
OKURUNDAN ÇÖLAŞAN'A OTURAKLI KÖŞKER CEVABI!..
Emin Bey merhaba...
Yıllardır okuyucularınızdan gelen imzasız mektuplar sayesinde yazarlık yapıyorsunuz. Ben sizin yerinizde olsam, yazdığınız bu yazıları önce bir adam akıllı çek ederim, sonra yazarım. Bu konuda size dava açılacak ve yüzde yüz kaybedeceksiniz, o ayrı. Ama yazdığınız yazılardaki bu iddialarla ilgili vicdani sorumluluğunuz da yok mu...
Yine muhtemeldir ki siz bu yazıyı da bir okuyucunuzun imzasız mektubundan hareketle yazdınız. Yazınızda bahsettiğiniz Mehmet Köşker’i yakinen tanırım. Mehmet Köşker, bu mesleğe büyük emek vermiş, Bab-ı Ali’de sayıları son derece az bulunan ‘onurlu’ gazetecilerden biridir. Kendisini tanımış olsaydınız, böylesine ağır ithamlarla dolu bir yazıyı kaleme almaktan imtina ederdiniz. Kendisine duyduğum saygı ve onunla arkadaş olmanın sorumluluğunu yerine getirme duygumun bir gereği olarak, bu mektubu size yazıyorum.
Mehmet Köşker’i kısaca tanımlamam gerekirse, vatansever, mesleğin bin bir türlü çirkefliğine rağmen belli değerlerini muhafaza etmesini başarabilen, mesleğine gönül ve emek vermiş bir gazeteci. Ona yapılabilecek iftiraların en büyüğü, “filanca partinin mensubudur” gibi mesnetsiz bir yakıştırma olacaktır. Zaten Yeni Şafak’taki görevinden uzaklaştırılmasının asıl nedeni de filanca partinin sözcülüğünü yaparken onurunu koruma kaygısıdır. Bugün Gazetesi’ndeki kısa süreli görevinden uzaklaştırılmasının asıl nedeni de sizin dediğiniz ‘şuculuk, buculuk’ sıfatlarını taşımamasındandır.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Siz yıllardır kendinize, doğru bildiğini sakınmayan bir yazar süsü veriyorsunuz. Yazılarınızın hiç birinde, akademik ya da edebi bir taraf yok.
Yazdıklarınızın son derece taraflı, halkın gerçek sorunlarından uzak hatta belli kesimlere karşı acımasız şeyler olduğunu düşünüyorum.
Hayatınızda hiç görmediğiniz, adını duymadığınız masum insanlara, ‘şucu, bucu’ diyene kadar kendi gazetenizi hiç sorguladığınız olur mu. Mesela Aydın Doğan’ın borsada yaptığı spekülasyonları yazabiliyor musunuz? Ya da size, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin, son zamanlarda Aydın Doğan’ın şirketleri için aldığı usulsüz kararların belgelerini göndersem yayınlayabilir misiniz?
Maalesef Türkiye’de gazete ve televizyonlar, gerçek anlamda bilinçli okuyucu olmadığı için, ticari amaçlı, hatta birer silah olarak yapılandırıldı ve kullanılıyor. Ne siz, ne ben, ne de Mehmet Köşker, bu çarkın dişlisi olmadığımızı iddia edemeyiz.
Hepimiz, ekmek parası uğruna, bir vesileyle, bir ideolojiye, bir partiye, bir ticari ya da etnik gruba, ‘kerhen’ hizmet ediyoruz. Siz bu çarkın dışında olduğunuzu iddia edebilir misiniz?
Mehmet Köşker yıllarca Hürriyet’te çalıştı, yazınızda bunu niye anlatmadınız? Aydın Doğan Hürriyet’i aldıktan sonra, sendikayı bitirmek için insanları istifaya zorladı biliyorsunuz. Siz de tıpış tıpış gidip imza atanlardan biri değil misiniz Emin Bey. Sanıyorum 1994 yılıydı, imza atmama onurunu gösteren üç beş tane adam vardı. Bunlardan birinin Mehmet Köşker olduğunu biliyor musunuz? Madem halkın sözcülüğünü yapıyorsunuz, siz Emin Çölaşan olarak, Ankara’daki muhabir kardeşlerinizin önüne geçerek, “Durun arkadaşlar. Bunu imzalamayın. Bu imza, Bab-ı Ali’nin idam fermanı gibidir. Hürriyet, Bab-ı Ali’nin lokomotifidir” dediniz mi... Demediniz.
Hürriyet’in yazı işlerinde çok aktif bir görevi vardı Mehmet Köşker’in o zaman. Hiç tereddüt etmeden direndi. Onunla birlikte, yazı kadrosundan bir iki kişi, matbaadan birkaç kişi... Hepsi o kadar. Sonra ne oldu. Hürriyet’te sendika bitti, Bab-ı Ali’deki ücretler giderek asgari ücretin altına düştü. Ve Bab-ı Ali, ajans bültenlerini kaynak göstererek filanca grubun sözcülüğünü yapan bugünkü noktaya geldi.
Şimdi siz, gelinen bu noktada sorumluluğunuzun olmadığını iddia edebilir misiniz.
Sonra siz, sağ cenahlı gazetelerde çalışan herkesi, şeriatçı, bilmem ne cemaatından, partisinden ya da ideolojisinden mi zannediyorsunuz?
Mehmet Köşker Hürriyet’ten sonra TGRT’de haber müdürlüğü yaptı, sonra Yeni Şafak’ta. Ahmet Taşgetiren’in görevden ayrılmaya zorlanması hadisesini biliyorsunuz. Başbakan Erdoğan’ı eleştirdi diye. O süreçte yönetim, ‘AKP yeterince desteklenmiyor’ diye, Genel Yayın Yönetmeni’ni de değiştirdi. Selahattin Sadıkoğlu ve ekibi tasfiye edildi. Mehmet Köşker de bu ekibin içindeydi. Yani gazetecilik bir şeyler daha kaybetti.
Sonra Bugün Gazetesi’nde yeni bir ekip kuruldu. Sadıkoğlu ve Köşker orada başladılar. Sonra gazete el değiştirdi. Yeni gelen adamlar, “Siz bizden değilsiniz” dediler ve Sadıkoğlu ile Köşker’in işine son verdiler.
İGDAŞ çekilişinden kazanılan otomobile gelince...
Evet Mehmet Köşker’in oturmakta olduğu evinde doğalgaz vardı. Ama şöyle bir durum yaşandı. Mehmet Köşker, yıllarca görev yaptığı Yeni Şafak’tan atılınca almaya hak kazandığı tazminatının üzerine biraz da banka kredisi ekleyip bir ev aldı. Ve her İstanbullu gibi bu ev için İGDAŞ’a başvurarak gaz bağlattı. Tesadüf bu ki yaptığı başvuru numarası 3 milyon idi. Ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi, aldığı bir kararla, 3 milyonuncu aboneye bir otomobil hediye etmeye karar vermişit. Bu herhangi bir vatandaş olabileceği gibi, pekala Mehmet Köşker de olamaz mı?
Yaptığınız çok ayıp. Lütfen artık bırakın bu iftiraları. Partilere, kavgalı olduğunuz gruplara karşı savaş verirken, günahsız insanları harcamayın.
SÜPERPOLİGON
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 06:09