Gündem
  • 29.5.2007 12:08

ÖZKASNAK'TAN HASAN CEMAL'E: TANK SESİNİ ÖZLEMİŞSİNDİR GEL DİNLETEYİM!

Gazeteci-Yazar Hasan Cemal Türkiye'nin 2003'den beri bir darbe süreci yaşadığına dikkat çekerek 27 Nisan 2007'deki Genelkurmay Başkanlığı'nın internet bildirisi ile söz konusu sürecin ortaya çıktığını açıkladı.

Bu süreçte sadece demokrasi ve siyasi iktidarın değil ekonomik istikrarın da tehlike altında olduğunu açıkladı. Cemal, "Darbe sürecinde Türkiye yazıları" seri köşe yazılarının ilkinde ilginç bir anekdota da yer veriyor. "Tank Sesiyle Uyanmak" isimli kitabını hatırlatan Cemal, 28 Şubat sürecinde emekli Tümgeneral Erol Özkasnak'ın bir kokteylde kendisine "Özlemişsinizdir belki, ara sıra tümene uğrayın da size tank sesi dinleteyim." dediğini dile getiriyor.

Cemal bugünkü köşesinde Avrupa Birliği'ne girişi desteklediklerini dile getiren askerlerin bu konuda samimi olmadıklarını öne sürdü. Cumhuriyet gazetesinin ünlü "Tehlikenin farkında mısınız?" deyimine gönderme yapan Cemal, bugün gelinen noktayı şöyle özetliyor:

"Türkiye bugün bir darbe sürecini yaşıyor! Farkında mısınız tehlikenin?.. Bu darbe sürecinden dolayı yalnız demokrasinin değil, yalnız siyasal istikrarın değil, aynı zamanda aş ve iş meselesinin, yani ekonomik istikrarın da tehdit altında olduğunu görebiliyor musunuz? Görmeye çalışın. Yokmuş gibi davranmayın.

Bakın, Avrupa'nın en saygın gazetelerinden Fransız Le Monde'un geçen haftaki bir yazısı şöyle başlıyordu:

'Zamanla her şey iyiye gidiyor sanmıştık. Ama postal sesleri Türkiye'de yine kendini duyurmaya başlıyor. 27 Nisan tarihli bir askeri bildiriyle ordu, koşullar gerektirirse müdahale etmekten kaçınmayacağını açıkladı. Böylece 1999 yılından beri Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne yaklaştırmak için harcanan tüm çabalar müthiş bir biçimde inkar edildi.' Postal sesi yerine tank sesi de diyebilirsiniz."

Kendisinin 12 Eylül1980 askeri yönetimiyle ilgili kitaplarından ilkinin "Tank Sesiyle Uyanmak" adını taşıdığını hatırlatan Cemal, bu konuda da şöyle yazıyor:

"Darbe sabahı Ankara'da, Çankaya Köşkü'ne çıkan tankların sesiyle uyandığımda, bir sivil olarak hissettiğim yenilmişlik duygusunu o gece günlüğüme not düşmüştüm.

Yıllar sonra, 1990'ların sonuna doğru Genelkurmay'daki bir kokteyli hatırlıyorum. 28 Şubat post-modern darbesinin kahramanlarından Erol Özkasnak Paşa, yeni görev yeri olan Mamak'taki zırhlı tümen komutanlığına atanmıştı. Bir zamanlar, Ankara'nın dibindeki zırhlı tümenin tankları yola çıkmadan darbe olamaz derlerdi. Özkasnak Paşa, akşam vakti veda ederken kulağıma eğilerek şöyle demişti:

"Özlemişsinizdir belki, ara sıra tümene uğrayın da size tank sesi dinleteyim."

Bugün gelinen noktada tankların henüz yola çıkmadığını ancak motorlar hafif hafif çalıştırıldığını ifade eden Cemal, "Kulak tırmalayıcı homurtular uzaktan benim kulağıma çalınıyor. Siz de duyuyor musunuz?

Kulak verin homurtulara. Kayıtsız kalmayın. Seçim sonrasına dönük belirsizliklerin son derece yoğun olduğu bir dönemden geçiyoruz. 22 Temmuz da çözüm olmayabilir! Çünkü darbe süreci içindeyiz. Düğmeye basarak bu süreci başlatan asker, kendi istekleri yerine getirilmezse, bir adım daha atabilir. 22 Temmuz sonrası bir sabah vakti yine tank sesi ile uyanabilir Türkiye... Farkında mısınız bu tehlikenin?" diyor.

Cemal'e göre darbe süreci 27 Nisan 2007'deki Genelkurmay Başkanlığı bildirisi ile başlamadı. Bildiri ile sadece darbe sürecinin açığa çıktığını vurgulayarak, darbe sürecinin başlangıcını 2003'e kadar götürmenin mümkün olduğu kanatinde.

Söz konusu o dönemlerde gerek Ak Parti hükümetinin gerekse Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde bu hükümetin attığı demokratikleşme adımlarının askerleri rahatsız ettiğini kaydeden Cemal, şu ifadeleri kullanıyor:

"Asker, öyle anlaşılıyor ki, daha 2003'den 2004'e geçerken bu iki nedenle AKP'nin yolunu kesmeye karar verdi. Çünkü AB'ye uyumun, Türkiye'yi alaturka demokrasi rayından çıkartıp birinci sınıf demokrasi rayına oturtacağını görüyordu. Bundan rahatsızdı asker. Gerçek demokrasinin Türkiye'ye fazla geleceğine, rejim üstündeki kendi kontrolünü etkisiz kılacağına, bu durumun da hem ülkenin bölünmesine, hem de 'Şeriatçılar'ın güçlenmesine yol açacağını inanıyordu. Asker AB'ye karşı değilmiş gibi bir görüntü verir. Türkiye'nin bölücülük ve 'Şeriatçılık'tan kaynaklanan özel koşulları olduğunu, bunların kabulü halinde AB'ye girilmesini savunur. Ancak bu özel koşulların AB nezdinde kabul görmeyeceğini anladıkça da, Türkiye'nin AB yolunu kesmek için tertipler yapmaya koyulmuştur. Asker ve statüko, AB yolunu kesmek için ilk yığınağını, 'Çankaya savaşları'ndan önce, 2003'ten 2004'e geçerken Kıbrıs'ta yaptı, Annan Planı'nı gömmek için..."

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 18:40

İLGİLİ HABERLER