluyorlar. Hatta uzun tost kaşarlarını ısıra ısıra yiyenleri çok gördüm.
Haplanan bıçağı kapıyor
Trabzon deplasmanı sırasında haplanan bir holigan, elinde döner bıçağıyla kahvehaneye dalıp kavga çıkarabiliyor. Böyle bir cesaretin normal şartlarda olmasına imkan yok tabii ki...
Sakarya deplasmanı mesela... Holigan kafilesi self-servis restoranda konakladığı zaman Allah o işletmecinin yardımcısı olsun. Otobüsler dolusu holigan yemeği yer, 1 kuruş para ödemez, biraz ganimet alıp yoluna devam eder. Bu otobüse binenlerin ceplerinde 5 kuruşu yoktur. Bilet parası, otobüs masrafları, hatta kumanyaları kulüpler tarafından karşılanır.
İş artık Karadeniz fıkralarını anımsatacak noktaya gelmiş durumda... Bir örnek daha... Bu holigan otobüslerinden birinde İzmir seyahati sırasında yangın çıkar. Hemen itfaiyeye haber verilir. Yangın söndürüldükten sonra, holiganlar itfaiye aracını kaçırıp tur atarlar... Sonra da bırakıp yollarına devam ederler...
Peki polisler buna niye seyirci kalıyor diye soracaksınız? Bu holiganlar polisleri korkuturlar... Onu da yarın anlatacağız...
Kayseri'de görev yapan polis memuru anlatıyor: Holigana engel oldum, Sivas'a sürüldüm
Sivas'ta olay çıkartan holiganlara karşı gereken yaptırımları uygulayamıyoruz. Çünkü burada otobüs kaldırılması, yiyecek sağlanması gibi deplasman masrafları bizzat Valilik tarafından organize ediliyor. Rakip takım taraftarlarının veya futbolcuların hiçbir can emniyeti yok. Bunlara saldıran, taviz eden holiganlara polis olarak hiç müdahale edemiyoruz. Ettiğimiz takdirde Sivas'ın ücra bir köşesine sürülmemiz söz konusu... Bize küfretseler bile, polis olmamıza rağmen ses çıkartamıyoruz. Vilayet bazı çevrelere şirin gözükebilmek için bütün bu olaylara göz yumuyor. Başımdan daha önce tatsız bir tecrübe geçti. Kayseri'de görev yaparken, kavga çıkaran holiganlara müdahale etmek istedim. Beni daha önce polis arkadaşlarım ''Bu adamlara sakın bulaşma. Yoksa sürülürsün'' diye uyarmıştı. Dayanamadım, görevimi yaptım, Sivas'a sürüldü .
VATAN
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:24