ÖMER LÜTFİ METE, 'ULUSAL SOLCULARLA ÜLKÜCÜLERİN KOALİSYONUNU' YORUMLADI
ÖMER LÜTFİ METE/ SABAH
Kızıl Elma'nın sağı ve solu
Son demlerde ''ulusal solcu''larla ''ülkücü''lerin sık sık ortak kaygılarda buluşmaları ilgi çekmeye başladı. Gelişmeyi güya tarafsız gözle izleyip değerlendirme edası yansıtan bazı çevrelerin iyiniyetinden şüpheliyim. Yakınlık alanlarına yapılan vurgu artniyet çağrıştırıyor.
''Eski düşman kardeşler, Türkiye'nin bölüneceği, Kıbrıs ve AB uyum yasaları konusunda aynı görüşte.''
Önce iyiye yormaya çalışalım.
Bu da, sadece sonuca vurgu yapıldığı gerçeğini gizlemez.
Sebeple ilgili bir gerçek örtülü.
Bu gerçek ''şartlanma aşınması''dır.
Aslında, ulusal solcularla ülkücülerin buluşma noktaları, Türkiye'nin iç barış cevherini ilan ediyor. Ortak görüşlerin varlığından daha önemli olan husus, şartlanmaların eskimesi ve aşınmasıdır. Doğru soru şöyledir
''Ulusal solcularla ülkücüler, kanlı savaş dönemlerindeki görüşlerinden pek taviz vermedikleri halde şimdi nasıl uzlaşacak alan bulabiliyorlar?'' Meseleye buradan bakarsak toplumdaki başka benzeri karşıtlıklar için de aynı gerçeği buluruz.
İdeolojik kölenin uyanışı
Bu iki kutup, 12 Eylül öncesindeki şartlandırılmışlığı bir ölçüde aştıkları için ''aslında o kadar da düşman olmamız gerekmiyormuş'' duygusunu yakalıyorlar. Samimi bir pişmanlıkla ''Bizi nasıl da birbirimize kırdırdılar'' diye yazıklananlar, hatta sağı ve solu aynı anda tek merkezin kışkırttığını düşünenler var. İş, şartlanma zırhını delebilmekte.
Şüphesiz küresel çete; medya ile dayattığı haftalık, aylık, yıllık ve onyıllık ''yükselen değer'' ideolojileriyle, her dönem yeni karşıtlıklar üretmek üzere şartlandırma tekniklerini kullanır, sömürgesinde kutuplaşmaları eksik etmez.
Ulusal solcu-ülkücü karşıtlığı giderse, laikçi-dinci, şeriatçı-Bedri Baykamcı, Kürtçü-Kürt düşmanı, hatta YAŞ ihraççısı-YAŞ şerhçisi gelir. Ancak, toplumun bağışıklık sistemi biraz güçlendirilse bu tür kutuplaşmalarda da şartlanma zırhı delinecek, taraflar ''öteki'' için ''zannettiğim kadar da kötü değilmiş'' diyecektir. İrili ufaklı farklılıklara rağmen bir arada yaşayabilme yeteneğimizi stratejik açılımları için engel görenler, öncelikle şartlanmaya karşı bağışıklık sistemimizi çökertmeyi hedef alırlar. İliştirilmiş zevat ve şapşal işbirlikçiler sayesinde kıl kadar fark uçuruma dönüştürülür.
Düşman var düşmandan içeru
Şüphesiz, ayrılıklarımızı kaşıyan bu odaklar bazen doğal yakınlaşmaları da sömürebilirler. Sözgelimi, ulusal solcularla ülkücülerin ortaklaşa karşı çıktıkları hususları, ülkenin tartışılmaz, kutsal ve milli doğruları gibi gösterir, ''bu konulara ancak böyle aşırı uçlar direnir'' demeye getirirler. Küresel çeteye direniş dünyanın en ciddi işidir. Onun için; bağımsızlık tutkusuna dudak büktüren üç-beş yüz kişilik eylemlerin hesabı iyi yapılmalı. Cılız karşı çıkışlar, çeteyi sevindirir, cesaretlendirir.
''Gördünüz; bunlar bir avuç aşırı sağcı ve solcu; ateş olsalar cirimleri kadar yer yakarlar, korkulacak bir şey yok, bildiğimizi okuyalım.''
Tabii ki ulusal solcularla ülkücülerin doğrudan kullanıldığını söylemiyorum. Ama biliyorum ki, solcunun veya ülkücünün akılsızı küresel çete için mükemmel bir oyuncak adayıdır.
En önemlisi de; elin gizli servislerinin beynimizde gezmekte oluşu
Bizdekilerin ulusal solcu-ülkücü yakınlaşmasıyla gurur duymaktan öte ne yaptıklarını bilemiyorum. İnşallah hala, ''Teşkilat-ı Mahsusa'' ile ''mahsusçuktan teşkilat''ı aynı şey sanmıyoruzdur.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:27