Gündem
  • 11.1.2003 10:11

ÖZKÖK PAŞA, GAZETECİLERE HANGİ FIKRAYI ANLATTI ?...

KAYNAK : Haber Kaynağı PAŞA'NIN FIKRASI Geçen yılki 29 Ekim davetinde Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, gazetecilere şu fıkrayı anlatmıştı: İki general açık arazide gidiyormuş. Yürürken aralarında bir oyun oynamaya karar vermişler. Karşılarına gelen tepenin ardında ne olduğunu tahmin etme oyunuymuş bu... Hangisinin dediği çıkarsa o kazanıyormuş. Sonunda bir tepe daha görmüşler ve yine tahminlere başlamışlar... Özkök Paşa, fıkranın burasında durdu. Gazeteciler ''Eeeee'' diye soran gözlerle baktılar. ''Bitti'' dedi Paşa; ''Bu kadar!..'' *** Demirel'inkiler gibi, ''mesaj kaygılı'' bir fıkraydı bu ve ancak 6 Kasım seçimlerinin yaklaşmakta olduğu düşünüldüğünde anlam kazanıyordu. Generaller tepenin ardında kendilerini neyin beklediğini tahmin ediyordu. Tepeye ulaşıp ardındakinin ''Ak'' mı, ''kara'' mı olduğunu görmeye sayılı gün kalmıştı. Birkaç tepe önce benzer bir manzara gördüklerinden, bir sonrakini tahmin etmeleri pek zor olmamıştı. *** Çarşamba gece Diyarbakır'da o feci kaza olmasa Türkiye, RJ 100'ün talihsiz yolcularından ziyade, Özkök Paşa'nın ''muhtıra gibi'' mesajlarını konuşuyor olacaktı. Genelkurmay Başkanı, Gazi Orduevi'ndeki basın buluşmasında, hem ustaca hazırlanmış konuşma metninde, hem de soruları açıklık ve içtenlikle yanıtlarken son derece önemli mesajlar verdi. Irak krizinin, Kıbrıs görüşmelerinin, AB'ye girme gayretlerinin çakıştığı bu zorlu kavşakta - hem de ''politikalar desteğini ekonomiden çok Silahlı Kuvvetler'den almak zorunda kalmışken'' - askerin yıpratılmaması gereğine dikkat çekti. ''Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en büyük düşmanı, onun siyasete bulaştırılmasıdır'' dedi. Ve tıpkı geçen yüzyılın başında bu konudan yakınan Mustafa Kemal Paşa gibi Balkan Harbin'e atıf yaptı. Başbakan'ın Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarına şerh koymasını ise - fazlaca sert bir ifadeyle - ''Bu durum, irticai faaliyete bulaşanlara cesaret vermiştir'' diye eleştirdi. *** Orduda 28 Şubat hassasiyetinin sürdüğü anlaşılıyor. Ancak dış politikada tam da kritik bir kavşaktayken, içeride çiçeği burnunda hükümetle Genelkurmay arasında yeniden gerginlik doğduğu görüntüsü herkesi kaygılandırıyor. Kamuoyuna yönelik jestler ve mesajlarla yükselen tansiyon, ekonomiyle siyaseti olduğu kadar hükümetle ve askeri de olumsuz etkiliyor. Milli Güvenlik Kurulu, bu tür sorunların masaya yatırılıp konuşulacağı bir zemin değil miydi? Bu uyarıların orada yapılması, hem gerilimin yatıştırılması açısından, hem de - ''Komutan''ı haklı olarak kaygılandıran - askerin siyasete bulaşıp yıpranması tehlikesini önlemek açısından daha sağlıklı olmaz mıydı? Ne yazık ki Kıbrıs, Irak gibi konularda hükümetin sergilediği kararsız ve çok başlı görüntü siyaseten bir boşluk yaratıyor. ''Politik direktif bekliyoruz'' diyen asker de, o direktif geciktikçe siyasi alana daha çok ağırlık koyuyor. Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın davetteki sohbette dediği gibi ''En kötü karar, kararsızlıktan iyidir''. Acaba ''düz ovada'' yolunu arayan ''iki sivil'', öbür taraftan ''iki paşa''nın, karşıda ne olduğunu tahmin oyunu oynayarak yaklaşmakta olduğunu hissediyor mu? (Can Dündar/ Milliyet) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:07

İLGİLİ HABERLER