Medya
  • 27.11.2003 13:20

ÖZKÖK ERMAN TOROĞLU'NU YERE GÖĞE SIĞDIRAMADI

Hürriyet Yazarı Ertuğrul Özkök yazısında Erman Hoca'yı yere göğe sığdıramadı. İşte Özkök'ün Erman Toroğlu için söyledikleri. Hadi itiraf edin, onu seviyorsunuz ERMAN Toroğlu'na Hürriyet'te yazmasını teklif ettiğim günü çok iyi hatırlıyorum. Bir sabah kahvaltısında Swissotel'de buluştuk. Biraz geç kalkmıştı. Hafif mahmur bir hali vardı. Ama dimdikti. Çok kolay anlaşmıştık. O günden sonra Erman Toroğlu'yla çok sohbetimiz oldu. Ama onu izleyicisi ve okuru olarak bir defa aradım. O da Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin ertesi günüydü. O gece söylediklerini ve yazdıklarını okuduktan sonra bir spor okuru olarak kendisini arayıp teşekkür ettim. Çünkü o gece Erman Hoca'nın futbolu çok iyi bildiğini ve bu bilgisini çok güzel bize aktardığını anladım. * * * Bizim çevremizde Erman Toroğlu'nu övmek pek makbul sayılmaz. Hatta genel kural, onu yerden yere vurmaktır. Ama nedense onu en çok yerden yere vuranlar okur ve izlerler. Kabul edelim ki, Türkiye'de ‘‘A-B’’ denilen okur ve izleyici grubunun böyle itiraf edilemeyen bir tavrı vardır. Bazı yazarları sevmezler. Bazı programları yerden yere vururlar. Çevrenizde konuşulanlara bakarsanız, o programları anında yayından kaldırmanız, o yazarları kulağından tutup kapının önüne koymanız gerekir. Ama izlenme ve okunma sonuçları gelince bir bakarsınız ki, ‘‘A-B’’ denilen, cebinde parası olan o okumuş çocukların hepsi o yazarları okuyor, o programları izliyor. Alın size Popstar yarışmasını. Yayınlandığı gece ‘‘A-B’’ grubunda hep gecenin birincisi. Ama köşe yazarlarına bakarsanız, yanına bile yaklaşmamanız gerekir. İşte bu noktada düşünce hayatımıza hákim olan çarpıklığa tekrar gelmek istiyorum. Buradaki ‘‘ikiyüzlülük’’ acaba ‘‘A-B’’ grubunun tamamının özelliği mi, yoksa bizim çevremizi sarmış bir avuç köşe yazarının ve ‘‘konuşan kafanın mı?’’ * * * Ben de köşe yazarıyım ama popüler olan her şeye düşman olmak gibi marazi bir hastalığım yok. Zamanında Yıldo'yu ilgiyle izlediğimi de yazdım, Kibariye'yi sevdiğimi de itiraf ettim. Köşe yazarlarının Serdar Ortaç'ı çarmıha gerdiği günlerde, onun ‘‘Türk ruhunun altın dengesini’’ yakalayan sanatçı olduğunu söyledim. * * * Ebru Yaşar'ı daha ilk şarkısında fark ettim. Bu insanları fark ettim, çünkü yaptıkları işlerden büyük keyif aldığımı en iyi ben biliyordum. Hep şuna inandım. Gerçek aydın olmak, önce samimi olabilmekten başlıyor. Başkalarının oluşturduğu ve herkesin kabul ettiği bir ‘‘entelektüel şablonuna’’ uygun hareket etmek, bana zavallı bir davranış gibi geliyor. Toplumun çoğunluğunun böyle bir sorunu yok. Onlar Erman Toroğlu'nu ilgiyle izliyorlar. Bazen kızıyorlar, bazen ‘‘helal olsun’’ diyorlar. Burada en büyük yanlışlık, Erman Toroğlu'nu sadece bir ‘‘medyatik egosantriklikle’’ açıklamak olur. Hayır öyle değil. Erman Toroğlu işini çok iyi bilen, çok ciddi yapan bir spor adamı. Evet, üslubu renkli ve zaman zaman yadırgatıcı. Ama işini iyi biliyor. Tıpkı Mehmet Ali Erbil gibi. Yani bugün İtalya'da da olsa, ABD'de de olsa, Almanya'da da olsa başarılı olabilecek bir sanatçı. Bu insanlar geldikleri yeri hak ediyorlar. Geldikleri yerde kalabilmeyi daha da fazla hak ediyorlar. Yaptıkları işin, zirvede kalabilmek için harcadıkları çabanın küçümsenecek, tiye alınacak hiçbir yanı yok. Her ikisinin üzerindeki medyatik makyajı sildiğiniz zaman altından bir teneke değil, tam aksine mesleki bilgi ve sanatsal bir güç çıkar. * * * ‘‘A-B’’ grubunun entelektüellik kompleksi olmayan üyeleri onların işte bu yanını hissettiği için izlemeye devam ediyor. Ama şabloncu ahlakçılığa genlerinden kilitlenmiş bir ‘‘A-B’’ grubu ferdinin bunu anlaması mümkün değil. Onlar yakın çevre loncalarının, kendilerine empoze ettiği rolleri aynen yapmaya devam edeceklerdir. O nedenle hepsi de bu renkli insanları gizli gizli izlemeye mahkûmdurlar. Ertuğrul Özkök Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:08

İLGİLİ HABERLER